Hayri TEMÜR
Hayri TEMÜR
hayri@giresungundem.com
KADERCİLİK ŞEYTAN İŞİDİR
  • 0
  • 407
  • 10 Ağustos 2021 Salı
  • +
  • -

Kader konusunda geçmiş dönem İslam âlimlerinden Hasan Basri, Kur’an destekli bir şekilde en tatmin edici izahı dönemin Emevi halifesi Abdülmelik Bin Mervan’a Kader Risalesi mektubuyla yapmış.

Kader konusunda bu mektubu okumanızı tavsiye ederim.

Kaderi anlayabilmek için veya kader üzerinde konuşabilmek için öncelikle Kur’an’ı anlayarak okumak gerekiyor. Kur’an’ı bilmeden Allah’ı, Allah’ı bilmeden ise Allah’ın adaletini ve insana seçim hakkı tanıdığını bilemeyiz. Bunun için de önce Kur’an’ı bilmeliyiz.

Kader bize Kur’an’dan bihaber ve cahil insanlar tarafından yanlış anlatılmıştır. Bu yüzden de insanlar kadercidir ve kadercilik anlayışına sahiptir.

Yani biz, “Allah böyle takdir etmiş demek ki” anlayışıyla yaptıklarımızın sonuçlarını Allah’a fatura ediyoruz. Allah’ın bizim yaptıklarımızın sonuçlarını üstlenmesini istiyoruz. Yani o zaman sorumlu değiliz, demek istiyoruz. Sonuçlar bize ait değilse, irademiz dışında ise o zaman sorumlu da olamayız.

Şunu baştan belirtmem gerekir ki, insanın seçemeyeceği şeyler şunlardır: “Nerede ve ne zaman doğacağı, nerede ve ne zaman öleceği, anne babasının, kardeşlerinin, akrabalarının kimler olacağı, ten renginin ve cinsiyetinin ne olacağı gibi şeylerdir” Bunlar Allah’ın takdir ettikleridir.

Bunlar dışında yaşamımızın gidişatıyla ilgili durumlar kadercilik anlayışıyla Allah’a fatura edilemez.

Eğer Allah, bir sonucu, bir kulun iradesi dışında ona takdir etmişse, sınavın ve hocanın bir anlamı kalmaz ve bizim kendimizi Allah’a karşı ahirette savunabilme imkanımız doğar. Dersin hocası bir öğrenciyi eğer o dersten bırakacaksa veya geçirecekse, o öğrenci neden derse çalışsın veya o dersin sınavını yapmaya ne gerek var?

Kadercilik anlayışı, yani “Allah böyle takdir etmiş demek ki” anlayışı Kur’an’a tamamen aykırıdır ve kadercilik şeytanın ve cahiliye dönemindeki müşriklerin işidir.

Şeytan, Allah’ın Adem’e secde edin emrini yerine getirmemiş ve sonucun sebebini Allah’a fatura ederek, “Beni saptırmana karşılık, ben de onları (saptırmak) için senin doğru yolunun üzerine oturacağım. (A’raf, 16)” demiştir.

Müşriklerin ise iman etmemelerini Allah’a fatura ettiklerini bize Kur’an şu ayetlerle bildirir: “Onlar bir çirkinlik yaptıkları zaman ‘Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti’ derler. De ki: Allah çirkinliği emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (A’raf, 28). “Müşrikler şöyle diyecekler: Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık; atalarımız da” (En’am, 148).

Kader konusunu çok iyi idrak edebilmek için Kur’an’ı iyice okuyup anlamak gerekir.

Sözün özü olarak şunu diyebiliriz: Allah, kitapta rolleri yazmış, karakterleri yaratmış, peygamberlerle ve kitaplarıyla bu rolleri ve karakterleri insanlara tanıtmış ve kimin hangi rolü seçeceğinin insiyatifini insana bırakmıştır. Aynı zamanda hangi rolün ne gibi sonuçları olacağını da izah etmiştir.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki, Allah insanı yaratan olarak insanın hangi rolü seçeceğini bilir; fakat müdahale etmez. Yani kulu ile kulunun seçimi arasına girmez.

Anne baba çocuğunu tanıdığı için, koşmaya başladığında çocuğunun düşeceğini bilir; koşma, bak koşarsan düşersin, diye uyarır; ama buna müdahale etmez ve çocuk koşmasının sonucunda canı yanarak gerçekleşecek cezayla karşılaşır. Tıpkı Allah’ın da kulunu bilip müdahale etmeyip uyarması da bunun gibidir.

İnsana yapacakları eylemlerin sonuçları önceden bildirildiğine göre, insan bu eylemleri kendi iradesiyle seçer ve bu eylemlerin sonuçlarından da mükellef olur. Aksi takdirde Kur’an’da, insan neler yaparsa sonuçlarının neler olacağıyla ilgili uyarılar ve hatırlatmaların olmaması gerekirdi. Çünkü uyarı ve hatırlatmalar aklı ve iradesini kullanabilen insanlar içindir. Öyle olmasaydı Kur’an’da cansız varlıklar ve akıl ve iradeden yoksun hayvanlar için de uyarı ve hatırlatmaların olması beklenirdi.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM