TÜRK DİL KURUMU DİLİMİZİN DURUMU

TÜRK DİL KURUMU DİLİMİZİN DURUMU

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Bugün günlerden 26 Eylül…
Bugünkü sohbet konumuz;
Bundan 77 yıl önce kurular Türk Dil Kurumu…
Yani ne kadar ilgilenirsiniz;
Ne kadar ilgilenmezsiniz onu bilemem ama…
Benim eğitimcilik’den gelen ‘Önemli Gün ve Haftaları’ takip etme alışkanlığım hala devam ediyor…
Ki; diğer emekli meslektaşlarımda da devam ettiğini biliyorum..
Ve daha fazla zaman kaybetmeden de konuya girmek istiyorum.
Bundan 77 yıl önce…
Yani 1932 yılının 26 Eylül’ünde…
Mustafa Kemal Atatürk’ün önerileriyle…
Semih RIFAT, Ruşen Eşref ÜNAYDIN,Celal Sahir EROZAN ve Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU kurucu üyeler öncülüğünde…
26 Eylül 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulur…
Ve aynı zamanda bu kuruluş tarihinin ‘Dil Bayramı’ olarak her yıl kutlanması önerisi yapılır…
Ancak iki yıl sonra…
Yani 1934 yılında kurumun adı; Türk Dili Araştırma Kurumu olarak değiştirilir…
Ve aradan iki yıl daha geçip, 1936 yılına gelincede kurumun adı;
Türk Dil Kurumu olarak değiştirilerek günümüze kadar bu isimle yol alıp gelir…
Mustafa Kemal Atatürk, Türk Dil Kurumunu kurmasının amacını şöyle açıklar;
“Türk dilinin öz zenginliğini meydana çıkarmak, onu dünya dilleri arasında değerine yakışır yüksekliğe eriştirmektir” demiş…
Demiş demesine de…
Peki sağlıklı bir yol alabilmiş mi dilimiz?
Eh, Atatürk’ün sağlığında ‘dil araştırmaları’ yola girmiş…
Hatta öylesine inançlı bir yola girilmiş ki…
Bu konuda Ziya Gökalp, yazdığı şiirin dizelerinde şöyle demiş;
“Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın,
Bir ülke ki mektebinde Türkçe kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda’nın
Ey, Türk oğlu işte senin orasıdır vatanın”
Eeeeee!
Sonra ne olmuştur?
Ne olacağı var mı; Atatürk’ün aramızdan ayrılışından sonra, yani Köy Enstitülerinin kuruluşuyla bir müddet daha yol almış ve daha sonra -gizil bir güç tarafından- kesintiye uğramıştır…
Ancak, 68 kuşağının devrimci kesimi tarafından ‘Öz Türkçe’ kullanımı tekrar gün ışığına çıkarılmak istenmiş ve çıkarılmıştır.
Ve bu yolculukta, yapılan askeri darbelerle yasaklanmış ve yarım kalmıştır…
Hatta 1980 yılında astığı-astık, kestiği-kestik bir paşa vardı, adı; Kenan Evren diye…
Mevcut yönetimli alaşağı edip,devirir-devirmez ilk yaptığı yasak eylemlerinin başında Türk Dil Kurumunu ortadan kaldırmak olduğu gibi kamunun severek kullandığı sözcüklerden olan;
“Olanak,olası,olasılık, koşul, koşullar ve özgürlük gibi bunu benzer tam 33 sözcüğün kullanılmasını genelge çıkarıp okullara ve resmi dairelere göndererek yasak ilan etmişti…
Her neyse….
Şimdiki durumumuzu ise sakın bana sormayın vallahi ayıp olur…
Çünkü ‘dil’ konusunda bugünkü durumumuzu sizler benden daha iyi bildiğinize eminim…
Ama yinede benim düşüncelerimi merak ediyorsanız, hemen söyleyeyim…
İnanın bana, ben bugün hangi ‘dili’ kullandığımızı vallahide bilmiyorum, billahi de bilmiyorum…
Bir bakıyorsun ‘yazı dilinde’ başka bir dil kullanıyoruz…
Gündelik yaşamımızın içinde başka dil kullanıyoruz…
Sosyal medya ve İnternet dünyasında başka dil kullanıyoruz..
Kullanıyoruz-oğlu kullanıyoruz!
Dil zenginliğimiz ve çeşidimiz çok yani…
Örneğin bundan sekiz yüz yıl küsur önce, yani taaa 1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey bile ferman çıkararak;
“Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya” dese de…
Elhamdülillah bugün cümbür-cemaat Arapça dil kullanmayı tercih edip ve gündelik yaşamımızda birbirimizle karşılaşınca;
Ya “Esselamünaleyküm ya hacı!”
Ve ya; “Selamünaleyküm Hacım!” şeklinde hitap ediyoruz..
Modernleşmiş ve iş-güç sahibi gençlerimiz ise şöyle hitap ediyor birbirine;
“Nasılsın BRO?” (birader ve kardeş anlamına geliyormuş)
“Oh my good” (şaşkınlık ifade eden -aman tanrım-demekmiş)
Başka?
“Adamsın!”
“Oha oldum”
“Çav”
“Aşkım”
“Kendine iyi bak”
“Allah’a emanet ol”
Vesaire, vesaire.. buna benzer daha çok uyduruk sözcükler dolaşıyor gençlerimizin dilinde…
Şimdi bu ‘dil sohbetini’ yavaş yavaş özetleyerek sonlandıracak olursak;
Bu bize ait olmayan transfer edilmiş ve moda diye uydurulmuş sözcükleri kullananlar mı suçlu veya sorumlu?
Yoksa toplumu bu durama getirenler mi?
Bunun üzerinde -bir dakikacık olsun- düşünmeyecek miyiz?
O halde düşünüle…

Bir ulusun ortak değerlerinden biriside ‘dildir’ diye düşünüyorum.
Ve bu duygularla, siz değerli sayfa sohbeti arkadaşlarıma;
“Dil Bayramınız kutlu olsun” dileklerimi iletiyorum…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?