Medine’de Evs ve Hazreç kabileleri İslâm’dan önce birbirleriyle savaşmışlar, uzun yıllar çok kan akıtmışlardı. İslam gelince artık bu durum sona erdi. Zaten İslâm bir yere girince barış olur, huzur olur. İslâm barış demek değil miydi zaten? İşte İslâm Medine’ye girince barış da girmiş oldu. İslam, bu iki kabile arasındaki savaşları bitirdi. Ancak bu durum münâfıkların hoşuna gitmedi. Boş durmadılar. Eski defterleri karıştırdılar, eski kabuk bağlayan yaraları kaşıdılar ve maalesef iki kabile, iki müslüman kabile gaflet ile hem de içlerinde peygamber olduğu halde tekrar savaşın eşiğine geldiler. Müslümanlar münafıkların tahriki ile tuzağa düştüler. Neyse ki Rasûlullah’ın müdahalesiyle kan akması önlendi. Şöyle dedi onlara: “Allah sizi İslam ile hidayete erdirdikten ve sizi küfürden kurtarıp kardeş yaptıktan sonra yine küfre mi dönmek istiyorsunuz?” Peygamberimizin bu nasihati üzerine kabileler, şeytanın oyununa ve düşmanlarının tuzağına düştüklerini anladılar. Silahlarını atıp birbirleri ile kucaklaştılar ve Peygamberimizle beraber oradan ayrıldılar.
Bir adam Rasûlullah’a gelerek ya Rasûlallah “açım” dedi. Efendimiz de evine haber göndererek yiyecek bir şey var mı diye sordurdu. Evde yiyecek bir şeyler yoktu. Bunun üzerine bu adamı bu gece kim misafir edip doyurmak ister dedi. Ebu Tâlha ben ederim dedi. Ebu Tâlha hakkında kısa bir not: Âl-i İmran 92(Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz…) ayeti nazil olunca Medine’nin en gözde hurma arazisini İNFAK eden sahabidir. İşte bu sahabi bu aç sahabiyi evine götürüyor. Ama evde sadece çocuklara yetecek kadar yemek var. Eşine sen çocukları oyala, uyut bu misafir yesin dedi ve öyle de yaptılar, kendileri aç yattılar, misafiri doyurdular. Ertesi gün Rasûlullah şöyle dedi: Bu gece misafirinize yaptıklarınızdan Allah razı oldu.
Kardeşlik hususunda Asr-ı Saadet’ten iki ibretlik tabloyu aktardık. Bu gün de milletimizin birliğinden rahatsız olan bazı mihraklar özellikle FETÖ ve onun yan kuruluşları ve aparatları fitnede boş durmuyorlar. Toplumun bazı sinir uçlarını kaşıyorlar. Böylece kaos çıkararak kendilerine alan açmayı istiyorlar. İstanbul’da bir Cemevinin camları kırıldı, hemen olayı Sunnî-Alevî çatışması gibi yansıtmaya çalıştılar. Hâlbuki olay kısa sürede aydınlatıldı ve görüldü ki âdî bir vaka. Alevi Sunnîlikle alakası yok. Ancak malum “millet düşmanları” sosyal medyada bu konuda adeta terör estirdiler ama elhamdülillah milletin sağduyusu ile bu da atlatıldı.
Kardeşliği zedeleyici davranışlardan sakınmak lazım. Özellikle sosyal medyadaki paylaşımlara dikkat. Geçenlerde “Anıtkabir yanıyor” diye bir paylaşım gördüm. Meğer Anıtkabir’in arka tarafında bir binada yangın çıkmış dumanlar yükseliyor. Ama fotoğrafı çekenler öyle bir açıdan çekmiş ki sanki Anıtkabir yanıyor. Dikkâtli bakmazsan, seçici olmazsan hemen atlarsın. Maksat ne? Toplumda infial uyandırmak. Huzuru bozmak için bilerek uyduruluyor.
Her zaman düşmanın içeride adamı olmuştur, olacaktır. Düşman düşmanlığını yapacak. Satın aldıkları alabilecekleri olmuştur. Sûret-i Haktan görünen münafıklar olmuştur. Önemli olan bizim birliğimizdir. Partiler ayrılık sebebi değildir. Herkesin bir siyasi görüşü ve tercihi olabilir. Aynı gemideyiz. Yine farklı mezhep, farklı tarikat, farklı cemaatte olmak ayrılık sebebi olamaz. Bir birimize selam vermemek, birbirimize gidip gelmemek vs yanlıştır. Her grup kendini tek doğru yol, dinin tek temsilcisi tek hak yol görmemeli. “Bizim gruptan isen cennetliksin” diyemezsin. Cennet birilerinin tekelinde değildir. Müslümanız elhamdülillah kimse bir tarikata, cemaate girmek zorunda değil. Biz 15 Temmuz’da bir ve beraber olduğumuz için hain FETÖ başarısız oldu. O yüzden bu millete olan hınçları daha da arttı. “Nasıl olur da başaramayız, güç bizdeydi, devletin kılcallarına kadar sızmıştık” dediler. Kendilerine çok güvendiler, planlar yaptılar kötülükte sınır tanımadılar ama Allah’ın da bir planı vardı. (Âl-i İmran 54, Enfal 30)
Şeytan boş durmuyor. Kur’an’da “yoldan çıkmışın biri bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın(Hucurat 6) deniliyor. “Yalan haber” ışık hızıyla yayılırken “hakikat” kaplumbağa hızıyla yayılıyor. Duyduğumuz, okuduğumuz her habere hemen atlamamak lazım. Ya öyle değilse demek lazım. Müslüman olarak bu yalan haber dolayısıyla sebep olduğumuz her şeyden sorumluyuz. Yani bunun hem dünyevi hem uhrevî karşılığı vardır.
Aynı gemideyiz. Sadece gemiyi delen batmaz herkes batar. Bu memleketin çimentosu din kardeşliğidir. Çanakkale’de 250 bin Mehmetçik şehit oldu. Bakın şehitlerin mezar taşlarına? Doğum yeri Üsküp’tür, Halep’tir, İdlip’tir. 100 küsür sene evvel bizim topraklarımız olan buraların bugün de gönül coğrafyamız sınırlarındadır.
Bu memleketin kardeşlik harcında Horasan erenleri vardır. Hacı Bektaş-ı Veliler, Âhi Evranlar, Yunus Emreler vardır. Hacı Bektaş-ı Veli Sunnî dünyada pek bilinmez. Ama onun Besmele Tefsiri, Fatiha Tefsiri ve Makâlatı bir sunnî Müslüman için de faydalanılabilecek eserlerdendir. Makâlâtında 40 makam 4 kapıdan bahseder. Burada kulun Allah’a ulaşıp, onunla dost olmasının yollarını açıklamaktadır. İşte Allah ile dost olmanın yolları: İman, namaz-oruç-hac, helal kazanmak, evlenmek, hayız ve nifasta cimayı haram bilmek, sünnet ve cemaat ehlinden olmak, şefkat, temiz yemek temiz giyinmek ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmak.13.09.2021