Eğitilmiş genç beyinler neden yurt dışında yaşamak ister?
Çağımızın en önemli transferleri, beyin göçü. Beyin göçü irdelendiğinde genel olarak yoksul ülkelerden zengin ülkelere doğru bir göçün olduğu görülmekte. Beyin göçünden en çok faydalanan ülkelere baktığımızda ise, en büyük payın %51 ile ABD de olduğu, bu payın Kanada ve Avustralya ile birlikte %70, Fransa, Almanya ve İngiltere ile birlikte bu oranının %85’e ulaştığı farklı kaynaklarda yer almakta.
ABD başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerin genel olarak beyin göçünün kendi ülkelerine gelmesi yönünde kolaylaştırıcı politikalar uyguladığı bilinmekte.
Beyin göçü veren ülkeler için ise, göçün en ağır maliyeti olan yetişmiş insan gücünü kaybetmekte.
Yetiştirilmesi için büyük emek ve kaynak gerektiren, veya yetiştiği halde ilgisizlik, imkansızlık, bilimsel çalışma ortamı yetersizliği ve ücretlerin azlığından dolayı yurt dışına giden ve gitmek isteyen gençlerimizi gördükçe içimiz kan ağlıyor.
Gidenler sadece gençlerimizde değil. Yetişmiş beyinlerimiz de maalesef yurt dışına gitmek için çabalıyor. Bir insan doğduğu büyüdüğü yaşadığı vatanını neden bırakıp yurt dışına giymek ister ki? Çocukluğunun geçtiği mahalleden, çocukluk arkadaşlarından, annesinin babasının akrabalarının yaşadığı, büyüklerinin mezarlarının olduğu vatanını bırakıp gitmek, bir başka ülkede vatansız olmak, mülteci durumuna düşmek o kadar kolay mı? Kesinlikle hayır.
Yurt dışına giden gitmek isteyen Hiçbir vatandaşımızın çokta isteyerek gitmek istediğini sanmıyorum. Zaten yurt dışına giden yada gitmek isteyen vatandaşlarımızın pek çoğuyla konuştuğumuzda da durum net bir şekilde ortaya çıkıyor. Özellikle ekonomik koşullardan dolayı, çalışmak için yurt dışına gitmenin kendilerinde zorunluluk haline geldiğini inanıyorlar.
Son zamanlarda yurt dışına çıkmak isteyenlerin ağırlığını da maalesef sağlık çalışanlarımız oluşturuyor. Ülkemizde çok sayıda doktor ve hemşire ve sağlık personeline ihtiyaç varken, pek çok sağlık çalışanımızın yurt dışına gitmek için çabalaması ülkemiz adına üzücü. Hatta yurt dışına yetişmiş meslek sahibi kalifiye insan göndermek için aracılık eden şirketlerin olduğu da, biliniyor.
Ülkemizde sağlık çalışanları üzerindeki yönetimsel psikolojik baskı, şiddet ve ücret yetersizliği nedeniyle son iki yılda 3 binin üzerinde yeni mezun doktorun yurtdışına çalışmak için gittiği ifade ediliyor. Yurt dışına gitmek için çabalayanlar sadece sağlık çalışanları değil elbet. Ülkemizdeki en iyi üniversitelerde öğrenim gören yaklaşık 10 bin öğrencimizin de yurt dışına gitmek için çabaladığı da yazılanlar, konuşulanlar arasında.
Pandemiden önce, Almanya Çalışma bakanlığı 3. dünya ülkelerinden göçmen mülteci statüsünde, eğitilmiş, kalifiye, eleman alacağını duyurmuştu.
Bizler umudu tüketmiyoruz.
Ancak gençlerimiz umutsuzluk üzerine yurt dışına gitmek istiyorlar. Önlem alınmalı.
Mesela atama bekleyen on binlerce gencimizin umutları yok edilmemeli. Çalışma şartları düzeltilmeli. İş güvenliği olmalı. Çalışanlar iş yükünün altında ezilmemeli. Çalışanlar arasında haksızlık hukuksuzluk yapılmamalı. Adalet tesis edilmeli.
Önceki yıllarda tıp fakültesinden mezun olan hekimlerimiz TUS’a (Tıpta Uzmanlık Sınavı) çalışırdı. Şimdi ise Almanca, İngilizce gibi yabancı dil çalışıyorlar. Görülüyor ki, her geçen gün ucuzlayan emek karşısında, Sağlık personelleri ile ilgili iyileştirmeler olmadığı sürece bu göç devam edecek.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada dolaşan bir fotoğraf vardı. Uçağın koltuğunda poz veren genç doktorlarımızın fotoğrafının altında; Türkiye dört doktorunu kaybetti. İsveç dört kasiyer kazandı. Yazıyordu. Ne kadar acı değil mi?
Tedbir alalım. Gençlerimizi sahip çıkalım.