Yeni Bir Türkiye, Yeni Bir Dünya

Yeni Bir Türkiye, Yeni Bir Dünya

Anadolu toprakları, yani bugünkü adıyla Türkiye; tarih boyunca siyasal ve stratejik anlanma çok önemli olmuştur. Bundan dolayıdır ki; üzerinde nice savaşlar olmuş, nice iktidar oyunları, darbeler görmüş ve bu mücadeleler sırasında nice insanlar can vermiştir.

Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nın bu dizesinde Anadolu toprakları için insanların canını nasıl feda ettiğini şu şekilde anlatıyor:

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”

15 Temmuz 2016’da tekrar gördük ki; bu topraklarda yaşayan insanlar, bu topraklar için canını vermeye her zaman hazırdır. Aslında Batı dediğimiz bugünkü tabiriyle Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD); Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılma sürecinin son evresinde Anadolu topraklarını işgal düşüncesi ile 1900’lü yılların başından başlayarak bir mücadele içine girdiler. O günkü şartlarda bu emperyalist devletler her bakımdan güçlüyken; Osmanlı İmparatorluğu çaresiz ve güçsüz bir şekilde sonunun gelmesini bekliyordu.

Ancak devleti aciz duruma düşmüş Anadolu halkı her türlü çaresizliğe ve güçsüzlüğe rağmen küstah bir edayla Anadolu topraklarını çiğneyen emperyalist devletlerin askerlerini yüreğindeki Allah ve Vatan sevgisiyle kovmayı başarmıştı.

İstiklal Savaşı dediğimiz bu süreçten mağlup ayrılan bugünkü AB ülkeleri ve ABD; bunun rövanşını yıkılan Osmanlı İmparatorluğu mirası üzerinde 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nden almak isteyecekti. Bunu da yaptı ve yapmaya devam ediyor.

Peki, bunu nasıl yapıyor? Tabii ki artık savaş gemilerini Çanakkale ve İstanbul Boğazı’na göndermiyorlar. Tabii ki artık Türkiye topraklarına asker çıkarmıyorlar. Türkiye topraklarını işgal için buldukları yöntem ise çok bilindik bir yöntem. Toplumu ayrıştırmak. Bizi Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Sağcı-Solcu ya da Dinci-Dinsiz diye ayrıştırarak ülkemizi içten yıkmak için birçok faaliyet içine girdiler. Bu ayrıştırmaların ülkemizi askeri darbeler sürecine sürükleyen en önemli faktörler olduğu da bir gerçektir.

Yukarıda bahsettiğimiz mezhepsel, ırksal, siyasal ve dinsel ayrıştırmaların sonucunda çıkan silahlı çatışmalarda çok sayıda vatandaşımız yaşamını yitirmiş ve toplumun bazı kesimleri; bazı kesimlerine düşman edilmeye çalışılmıştır. Bu ayrıştırmaların Türkiye için bedeli en ağır olanı ise Türk-Kürt ayrıştırmasıdır. PKK terör örgütü aracılığı ile sürdürülen bu ayrıştırma sebebiyle 40 binden fazla asker, polis ve sivil vatandaşımız yaşamını yitirmiş ve günümüzde de bu kanlı süreç devam etmektedir.

Ancak 15 Temmuz 2016’dan sonra askeriyenin içinden hainler ayıklandıktan sonra terörle mücadele farklı bir boyuta ulaşmış ve savunma değil, taarruz dönemi başlamıştır. Artık boş dağlar bombalanmıyor; nokta atışıyla terör örgütü imha ediliyor. Bu da bize terörün yakın bir tarihte ülke gündeminden çıkacağı sinyalini veriyor. Hatta sınır ötesi harekât ile Türkiye terörle mücadelede ne kadar ciddi olduğunu dosta düşmana göstermiş oldu. Üzerinde bu kadar entrikalar oynanan Türkiye her şeye rağmen bu badirelerden daha da güçlenerek çıkmıştır. İşte AB ve ABD’yi de şaşırtan budur.

‘Arap Baharı’ adını verdikleri ve aslında benim ‘Müslüman Arap Katliamı’ olarak adlandırdığım süreçte birçok Müslüman Arap ülkesinin toprakları Hristiyan askerlerin postalları altında çiğnenmiş ve milyonlarca Müslüman Arap’ın kanı dökülmüştür. Gözünü kan bürümüş bu emperyalist devletler ‘Arap Baharı’ sürecinin ardından gözünü doğal olarak Türkiye’ye çevirdi ve ‘İslam’ın Son Kalesi’ olarak gördükleri bu ülkede ‘Türk Baharı’ yapmak adına daha doğrusu ‘Müslüman Türk Katliamı’ için 15 Temmuz 2016 akşamı harekete geçtiler.

Harekete geçtiler ve kendini Müslümanlığa hizmet ediyormuş gibi gösteren Fethullah Gülen’i maşa olarak kullandılar. Yani ‘sözde’ Müslüman olan Fethullah Gülen aracılığı ile Müslüman Türk Halkı’na katliam planları yaptılar. İstiklal Savaşı sürecinde işgal edemedikleri bu İslam topraklarını tekrar işgal etme hayalleri kurdular. Ama Allah’a hamd olsun ki; İstiklal Savaşı’nda Anadolu topraklarını kanlarıyla sulayan ama teslim etmeyen Müslüman Türkler’in torunları aynı dedeleri gibi yaptı ve bu vatanı canı pahasına savundu.

15 Temmuz askeri darbe girişiminin başarısız olmasının ardından şaşkınlık yaşayan AB ve ABD; kısa süreli bu şaşkınlığın ardından ‘Askeri darbeye karşıymış gibi’ açıklamalar yaparak Türk halkının gazını almaya çalıştılar ama nafile!… Bugün gelinen noktada tüm vatandaşlarımız ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunun farkında ve dimdik ayaktadır. Umarım siyasiler de vatandaşlarımız gibi düşünüyorlardır!…

Ekonomik anlamda iyi bir çizgisi olan Türkiye’yi kendilerine muhtaç olacak şekilde hizaya getirmek isteyen emperyalistler, bugün gelinen bu noktada Türkiye ile baş edemeyecek olduklarını kabullenmek istemeseler de anladılar. Askeri darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yurt dışı ziyaretlerinde gösterilen üst düzey saygı, aslında 15 Temmuz askeri darbesini bastıran Türk Halkı’nadır.

Bu dik duruşu maalesef Arap ülkeleri yapamadı ve oralarda kan ve gözyaşı hiç eksik olmuyor. Bundan dolayı Türkiye, artık eski Türkiye değil ve Dünya’da artık eski Dünya olamayacak. Ne söylediği ya da ne söylemediği, ne yaptığı ya da ne yapmadığı Dünya tarafından takip edilen yeni bir Türkiye var. Artık yeni Dünya da mecburen buna alışacak…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?