1919 YILINDA TRABZON’DA DOĞDU 1990 YILINDA BOMBAYLA VURULDU

1919 YILINDA TRABZON’DA DOĞDU 1990 YILINDA BOMBAYLA VURULDU

“Hain tuzaklarda kan uykularda,
Vurulduk ey halkım unutma bizi”
Uğur Mumcu, bu dizeleri 68 kuşağı devrimcilerinin kahpece kurulan tuzaklar sonucu öldürüldükleri için dile getirip, kaleme almıştı ama;
Nereden bilebilirdi yıllar sonrası kendisininde kurulan bir bombalı tuzak sonucu öldürüleceğini…
Nereden bilebilirdi ki; bir İlahiyatçı akademisyen olan ve aynı zamanda;
Düşüncelerinde pırıl-pırıl bir aydınlık ve çağdaşlık kokan!
Cumhuriyetçiliğini ve Atatürkçülüğünü her şeyin önünde tutan;
Prof. Dr. Bahriye Üçok’unda haince kurulan bombalı bir tuzak sonucu öldürüleceğini…
Ama yıllar öncesinden içine doğmuş olacak ki;
“Hain tuzaklarda kan uykularda,
Vurulduk ey halkım unutma bizi” genellemesi yapabilmiştir.
(dedikten sonra şimdi gel-gelelim Bahriye Üçok’u tanımaya)
Adı ve soyadı: Bahriye Üçok
Babasının adı: Hamit ATAÇ
Anasının adı: Nadire (kızlık soyadı) Bektaşoğlu
Atatürk 1919 yılında Samsun’a ayak bastı…
Bahriye Üçok’ta 1919 yılında Trabzon’da gözlerini dünyaya açtı.
Babasının memuriyeti dolayısıyla ilkokulu ve ortaokulu yine bir Doğu Karadeniz ili olan Ordu ilinde tamamladı.
Ardından İstanbul Kandilli Kız Lisesini bitirdi.
Ve liseden sonra; Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesini…
Ankara Devlet Konservatuarı Opera Bölümünü’de bitirdikten sonra Ankara ve Samsun olmak üzere toplam 11 yıl öğretmenlik yapıp ve daha sonra da 1953 yılında Ankara İlahiyat Fakültesin de Türkiye’de bir ilk gerçekleşti…
Ve İlahiyat Fakültesinde -bayan öğretim görevlisi- olarak bir ilkin altına imza attı…
1957 yılında başladığı akademik kariyerine 1964 yılında “İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar” isimli teziyle ‘doçent’ oldu…
En iyi derecede Farsça ve Arapça biliyordu…
Daha ileri yıllarda “Prof. Dr.” unvanını da sahip olan Bahriye Üçok hanımefendi, Kuranı Kerim’e hep bağlı kalarak, çağdaşlık ve uygarlık yolundan hiç sapmadı…
12 Eylül sonrası, 1983 yılında Halkçı Partiden Ordu Milletvekili de olan Prof. Dr. Bahriye ÜÇOK, daha sonraki yıllarda Sosyal Demokrat Halkçı Partinin’de meclis üyesiydi…
Öyküsü sayfalara sığmayacak olan saygıdeğer bilim insanını kısaca özetleyecek olursak;
Cumhuriyetin aydınlık yüzüydü Bahriye ÜÇOK…
Atatürkçüydü ve Atatürkçü aydınlanmadan, bilim ve çağdaşlıktan yanaydı…
Laikliği benimseyen bir cumhuriyet kadını ve aydınıydı…
“Bir kadının en güzel örtüsü ahlak örtüsüdür” dediği için gericiler tarafından yadırganırdı…
“Baş örtüsü inanç konusu olsa, saygı duyardım” düşüncesini her platformda anlatırdı…
Zaten kendisini ölüme götüren ve kurulan tuzakta bu yüzdendi…
1988 yılında TRT’de katıldığı bir açık oturumda;
“İslamiyette örtünme yoktur” düşüncesini Kuranı Kerimden ayet örnekleri gösterdiği içindi ki; gericiler bu gerçeklerin karşısında zor duruma düşünce, bocalamaya başlamışlar ve Bahriye Üçok’a düşman olmaya başlamışlardır…
Ve hatta ‘fikren’ mücadele etmesini beceremeyen ‘gerici takımı’ güneşin önünü balçıkla sıvamak istercesine; Prof. Dr. Bahriye Üçok’a, sabah-akşam tehdit salvoları yapılmaya başlanmıştır…
Veeeeee!…
Ve bir gün…
1990 yılının 6 Ekim’inde…
Şeytanın bile aklına gelmeyeceği bir tuzak kurmayı düşünürler iki ayaklı gerici şeytanlar!
Ve Bahriye Üçok’un kitap okumayı çok sevdiğini bildikleri için bir kitap kolisinin içine bombayı yerleştirirler ve -evinin kapısına- bırakırlar…
Kapının ziline bastıktan sonrada kaçarlar…
(o sıralar bol-bol tehdit aldığı için)
Kızının kapıyı açmasını istemez ve kendisi çıkar kapıya…
Dış kapının eşiğinde -üstünde kendi ismi ve adresi yazılı- bir kitap kolisi vardır…
Kitap kolisini yerden alır ve -bir anlık gafletle- kitap kolisini açar!
Veeeeeeee!
Veeee!
Ve; açılan kitap kolisiyle birlikte Bahriye Üçok’un parçaları, kağıt parçalarıyla birlikte havaya savrulur!
Veeeeeee….
30-40 saniye önce ayakta duran Bahriye Üçok, artık yoktur!…
Ve aradan bir zaman geçtikten sonra bu hain saldırıyı;
“İslami Hareket” isimli bir örgüt üstlenir…
Ama aradan 28 yıl geçmesine rağmen…
O gündür-bu gündür yurtseverlerin, devrimcilerin, Atatürkçülere yapılan saldırılar da, kurulan tuzaklarda hala sürüp gitmektedir!
Şimdiiiiii!
Nereden bilsin 28 yaşına gelmiş delikanlılar 28 yıl önce kurulan kahpece tuzakları!
Nereden bilsin; Ahmet Taner Kışlalı’nın da…
Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy’un da…
Turan Dursun’un, Çetin Emeç’in de aynı akıbete uğradığını;
Nereden bilsinler?
Son söz;
“Hain tuzaklarda kan uykularda,
Vurulduk ey halkım unutma bizi” diyerek;
Kurulan haince tuzaklarda yaşamını yitiren devrimciler’imiz…
Yurtseverler’imiz…
Atatürkçüler’imiz…
Yaşadığı çağın sorumluluğunu yüreklerinde hissedip, omuzlarında taşıyan aydınlarımız…
Unutulmadınız…
Unutulmayacaksınız…
Yattığınız yerlerde ışıklar içinde uyuyup, rahat yatınız…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?