Eğer her şey Yüce Allah’ın takdiri olsaydı, yani başımıza gelen şeylerde bizim hiçbir tasarrufumuz olmasaydı, başımıza nelerin geleceğini Yüce Allah yazıp, iş bitmiş olsaydı eğer; Yüce Allah, Kur’an’da bize tedbir almamızı zorunlu kılmazdı.
Yüce Allah Nisa Suresi, 4/71. ayette, savaş esnasında “Önleminizi alın” demez, “Başınıza ne gelecekse zaten gelir, önleme gerek yok” derdi.
Yine Nisa Suresi, 4/102. ayetinde korku halinde kılınacak namazın kısaltılması esnasında müminlerin silahlarını da yanlarında bulundurmalarını ve tedbirlerini almalarını gerekli kılıyor.
Yüce Allah bir diğer ayette de düşmana karşı hazırlıklı olun (Al-i İmran, 3/200) diyerek yine tedbir almanın önemine vurgu yapıyor.
Yani ayetler insanlara tedbirli olmayı zorunlu kılıyor.
“Ey iman edenler! Önleminizi alın; ya bölük bölük savaşa çıkın; veya gerektiğinde topyekûn savaşa çıkın! (Nisa, 4/71)”
“Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle birlikte namaza durup, silahlarını alsınlar; böylece secde ettiklerinde (namazı kıldıklarında diğerleri) arkanızda olsunlar! Ardından henüz namazını kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte namazı kılsın, onlar da önlemlerini ve silahlarını alsınlar! (Nisa, 4/102)”
“Ey iman edenler! Sabredin; düşman karşısında dayanışmada bulunun; savaş için hazırlıklı ve nöbette bulunun! (Al-i İmran, 3/200)”
Bundan dolayıdır ki Yüce Allah Şura Suresi, 42/30. ayette, “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir” diyerek insanlara apaçık bir şekilde kaderciliğe yatmamaları gerektiğinin altını çiziyor.
Yani insana düşen her zaman önlemini almaktır. İnsanın sorumluluğu budur. Sorumsuz davranarak “Allah böyle takdir etmiş” demek, Yüce Allah’a iftiradır.