88 YIL ÖNCE YERLİ MALI KULLANILIM DEDİK BİR SÜRE SONRA YABANCI MARKAYI SEVDİK

88 YIL ÖNCE YERLİ MALI KULLANILIM DEDİK BİR SÜRE SONRA YABANCI MARKAYI SEVDİK

 

Serde eğitimcilik var ya…

Aradan kaç yıl geçerse-geçsin; hala önemli gün ve haftaların takibini yapma alışkanlığını üzerimizden bir türlü atamadık gitti!

Herhalde mesleki zihinsel ve düşünsel bir koşullanma olacak!

Her neyse…

Sizleri bilmem ama ben;öğrenciliğimden-Öğretmenlik yaptığım süreç dahil, bugünde kendi üretimimiz ve kendi değerlerimizle yol almayı düşünenlerdenim…

Yer-altından çıkarılacak madenlerimiz varsa; biz çıkaralım…

Yer-üstü varlıklarımızı değerlendireceksek; biz değerlendirelim…

Eğer kaliteli yabancı ‘markalar’ varsa; biz onlardan daha kalitelisini yapalım…

Yani kendi gereksinimlerimizi sağladıktan sonra, dışarıya fazlalıkları biz satalım isterim…

Cumhuriyet bu düşüncelerle kurulup ve bu düşüncelerle yeni bir yolculuğa başlanmıştı…

Çok zaman geçmeden de kendi ‘üretim Atölyesi ve Fabrikalarının kurulmasına karar verilip, temelleri birer-birer atılmaya başlandı…

Derken 1929 ‘Dünya Ekonomik Buhranı’ patlak verdi…

İşte bu ekonomik buhranında etkisiyle Cumhuriyet Yönetimi 4 Nisan 1929 yılında “Yerli Malı Kullanma Yemini” yaptı…

Ülke kısıtlı olanaklarla bir yandan tasarruf ettiği gibi bir yandan da küçük ölçekte de olsa üretim fabrikaları açmaya başladı…

Üstelik bunların hepsini bir yerde değil; ham madde neredeyse bu üretim tesislerini oralara kurmaya karar verdiler…

Örneğin; bez, basma, dokuma ve tekstil fabrikası kurulacaksa; bunu ham maddesi pamuk olan yerlere kurdular…

Çimento Fabrikası kurulacaksa; ham maddesi olan yerlere kurdular.

Kısacası; üretilecek ürünün ham maddesi neredeyse, bütün üretim atölyeleri ve fabrikaları oralara kuruldu…

Ve bir yandan da “Yerli Malı Kullanmalıyız” sözü tutuldu…

Bu “Yerli Malı Kullanma” prensibine 1946 yılında gelindiğinde birde “Tutumlu olma” ilkesi eklenerek; “12-18 Aralık” tarihleri “Yerli Malı ve Tutum Haftası” olarak ilan edildi…

Bugün böyle ‘kutlamalar’ yapılıyor mu-yapılmıyor mu bilemiyorum…

Ama yapılsa da zaten bir anlamı yok…

Çünkü dişimizden-tırnağımıza ve başımızdan-ayaklarımıza kadar ‘Yabancı Marka’ kullandığımız bir süreçte “Yerli Malı Kutlamaları” yapılıyorsa da, bu biraz gülünç ve abes olur diye düşünüyorum!

Heeeeey, anam heey!

Şimdi düşünüyorum da; neredeeeen-nerelere gelmişiz!

Taşı taş üstüne koymaktan vazgeçtim; atalarımızın ve dedelerimizin ne kadar tasarrufu ve birikimi varsa hepsini birer-birer satıp yemişiz!

Elde-avuçta ne varsa; hepsini tüketmişiz!

Bir zamanların sloganıydı: “Devleti küçültmeliyiz!”

“Devlet gaz-tuz, basma satarak ticaretle uğraşmaz!” (ama el uğraşıyor)

“Zaten mevcut fabrikalarda iyice hantallaştı, çağa ayak uyduramıyor ve gitgide zarar ediyor!”

“Globalleşmek Şart!”

“Kurtuluş Liberalizmde!”

“Ne kadar İktisadi Kamu Teşekkülü varsa bir an önce özelleştirmeli ve özel sektöre satmalıyız!”

Hakikaten öyle yaptılar…

Elde-avuçta ne varsa; sata sata devleti küçülttüler!

Küçülte-küçülte bir sıkımlık canı kaldı!

Şimdi ölmemek için, ayakta kalıp direnebilmek için önümüze hangi ülke çıkarsa-çıksın avuç açıyoruz!

Borç-harç, her şeyi satın alıyoruz!

Evvel-Allah, elin gavuru çalışıyor; biz şimdilik bey gibi yaşıyoruz!

Çok pahalı şeyleri alamadığımız olunca da; Çin’in fason mallarından alıp kullanıyoruz!

Yanlışım varsa, yanlışımı düzeltin!

Böyle yapmıyor muyuz?

Fazla uzadı bitirelim…

Acaba bizde bir gün iddialı bir ‘marka’ üretebilecek miyiz?

Bizde eller gibi üretim fazlalıklarımızı yad ülkelere satabilecek miyiz?

Yoksa “Borç yiğidin kamçısıdır” deyip “Borç yiyen,cepten yer” ilkesini hala sürdürecek miyiz?

Söz sizin…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?