Hiç düşündünüz mü ölünce ne olacağımızı? Bu soruya islâmî manada inançsız insan şöyle cevap verecektir: Ölünce yok olacağız, toprak olacağız ve bir daha dirilmeyeceğiz. Yine bu soruya inançlı insan şu cevabı verecektir: Ölünce toprağa defnedileceğiz, ölüm yok oluş değildir. Mahşer günü tekrar dirileceğiz. Sonra da hesap vereceğiz…
İşte işin püf noktası burası. Ölümden sonrasına imanımız tam elhamdülillah. Lâkin hazırlık noktasında zaafımız var. Bu noktada çok rahatız çok! Sanki ahiret yokmuş, sanki yeniden diriliş ve hesap yokmuş gibi yaşamamız bunu gösteriyor. Sanki cennetle müjdelendik de cenneti garantiledik havası içindeyiz.
Şimdi sorumuzu tekrar soralım. Ölünce ne olacaksınız? Herkes cennete hayal ediyor. Lâkin cennete hayal ile gidilmiyor. Ölüm sonrası ölümsüz hayat var. İş bu ölümsüz hayat ölümlü hayatta kazanılıyor. Herkesin amel defteri yanında gidiyor. Herkes cennetini de cehennemini de buradan götürüyor.
Sosyal hayatımızda öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki insan kendini, “bu insan ahirete inanıyor olamaz” demekten alamıyor. Bir takım dünyevi menfaatleri için iftira atıyor, yalancı şahitlikte bulunuyor, devletten yardım alabilmek için sahte evraklarla kendini fakir gösteriyor, eşini kağıt üzerinde boşuyor ama birlikte yaşamaya devam ediyor. İnancından çok kolayca tavizler veriyor. Mesela oğluna-kızına düğün yapacak. Bir bakıyorsunuz kadın erkek karışık vaziyette vur patlasın çal oynasın, kadınlar yarı çıplak, içki su gibi akıyor… Güya bu Müslüman düğünü. Bu Müslümanlığımızın neresine sığıyor? Örf adetlerimizde var mı? Yok. Muhammed ümmetiyiz. Peki bu düğünümüze Hz. Peygamber’i de davet edebilir miyiz? Bu konu açılınca da; ne olacak canım, dünyaya bir daha mı geleceğiz, gençler öyle istemiş, hem din işi ayrı dünya işi ayrı..vs savunmaya geçilir. Tabi bütün bunlar günaha kılıf. Hiç biri günahı günah olmaktan çıkarmaz. O yüzden samimi olmak lazım. Madem Müslümanız. O halde Müslümanca yaşamak zorundayız. Yoksa cennet hayalde kalır.
Diğer taraftan, “öldükten sonra ne olacağımızın” rotasını dünyadayken çiziyoruz. Bunun için “büyüyünce ne olacaksınız?” sorusuna makul cevap verip o doğrultuda yaşamak gerekiyor. Öldükten sonra tekrar dirilip hesaptan alnımın akı ile geçip cennete gitmek istiyorum diyorsan bu dünyada gayretin bu yönde olacak. Bu sebeple örneğimiz, liderimiz Hz. Peygamber ve onun sahabesi gibi yaşamak durumundayız arkadaş.
Büyüyünce Ne Olacaksınız?
Sahabe deyince aklıma geldi. Ahmet Bulut ağabeyimizin bir hatırasını anlatayım.
Olay Belçika’da geçiyor. Öğretmen derste öğrencilerine “büyüyünce ne olacaksınız?” diye soruyor. Sınıfta herkes öğretmen, polis, avukat diye çeşitli meslekleri sıralıyor. Sıra Türk çocuğa gelince öğretmen aynı soruya şu cevabı alıyor: “Büyüyünce SAHABE olacağım öğretmenim”. Öğretmen şaşırıyor. İlk defa duymuştu bu mesleği. Sahabe nedir diye soruyor o öğrenciye. Öğrenci kendince bir şeyler anlatıyor ama öğretmen pek bir şey anlamıyor. Herhalde Türkiye’de geçerli çok önemli bir meslektir diye düşünüyor ve veliler toplantısında çocuğun velisine “sahabe sizin Türkiye’de nasıl bir meslek?” diye soruyor ve şu cevabı alıyor:
Sahabe, son peygamber Muhammed(as)’i görmüş, ona iman etmiş, onun sohbetinde bulunmuş, islamı ondan öğrenmiş, onun gibi yaşamış insanlara denilir.
Öğretmen daha da meraklanır ve bunların hayatını anlatan bir kitap ister veliden. Ona sahabe hayatını anlatan kitapları verir. Okuyunca sahabeye hayran kalan öğretmen sahabe buysa onları yetiştiren öğretmen nasıldır acaba der ve bu veliden sahabenin öğretmeninin hayatını anlatan kitapları ister. Onları okumaya başlar. Öğretmen Efendimiz’in hayatını heyecanla okur. Tam Mekke’nin fethi gününe gelince kitabı kapatır.
“Bana bunca eziyeti edenlere ben ne ceza verirdim?” diye düşünür. Daha sonra da Belçika kanunlarında buna ne ceza verilir onu araştırır. Daha sonra da kitabı tekrar açıp kaldığı yerden okumaya devam eder. Mekke’nin Fethi günü Hz Peygamber’in Mekke’lilere olan muamelesi karşısında şaşırır.
-Hepiniz hürsünüz, bugün size kınanma yoktur. Bugün ben size kardeşim Yusuf’un dediğini diyorum şeklindeki hitabı adeta onu mest eder. Belçikalı öğretmenin öğrencisinden “büyüyünce sahabe olacağım” cevabını almasının hikmeti daha net anlaşılır. Sonra ne mi oluyor? Bu öğretmen “benim de modelim bu öğretmendir” diyerek MÜSLÜMAN oluyor.
Allah Rasulü ve sahabesini hayatına rehber edinmiş bir aile ve onun yetiştirdiği çocuk bir gayri müslimin hidayetine sebep oluyor. İşte islam budur. Bize bakan bizde dirilmeli. Bize bakarak islamdan kaçmamalı. İslam buysa ben yokum dememeli.
Mevzuyu toparlayalım. Ailede din eğitimi çok önemli. Çocuklarımızın manevi hayatı ihmal edilemez. Maddi olarak doyurulan genç manen aç bırakılmamalı. Onlardan ahirette sorguya çekileceğiz. Gençlerimizin sokaklarda MODA diye yırtık pırtık elbiselerle dolaşmaları, kızlarımızın göbeği açık gezmeleri bizleri üzüyor. Bunların anne-babaları buna nasıl müsaade ediyor, bu nasıl müslümanlık böyle diye iç geçiriyoruz doğrusu. Bu gençler büyüklerin elinde yetişti. Uzaydan gelmediler. Büyük vebal var.
Çocuklarımızı Belçikalı aile gibi yetiştirmek durumundayız. O zaman ölünce ne olacaksınız diye sorulunca, ölünce birlikte cennette olacağız inşallah deriz. Ölünce cennette olmak için dünyada cennete giden yolda olmak gerekir. Büyüyünce sahabe olacağım diyerek buna göre yaşarsan ölünce de cennetlik olursun inşallah.13.06.2021