
| BENCE DEĞİŞEN HİÇBİR ŞEY YOK YOLCULUK HEP AYNI YOLCULUK |
Kolay kolay değişeceğini de sanmıyorum…
Bizler hayal dünyasından kurtulmadıkça da;
Bu böyle gelmiş, galiba böyle gidecek diye düşünüyorum…
Neden bu kadar karamsar düşünüyorum?
Neden böyle düşündüğümü, matematiksel bir hesap yaptıktan sonra, şöyle gerekçelendiriyorum;
Devlet yönetimi olarak 1299 yılında yola çıkan Osmanlı Devleti;
1923 yılında görevini ‘Cumhuriyet Yönetimine’ devredene kadar 624 yıllık yönetimi 36 padişah kendi aralarında paylaşmış…
Ve;
Yönetsel ve toplumsal değişim konusunda bir ‘arpa boyu- doğru dürüst yol alınamamış…
Cumhuriyetin kuruluşundan bugün kadar 98 yıl geçmiş…
27 Başbakan-28. Başbakana…
11 Cumhurbaşkanı-12. Cumhurbaşkanına görev devretmiş…
Gri renklerin dışında yine hiçbir değişim olmamış…
İsterseniz gelin beni bir tarafa bırakalım….
Osmanlı döneminden-günümüze ‘şiir tadında’ bir köprü kuralım…
Sözü; şairlerimize, yazarlarımıza ve ozanlarımıza bırakalım…
Görelim-bakalım hiç değişiklik olmuş mu?
Buyurun;
Araya hiçbir yorum katmadan birlikte okuyalım…
İlk söz; Erenlerin…
Yani Hacı Bektaş Veli’nin;
“Hararet nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne ararsan kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hacda değildir.
Buyur Yunus EMRE
Sıra sende;
“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yıkamaz değil.”
Buyurun pirim…
Pir Sultan’ım, dönekler için ne söyleyeceksen söyle;
“Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kement işte boynum asarsa
İşte hançer işte başım keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.”
Peki sen ne söyleyeceksin; hırsızlar, soyguncular için Şair Eşref;
“Kabrimi ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebna-yi alemden o kadar yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı.”
Bu konuda ya sen dersin Namık Kemal;
“Edepsizlikte tekleriz
Kimi görsek etekleriz
Hak’tan ümit bekleriz
Ne utanmaz köpekleriz”
Buda çok sert ve acımasız oldu be üstadım…
En iyisi sözü başkasına verelim…
Örneğin, RUHSATİ ne demiş, birde ona bakalım;
“Zenginin faytonu dağlardan aşar
Züğürt düz ovada yolundan şaşar
Zenginin helvası bal ile pişer
Züğürt hellesine unda bulamaz.”
Haydaaaaa!
Biz daha yumuşak konuşan birisine söz verelim dedik…
Bu da hepten zengin-yoksul, sınıf ayrımcılığı yapmış be!
Bunu da geçelim…
Yönetsel güçler hakkında sizin görüşünüz nedir Tevfik Fikret?
Ancak rica ediyorum siyasileri rahatsız eden bir şiir olmasın…
Buyurun söz sizin;
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştaha sizin
Doyunca, tıksırınca çatlayıncaya kadar yiyin!”
Şairimizin şikayet ettiği kişiler iyi ki günümüzde yok…
Yani demem o ki; iyi ki günümüz yöneticileri eskilere benzemiyor!
Ya sizin görüşünüz nedir İstiklal Marşımızı yazan Mehmet Akif?
Buyurun sizde bir şeyler söyleyin;
“Zulmü alkışlayamam. zulmü asla sevmem
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövmem
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!…
“Boğamazsın ki!”
“Hiç olmazsa yanımdan kovarım”
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.”
Bu da çok politik konuştu, bunu da geçelim…
Ve sözü ünlü neyzenimiz; Neyzen Tevfik’e verelim…
Ama rica ediyorum altından-üstünden küfürlü konuşma!
Yani durup-dururken başımıza iş açma…
Buyur;
“Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon;
Bizde ki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..”
Hayır, hayır…
Bu şiirsel eleştirinin günümüzle hiçbir alakası yoktur bilene…
Tamamen şairin yaşadığı dönemlere aittir…
Sıkıldınız mı?
Sıkıldıysanız; bir-iki şairden daha örnek verelim de bitirelim o zaman…
Örneğin; Cumhuriyetin kurulduğu yıl doğan Şemsi YASTIMAN ne demiş kendi yaşadığı dönemlere dair, birde ona bakalım;
“Müteahhit oldum tez iflas ettim
Avukat oldum hep boş dava güttüm
Gazeteci oldum çok fazla öttüm
Dıhtılar mapusa birkaç söz ile…”
‘Vatan haini’ Nazım Hikmet’te şöyle düşünüyor kendince;
“Eli kolu zincire vurulmuş
Vatan çırılçıplak yere serilmiş
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?”
Birde bizim -sevdasını dağlara vurmuş şairimiz vardır Can Akengin diye….
O da ‘yobazlara’ ve ‘dini pazara’ sürenleri şöyle değerlendirmiştir;
“Sarığın değirmen gibi
Çehrense umacı tipi,
Papellere derin hocam!
Güler, dersin;
Ya habibi!”
(Günümüzdekilerle uzaktan-yakından hiçbir ilişkisi yoktur.)
Ve şimdide -dün olduğu gibi- bugünde ‘boy aynamıza’ bakmak için Orhan Veli’nin modası geçmeyen şu şiiriyle bitirelim sohbetimizi;
“ne atom bombası
ne londra konferansı;
bir elinde cımbız,
bir elinde ayna;
umurunda mı dünya!”
—————————-
Değişen hiçbir şey var mı?
Yani, sohbetimizin ‘üst başlığında’ hiçbir abartı var mı?
Son söz olarak;
Dünden-bugün neden böyle ‘şiirsel bir sohbet’ yapmak istediğime gelince;
Her ‘yeni yıl’ yaklaştığında herkes yaşanan yılın bir panoramasını ve envanterini çıkarıyor…
Bende Osmanlının kuruluşundan günümüze kadar; düşünürlerimiz, şairlerimiz ve ozanlarım nasıl bakıp, nasıl yorumlamışlar bakalım? diye merak edip ‘şiirsel bakış açısıyla’ bir özetini çıkarayım istedim.
Buyurun…
Şimdi söz sırası sizin…
Eksik bır8aktığım yerleri de siz tamamlayıp, sizler söyleyin…