TASARRUFU SADECE BİR KESİM YAPMASIN KEMERLERİ SADECE YOKSULLAR SIKMASIN |
Ülke olarak tasarruf yapılacaksa;
Yönetsel güçlere ve kaymak tabakaya ayrıcalık yapılmasın…
Tasarruf yapılacaksa;
Varsılıyla, yoksuluyla hep birlikte yapılsın…
Ve tasarrufa en tepe noktadan başlansın…
Örneğin, cumhurbaşkanının tasarrufunda bulunan;
2’si limuzin, 14’ü zırhlı araç, 28 tanesi 4×4 cip, 30’u motosiklet olmak üzere toplamda 268 hizmet aracı bulunuyor…
Bunlar yetmezmiş gibi;
2024 bütçesinden 17.8 milyon daha ayrılıyor…
Ve bu parayla 5’i makam aracı olmak üzere 20 hizmet aracı daha alınmak isteniyor…
Mademki tasarrufa makam araçlarından ve özel hizmet araçlarından başlanıyor;
Bu araçların ihtiyaç fazlası satılsın…
Elde edilen gelir de bütçeye aktarılsın…
İtibardan tasarruf etmek göze alınsın;
Cumhurbaşkanının 16 uçağından lüks olanına dokunulmasın…
Geriye kalan 15 uçak bir an önce satılarak, bütçeye katkı sağlasın…
Gelişmiş ülkelerin kamuya ait araç sayısına baktım da;
Japonya da 10 bin…
Almanya da 9 bin…
Fransa da 8 bin makam arabası hizmet veriyor…
Ve bizim ülkemiz de ise 125 bin kamu aracı ile rekor kırıyor…
Özel uçuk konusunda da bu ülkelerden daha öndeyiz…
Şöyle ki; bizim cumhurbaşkanımızın 16 özel uçağı varken;
Fransa’nın 14…
Almanya’nın 12…
İtalya’nın 11…
Japonya’nın sadece 2 özel uçağı var…
Tasarruf yapılmak isteniyorsa;
Bizim cumhurbaşkanlarımız, bakanlarımız ve bürokratlarımız da tıpkı batılı ülkelerde olduğu gibi evinden-işyerine bisikletlerle gidip gelsin…
Daha da olmadı;
Bir zamanlar İsmet İnönü’nün yaptığı gibi dolmuş taksiye binsin ve ücretini de kendi versin…
İsmet İnönü dedim de aklıma geldi;
Bu ülkenin kurucu lideri ‘tasarruf’ olsun diye cumhurbaşkanlığı yaptığı 15 yıllık süre içerisinde dış gezilere gitmiyor…
Ve 15 yıllık bu süre zarfında da tam 46 fabrika kuruyor…
Geçelim…
Eğer tasarruf yapacaksanız;
Ballı maaş alan üst düzey bürokratlarınız huzur hakkı diye 3-5 yerden maaş almasın…
Eğer ülke olarak tasarruf yapılacaksa;
Milletvekilleri seçilir-seçilmez. 24 ayda emekli yapılmasın…
Bu kıyak emeklilik sonlandırılsın…
Sonlandırılsın ki;
Hiçbir sorumluluk yüklenmeden ömür boyu 10 bin lira alan bir emeklinin 7-8 katı maaş almasın…
İyi niyete dayalı tasarruf yapılacaksa;
Önce siyasi partilere verilen hazine yardımı kaldırılsın…
Kaldırılsın ki;
Hazineden alınan yardımlar, seçim meydanlarında civcivlere yem verilir gibi saçılmasın…
Vatandaşlara ulufe dağıtılır gibi dağıtılmasın…
Eğer gerçekten tasarruf yapmaya niyetiniz varsa;
Yandaş müteahhitlere yaptırdığınız ‘yap, işlet, devret’ formülüyle yaptırdığınız köprü, tünel ve havaalanı gibi yerler zarar edince, yoksulun tasarruflarından ‘hazine garantisi’ verilmesin…
Eğer tasarruf yapılacaksa;
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1929 yılında aldığı karar gibi bir ‘karar’ alınsın…
Yani ‘yerli malı kullan’ modeli örnek alınsın…
Yani, tüketime dayalı bir toplum değil, üretimi ön plana çıkaran bir toplum yaratılsın…
Tasarruf yapmakta samimiyseniz;
Bir an önce bu soyguncu, talancı, avantacı ve mafyacılığa dayalı ekonomik sistemi ortadan kaldıracaksınız…
Ve sadece alt tabadaki yoksul kesime değil, kaymak tabakaya da kemer sıktıracaksınız…
Tek taraflı olarak vatandaşa kemer sıktırmanın ve tasarruf yaptırmanın ne alemi var…
Tabanda yoksul bıraktığınız vatandan siz söyleseniz de, söylemeseniz de zaten kemerini sıkıp, zorunlu olarak tasarrufunu yapıyor…
Örneğin;
Eskiden olduğu gibi manavdan 7-8 kiloluk karpuz alıp evine götüremiyor…
Dilimi 40-50 liradan satılan karpuzdan bir dilim alıp evine öyle götürüyor…
Örneğin domates, patates mi alacak;
Birer tane, ikişer tane, bilemedin üç tane sayarak alıyor…
Kırmızı etin, kıymanın yanına zaten yaklaşamıyor…
Tavuk eti almaya kalksan, o da pahalılıktan gıd-gıd gıdaklayıp duruyor…
Eh, sofra ekmeksiz olmayacağına göre;
Vatandaş tasarruf etmek için ya ucuz ekmek kuyruğuna giriyor…
Ya da ‘köfte yapacağız’ diye fırıncıya yalan söyleyerek bayat ekmek arıyor…
Yani kısaca demem o ki;
Fildişi kulelerde oturan yönetsel erkler ‘tasarruf edelim’ dese de, demese de…
Vatandaş, aç-arık bir gün fazla yaşamak için zorunlu olarak zaten tasarruf ediyor…
Buna da bir-iki örnek verecek olursak;
Çocuğunu okula gönderen ebeveyn, çocuğunu okula ya aç gönderiyor…
Ya da bir dilim bayat ekmeği kızartıp (köfte gibi) bir başka ekmeğin içine koyarak çocuğunu psikolojik olarak kandırarak okula gönderiyor…
Harçlık dersen, zaten veremiyor…
Varsıllar gibi çocuğunu ‘bayramlık’ alamıyor vesaire, vesaire…
Yani, tabanda açlık ve ölüm sınırında yaşayan vatandaşlar;
Yukarıdakiler söyleseler de, söylemeseler de, zorunlu ve doğaçlama olarak tasarrufunu zaten yapıyor.
Bir başka ifadeyle;
Kendi açlığını unutuyor…
Yukarıdaki aç-gözlülerin gözünü doyurmaya çalışıyor…
Başka ne diyeyim;
Kalın sağlıcakla…