“YÖNETİMDE LİYAKAT SADAKAT İLİŞKİSİ” |
Liyakat kelimesi Türk dil kurumu sözlüğüne göre bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, işe yaraşırlık durumudur, yakışma, layık olma demektir.
Yeterlilik ilkesi olarak da adlandırabileceğimiz liyakat, verilen görevi başarı ile yapabilme yetisi ve işi yapabilme yetkinliğine sahip olma olarak tanımlanabilir. İşe yerleştirmede ve yönetici atamalarında o işe uygun olan insanın atanması, görevlendirilmesi anlamında kullanılmaktadır.
Yönetim ve atama kavramlarının var olduğu tarih boyunca liyakat konusu farklı toplumların gündeminde olmuştur. Liyakat yönetim kademesinin de gündemindedir çünkü pozisyona en başarılı olacak insanı seçmeyi, atamayı ve başarılı olmayı hedeflemektedir.
Görevlendirme atanan kişiye maddi ve manevi güç sağlar. Bu nedenle atama beklentisi olanların bir mücadelesi vardır. Mücadelede adam bulma ve kayrılma talepleri ortaya çıkmaktadır.
Günümüzde olduğu gibi kayırma yöntemi ile atanmak için mücadele edenler her tarihte var olmuştur.
Yönetimde liyakat usulüne uygun atama yapılmamasının olumsuzluklarını, tecrübeli, deneyimli, akıllı, uyanık ve bilgili insanlara değer verilmemesinin olumsuz sonuçlarını özellikle salgın, doğal afet durumlarında bu süreçlerin yönetilmesinde çok daha iyi yaşıyor ve görüyoruz.
Herkesin bir ihtisas sahası vardır, bir kişinin çok iyi bildiği bir işi, diğeri bilmez. Bir insanın bilgisi vardır, pratiği yoktur. Fakat bir diğerinin bilgisi de, pratiği de, yeterli tecrübesi de vardır.
Peygamberimiz Muhammed (s.a.) O’nun bilgisi hakkında söylenecek söz yoktur. Görüp bildikleri haricinde göklerin, yerlerin, Cennet ve Cehennemin, ve benzeri pek çok şeyin bilgileri kendisine arz edildi. Cebrail a.s. gelip vahiy getirdiği zaman görülen ve görülmeyen şeylerden kendisine haber verildiği bilinir.
Bu kadar yücelik ve mucizelere sahip olduğu halde Allah Taâlâ “Ey Muhammed! Bir iş yapacağın zaman işinde onlara danış” (Âl-i İmran 3/159) veya “Önemli bir olayla karşılaştığın zaman dostlarınla meşveret et” diye emrediyordu. Hâlbuki Muhammed (s.a.) meşveret etmekten sakınmıyordu.Dolayısıyla Hiç kimsenin de “Benim kimse ile danışmaya ihtiyacım yok” diye bir bencillikte bulunmaması gerekir..
Yöneticiler yalnızca seçimde liyakat faktörlerine göre karar vermezler, doğal olarak atayan seçim yaparken liyakatin değerlendirilmesinde önem verdiği diğer faktör ise Sadakat olmaktadır.
Sadakat Türk dil kurumu Türkçe sözlüğüne göre içten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk anlamına gelmektedir. Sadakat ölçümü ve değerlendirilmesinde sayısal bir değer söz konusu değildir. Güven duygusuna bağlı değerlendirilen bir algıdır.
Sadakat güven duygusuna bağlı olduğuna göre tek yönlü olması gereken bir eylem değildir. Yöneticinin bir alt yöneticiden ve çalışanından beklediği sadakat, çalışanın için yöneticisine güvenmesi anlamına gelmektedir.
Güven duygusu oluşmadan takım ruhu oluşamaz, takım olmadan, güven oluşmadan yönetimlerin başarılı olması mümkün değildir.
Bu noktadan hareketle liyakatin yanı sıra yönetimlerin güvenecekleri ve beraber çalışacakları insanları seçme hakları vardır. Yöneticiler önce liyakat ilkesine uygun adayları belirleyerek ve layık olanlar arasından güvenecekleri kişiyi seçmeleri daha isabetli olacaktır.
Atamalarda liyakat ve sadakat ilkesinin birlikte düşünülmesi yönetimde başarılı olmanın önemli unsurlarıdır.
Sadakatin mutlaka sınırı olmalıdır, Bu sınırı belirleyecek, hukuk, ahlak, vicdan ve toplumsal değerler olmalıdır. Üst makamda olan yöneticiler sadakati sınırsız olarak düşünmemelidir. Güç ve kudretin sınırları ile sadakatin sınırlarının benzeştiğini unutulmamalı, yönetimde körü körüne sadakat, söz konusu olmamalıdır.
Konuyu ele alırken üç adımda yürüdük ilk adımda liyakat ikinci adımda sadakat ve üçüncü adımda sadakatin sınırını ele alarak yönetimde başarılı olabilmek için gerekli safhaları bir araya getirdik.