15 BİN ÖĞRETMEN ATANIYOR 450 BİN ÖĞRETMEN BEKLİYOR |
Ataması yapılan öğretmenler seviniyor…
Ataması yapılmayan öğretmenler bir kez daha kahroluyor…
Ve umudunu pamuk ipliğine bağlayarak, başka bir baharı bekliyor!
Eh, durum böyle olunca da, insanın aklına ister-istemez şunlar geliyor;
“Birileri ‘birilerini’ kandırıyor”
“Birileri de ‘birilerine’ inanıyor”
“Ve bir Ali-Cengiz oyunudur gidiyor!”
Cumhurbaşkanlığı 2021/ 14 sayılı tasarruf genelgesiyle verdiği talimatta diyor ki;
“Kanundan doğan mecburi yükümlülüklerin yerine getirilmesi, hizmet genişlemesi ve yeni bir teşkilat biriminin kurulması halleri hariç olmak üzere bir önce mali yılda kadro ve pozisyon sayılarında ’emeklilik, istifa ve ölüm’ gibi nedenlerle meydana gelen azalma kadar yeni kadro ve pozisyon ihdas ya da kullanım talebinde bulunulabilecek.” diyor…
Ve bu talimattan da anlaşılacağı üzere;
Bir yılın içerisinde kaç öğretmen emekli olmuşsa…
Kaç öğretmen ‘istifa’ etmişse…
Kaç öğretmen ölmüşse…
Onların boşluğunu dolduracak kadar ‘öğretmen ataması’ yapıldığını artık anlamamız gerekiyor…
Örneğin bu yıl ’emekli, istifa ve ölüm’ nedeniyle 15 bin dolayında öğretmen boşluğu doğduğu için 15 bin yeni öğretmen ataması yapılmış…
Önümüzdeki yıl kaç öğretmen ölecek?
Kaç öğretmen emekli olacak?
Kaç öğretmen istifa ederek yer boşalacak orasını Allah bilir!..
Oğlu veya kızı üniversite sınavlarını kazanan bir anne veya babaya;
“Çocuğun nereyi kazandı? diye soruyorsun…
Yüzünde umut yüklü bir gülümsemeyle;
“Öğretmenlik bölümünü kazandı amcası” diye sevinip duruyor…
Aynı soruyu kazanan gence soruyorsun…
Ve o da babasının-anasının sevincinden geri kalmak istemezcesine;
“Allah nasip ederse sizin gibi öğretmen olacağım hocam” yanıtını veriyor…
Ve bu kez mümkün olduğu kadar keyfini kaçırmadan;
“Atanamayan öğretmen sayısını biliyor musun” diye soruyorsun…
“Bilmiyorum” diyor…
İster-istemez; “450 bini çoktan geçti” diye sorduğun soruyu sen yanıtlıyorsun…
Senin gözlerinin içerisine bakarak; “sana inanmıyorum” dercesine bakıyor…
Ama sen doğruyu söylüyorsun…
Hatta şu istatistiksel rakamları ileri sürüyorsun;
“Bak kardeşim, ülkemizde 93 Eğitim ve Eğitim Bilimleri Fakültesi var.
50 Eğitim Bilimleri Enstitüsü var.
Ve bu ‘öğretmen yetiştiren’ fakültelerde şu ana tam 221 bin 530 öğrenci eğitim görüyor.”
Her yıl -ortalama- 40 bin dolayında piyasaya ‘öğretmen’ sürüp ve her yıl ortalama 100 bin dolayında öğrenciyi ‘öğretmen’ yapmak için fakültelerimizin kapısını açıyoruz…
Şimdi bütün bu gerçekler çırılçıplak ortadayken…
Bunların hesabını-kitabını yapmak için ‘sinüs, kosinüs’ hesabı yapmaya gerek var mı?
Bunun hesabını yapmak için;
Toplama ve çıkarma işlemini bilmemiz yeterde artar bile!
Öğretmen atamalarıyla ilgili bu sohbetimizi, ben -naçizane- görüş ve düşüncelerimi şu önerilerle ve şöyle seslenerek bitirmek istiyorum;
“Ey! bizi planlı-plansız yönetenler!”
“Baylar, bayanlar ve beyefendiler!”
“Ey! iktidardakiler, muhalefettekiler!”
Dümenin başına her kim geçerse geçsin…
Ve bizleri her kim yönetmek isterse istesin;
“Eğitim-öğretimle ve öğretmen yetiştirmekle ilgili elinizde doğru-dürüst bir programınız yoksa bu kangren hale gelmiş sorunu çözüp ve kapanması zor olan bu ‘yarayı’ tedavi edemezsiniz.”
Eğer bu sorunu azda olsa çözmek istiyorsanız;
Kapılarına kilit vurup kapattığınız 20 binin üzerindeki köy okulunu yeniden açmak zorundasınız…
Eğer öyle yaparsanız…
Yani 20 bin köy okulunu yeniden açarsanız…
Bu da demektir ki;
20 bin köye (1) öğretmen tayin etseniz 20 bin öğretmen eder..
5 Öğretmen tayini üzerinden 100 bin öğretmen…
10 öğretmen özerinden 200 bin öğretmenin atamasını yapmış olursunuz…
Ve en önemlisi de, bütün bunlarla birlikte ‘öğretmen yetiştirme’ politikanıza da bir çeki-düzen verip, enflasyonist rakamlardan kaçınarak; 93 öğretmen yetiştirme kurumunu azaltıp, planlı bir şekilde ve ülkenin öğretmen gereksinimine göre ‘öğretmen’ yetiştirirsiniz…
Üstelik bu yeni icat edilmiş bir şey de değil ha!…
Bu sistem eskiden vardı…
Ve ‘öğretmen diplomasını’ alan hiçbir kimse ‘atanamama’ korkusu yaşamazdı…
Mezun olur-olmaz; üç haftanın içerisinde ‘ataması’ yapılırdı…
Yani kısacası;
Bu ‘serbest piyasa’ denilen şey icat edilmeden önce günümüzde yaşanan rezalet yaşanmazdı…
Siz ne diyorsunuz?
Yine durup-dururken saçmalayıp, yanlış mı düşünüyorum dersiniz?
Buyurun…
Şimdi söz sırası sizin…
Bu konuda belki sizlerin de söyleyecekleri vardır…