HATALARINIZI KADERCİLİK ANLAYIŞIYLA ALLAH’A YÜKLEMEYİN |
Yüce Allah, insanların tercihlerini kendi iradeleriyle yaptığını İnsan Suresi, Rum Suresi ve Şûrâ Suresindeki şu muhteşem ayetlerle bizlere bildiriyor.
“Şüphesiz ki biz insana yol gösterdik. Ya şükredici olur ya da nankör. (İnsan Suresi, 76/3)”
“İnsanlara bir nimet tattırdığımızda buna sevinirler; fakat kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir bela gelse hemen ümitsizliğe düşerler. (Rum Suresi, 30/36)”
“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir. (Şûrâ Suresi, 42/30)”
Yani kimse yaptığı hatalı davranışları ve verdiği yanlış kararların sonucunu “Allah böyle takdir etmiş demek ki” diyerek Yüce Allah’a yüklemesin. Bu, Kur’an’da müşriklerin ve şeytanın ifadesidir.
Şeytan, Allah’ın Adem’e secde edin emrini yerine getirmemiş ve sonucun sebebini Allah’a fatura ederek, “Beni saptırmana karşılık, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üzerine oturacağım. (A’raf Suresi, 7/16)” demiştir.
Müşriklerin ise iman etmemelerini Allah’a fatura ettiklerini bize Kur’an şu ayetlerle bildirir: “Onlar bir çirkinlik yaptıkları zaman ‘Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti’ derler. De ki: Allah çirkinliği emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (A’raf Suresi, 7/28)”
“Müşrikler şöyle diyecekler: Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık; atalarımız da… (En’am Suresi, 6/148)”
Şunu belirtmem gerekir ki, insanın kendi elinde olmayan, seçemeyeceği şeyler de vardır: “Nerede ve ne zaman doğacağı, nerede ve ne zaman öleceği, anne babasının, kardeşlerinin, akrabalarının kimler olacağı, ten renginin ve cinsiyetinin ne olacağı” gibi şeylerdir. Bunlar Allah’ın takdir ettikleridir.
Bunlar dışında yaşamımızın gidişatıyla ilgili durumlar kadercilik anlayışıyla Allah’a fatura edilemez.
Allah, kitapta rolleri yazmış, karakterleri yaratmış, peygamberlerle ve kitaplarıyla bu rolleri ve karakterleri insanlara tanıtmış ve kimin hangi rolü seçeceğinin inisiyatifini insana bırakmıştır. Aynı zamanda hangi rolün ne gibi sonuçları olacağını da izah etmiştir.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Allah insanı yaratan olarak insanın hangi rolü seçeceğini bilir; fakat müdahale etmez. Yani kulu ile kulunun seçimi arasına girmez.
Anne baba çocuğunu tanıdığı için, koşmaya başladığında çocuğunun düşeceğini bilir; koşma, bak koşarsan düşersin, diye uyarır; ama buna müdahale etmez ve çocuk koşmasının sonucunda düşerek canının yanması sonucuyla karşılaşır. Tıpkı Allah’ın da kulunu bilip öncesinde uyarması ve müdahale etmemesi de bunun gibidir.
İnsana yapacakları eylemlerin sonuçları önceden bildirildiğine göre, insan bu eylemleri kendi iradesiyle seçer ve bu eylemlerin sonuçlarından da mükellef olur. Aksi takdirde Kur’an’da, insan neler yaparsa sonuçlarının neler olacağıyla ilgili uyarılar ve hatırlatmaların olmaması gerekirdi. Çünkü uyarı ve hatırlatmalar aklı ve iradesini kullanabilen varlık olan insanlar içindir. Öyle olmasaydı Kur’an’da cansız varlıklar ve akıl ve iradeden yoksun hayvanlar için de uyarı ve hatırlatmaların olması beklenirdi.