Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
FESTİVALDEN ÖNCE MAYIS YEDİSİ VARDI HALK KENDİ ETKİNLİĞİNİ KENDİ YAPARDI
  • 0
  • 166
  • 20 Mayıs 2024 Pazartesi
  • +
  • -

İlimizde;

Halkın elinden alınmayan bir tek bu etkinlik vardı…

Bu etkinlik de1977 yılında halkın elinden alındı…

Protokol zevatı ön plana çıkarılarak;

Yöre halkı kendi öz-bayramına uzaktan seyirci kaldı…

İnançsal ve ritüel gelenekleri;

‘Amazon Kadınlarından geliyor’ diye rivayetler öne sürülen…

Aynı zamanda bu inanç kültürünün içinde ‘Şamanizm’ ve ‘Alevi-Bektaşi’ inancı da var diye iddia edilen…

Ve adına ‘Rumi’ takvim hesabıyla ‘Mayıs Yedisi’ denilen;

Bu ritüel geleneklerin yüzyıllardır doğaçlama olarak ‘kutlama etkinliği’ ve ‘şölenin, panayırın’ adı 1977 yılında değiştirilerek, önce ’20 Mayıs Aksu Şenliklerine’ ve daha sonra da ‘Aksu Festivali’ adını aldı…

Ve eski geleneklerin birçoğu rafa kaldırıldı;

Protokol keyfiyetine göre yapay ve suni programlar yapılmaya başlandı…

Ve yöre halkının eski geleneksel etkinliği elinden alınınca da tadı-tuzu kalmadı…

Peki, eskiden nasıl yapıyordu? Diye soruyorsanız…

Unutamadıklarımızı ve hafızamızda sakladıklarımızı hemen söyleyelim…

Ve eski adıyla ‘Mayıs Yedisi’ tabiri üzerinden ifade edelim…

Eskiden yöre halkı;

Mayıs Yedisine gelmenin hayalini aylar öncesinden kurardı…

Ve hesabını-kitabını da ona göre yapardı…

Örneğin, uzak köylerden gelenler;

Gece yarısından sonra yola girerler…

Otobüs bulursa otobüsle, kamyon bulursa kamyona doluşur gelirlerdi…

Yakın köylerden gelenlerse;

Şafak sökmeden, alacakaranlıklar içinde yola girerlerdi…

Ve yola çıkmadan önce de;

Yarın ‘Mayıs Yedisinde’ yiyecekleri yumurtayı (kırmızı olsun diye) soğan kabuğunda haşlarlardı…

Peyniri, çökeleği ve yoğurt süzmeyi akşamdan hazırlarlardı…

Bol tereyağı ile yufka böreklerini tava-tava kızartırlardı…

Şenlik ve tarlalarında taze yeşil soğan söker ‘yol heybelerinin’ ezilmeyecek bir yerine koyarlardı..

Mayıs Yedisine gidecek gençler ise;

Köyün davulcusunu-zurnacısını, kemençecisini, bağlama çalanını önceden ayarlarlar…

Eğer köyde bu çalgıcılar yok ise;

Kulplu radyosu olan radyosunu, plak dinleyecek olanlar pikap ve gramofonu olan gramofonunu (birazda hava atmak için) yanlarında götürürlerdi Mayıs Yedisine giderken…

Eskiden ‘Mayıs Yedisinin’ yapıldığı ‘Aksu Ağzında’ beton yapılanma yoktu…

Aksu mahallesi ve yerleşkesi de birkaç dükkan ve birbirinden uzakta, dağınık bir şekilde yerleşik ve daha çok bahçelerin, tarlaların hakim olduğu tarlalardan ibaretti…

Ve unutmadan burada hemen şunu da söylemeliyim;

Mayıs Yedisinin yapıldığı gün, Abacıbükü sakinleri ve mülk sahipleri bahçelerinin içinde oturup eğlence kuranlara asla itiraz etmezlerdi…

Hatta eğlence guruplarının bir eksiği olursa, gidip evlerinden getirirlerdi…

Eğlence demişken şunu da belirtmeliyim;

Mayıs Yedisi günü yaşlılar daha çok –gençleri biraz daha özgür bırakmak için- deniz kenarında ve alışveriş yapılan yerlerde gezer-dolaşır ve gençlerin sofra kurup eğlendiği bahçe içi ve dere kenarlarına pek uğramak istemezlerdi…

Öne çıkan alışveriş şekilleriyse şunlardı;

Tahta fıçılarda sütlü-kaymaklı dondurma dövüp satanlar…

“Limonatam buz gibi, dişlere mızıka çaldırıyor” diye bağıranlar…

Su satıcısının suyunun hepsini satın alıp ve ‘sevap’ yapmak için;

Sırtında su ibriği ile “Zebiiiil…Zebiiil” bağıra bağıra su satanlar…

Bir diğer tarafta eğlenmek için;

Elinde çember halkalar atarak bir paket sigara kazanmaya çalışanlar…

Çadırlarda sihirbazlık gösterileri yapıp, kollarına yılan dolayıp şov yapanlar…

(Sanki başka gün yokmuş gibi) o gün sıraya girercesine fal baktıranlar…

Eğitilmiş güvecine kutudan şans kartı çektirip, güvercine takla attıranlar…

Ve yine bir başka tarafta;

Dumanı ve kokusu burun deliklerini sızlatırcasına ekmek-içi köfte satanlar..

Köftecinin hemen yanı-başında; “Kan-kırmızı karpuz!” diye bas-bas bağıranlar…

Bir fındık ocağının altına sığınıp, kırmızı Trabzon helvasına ekmeğini batıranlar…

Ve bir tezgahın üzerinde somun ekmeğini keserek yarım-çeyrek satanlar vs. vs.

Kısacası;

Bu organizasyonlar hiçbir komite tarafından yapılmış olmayıp, hepsi doğaçlamaydı…

Ve her bir farklılığın da ayrı bir lezzeti ve apayrı bir tadı vardı…

Peki, bunların dışında başka ne yapılırdı?

Bunu da hemen özetleyerek söyleyelim;

Mayıs Yedisine gelenler, salt eğlenip ve yiyip-içmek için gelmez…

Geleneksel inançlarının da yerine getirilmesi için;

Sahilden topladığı ‘yedi çift-bir tek’ taşı sırtını denize denerek ve içinden yaptığı dualar ve dileklerle denize atardı…

Sonra kenara gelir;

Üç kez başından geçirip, ayağından çıkarmak koşuluyla sacayağından geçerdi…

Daha sonra da motorlara, kayıklara binerek üç kez ‘adayı’ dolaşmaya giderdi…

Şimdi yorum sizin;

Kalın sağlıcakla…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM