DOZUNDA VERİLEN SEVGİ ÇOCUĞU GELİŞTİRİR |
Toprağa ne kadar su verirsen o kadar ekin alırsın. O yüzden çocuklarınıza ne kadar sevgi verirseniz o kadar mutlu bir çocuk olur.
Fakat suyun fazlasının zararlı olduğu gibi sevginin fazlası da zararlıdır. Tıpkı su gibi sevgi de dozunda verilmelidir.
Dozunda verilmeyip aşırı verilen sevgi, ardında çocuğa tapmayı getirir. Çocuğuna tapan bir anne-bana modeli oluşur. Evde roller değişir. Çocuklar anne-baba, anne-babalar çocuk olur. Sonucunda da çocuklar anne-babayı parmağında çevirirler.
Çocuğuna tapan anne-baba modelinde çocuk her istediğini istediği anda elde eder, sabırsızdır, “hayır” kelimesine tahammülü yoktur. Hayatta herkesin ona, anne-babası gibi davranacağını, ilgi göstereceğini zanneder ve büyük bir yanılgıya düşer.
Halbuki gerçek hayat evden dışarısıdır. Gerçek hayatta kurtlar dolaşır. Hayatta kalabilmek ve ayakta durabilmek için hayal kırıklıklarına katlanmak gerekir.
Anne-babaların en önemli görevi çocuğu gerçek dünyaya yani dış dünyaya hazırlamak olmalıdır. Bunun için de öncelikli olarak çocuğuna küçük sorumluluklar vererek çocuğun sorumluluk sahibi olmasını sağlamaktır.
En iyi anne-baba çocuğuna en iyi maddi imkânı sağlayan değil, çocuğunu hayata en iyi şekilde hazırlamaya çalışandır. Çünkü maddi olanaklar çocuğu doyumsuz yapar. Doyumsuz yetişen bir insan her zaman mutsuz olur, yetişkinliğinde de aynı imkânlara sahip olamazsa memnuniyetsiz bir yaşam sürer.
Hangi anne-baba çocuklarının mutsuz bir yaşam sürmesini ister ki? Ama bunun için elimizden geleni yapıyoruz.
O halde çözüm nedir? Çözüm, suyu toprağa dozunda vermektir. Aksi halde ekine zarar veririz. Dozunda verilmeyen sevgi, çocukta telafi edilemeyecek karakter bozukluklarına yol açabilir.
Çocuğa sevgi hem dozunda verilebilir hem de ona sınırlar koyulabilir. Çocuğa sevgi dozunda verilmez ve sınırlar koyulmaz ise sonrasında telafisi olmaz.
Prof. Dr. Üstün Dökmen’in, Anne-Babayı İstismar kitabında dediği gibi, “Bir çocuğu hem sevmek hem de ona belirli konularda sınır koymak mümkündür. Günlük yaşamda çocuklara sınır koymak çoğunlukla onları sevmemek olarak algılanıyor. Bu görüş yanlıştır. Küçük yaşlarda çocuğunuza birtakım sınırlar koyamaz ve ona teslim olursanız, büyüdüğünde 20’sine 30’una geldiğinde de sınır koymakta zorlanır, teslim olmaya devam edersiniz.”