Soğuk bir kış sabahıydı. Rüzgâr, Garipler Meydanı’ndaki boş bankların etrafında uğuldayarak dolanıyordu. Meydan, kentin unutulmuş bir köşesi gibiydi. Adını buraya sığınanlardan almıştı; evsizler, yalnızlar, kaybolmuşlar… Her biri farklı bir hikâye taşırdı omuzlarında.
Mehmet’in Hikâyesi
Mehmet, eski bir montun içinde titreyerek oturuyordu meydanın köşesindeki çay ocağında. Bir zamanlar bir fabrikada ustaydı, ama kapanan fabrika, onu da kentin garipleri arasına katmıştı. “Bir gün işler düzelir,” derdi kendi kendine, ama umutlarının tükenmesine ramak kalmıştı. Elindeki küçük plastik bardaktan yükselen buhar, hayatının en sıcak anıydı belki de o sabah.
Emine Teyze ve İp Yumağı
Meydanın diğer ucunda, köşeye çekilmiş bir kadın sessizce örgü örüyordu. Emine Teyze derlerdi ona. Mahallelinin unuttuğu eski bir terziydi. Artık kimse kıyafet diktirmez olmuştu. Yine de elleri boş durmazdı. Elindeki ip yumağından çıkan hırkaları, meydandaki çocuklara verirdi. “Garip de olsak, insanız,” derdi kendi kendine.
Serseri Kedi ve Çocuk
Ali adında bir çocuk, meydanın tam ortasında çömelmiş, bir kediyle oynuyordu. Kedi de meydanın sakinlerindendi. Tüyleri kirli, kuyruğu kırık ama gözleri pırıl pırıldı. Ali, bu kediyi kendine dost bilmişti. “Beni anlıyor,” diyordu, “o da benim gibi sokakta büyümüş.”
Meydanın Sessizliği
Akşam olduğunda meydan, karanlığın kucağına çekilirdi. Sokak lambalarının altında, garipler birer gölgeye dönüşürdü. Mehmet karton parçalarının üzerine kıvrılır, Emine Teyze örgüsünü bir kenara bırakır, Ali ise kedisini kucağına alırdı. Meydan, gariplerini saklardı kentin gözünden.
Ama bir şey vardı bu meydanda: Sessizce paylaşılmış bir dayanışma. Mehmet, çayının yarısını Emine Teyze’ye uzatır, Emine Teyze ördüğü hırkayı Ali’ye giydirir, Ali ise cebindeki kuru ekmeği kediyle paylaşırdı. Belki gariptiler, ama yalnız değillerdi.
Bir Gün Güneş Doğar mı?
Garipler Meydanı, hep karanlık mı kalacaktı? Kim bilir… Belki bir gün birileri bu meydanı fark eder. Belki Mehmet yeniden iş bulur, Emine Teyze’nin elleri tekrar kıymet görür. Belki Ali’nin kedisi sıcacık bir ev bulur.
Ama o güne kadar, Garipler Meydanı, kentin unutulmuş köşesi olarak kalmaya devam edecekti. Ve meydan, gariplerine sarılmayı sürdürecekti.
Bu hikâye sizin için yeterince etkileyici oldu mu? Karakterlere daha fazla detay ekleyebilir veya başka bir bakış açısıyla genişletebilirim.