TEVAZU VE KİBİR

TEVAZU VE KİBİR

Abdurrahman AKYOL ile Sohbet

Tevazu; alçak gönüllü ve hoşgörülü olup başkalarına büyüklük taslamamaktır.
Kibir ise; tevazunun tam tersi olarak büyüklük taslamak, ululuk iddia etmek ve kendini başkasından üstün görmektir.
Allah’u Teala’nın tevazulu olanları yücelteceğini, kibirlileri ise alçaltacağını peygamberimiz (as) şöyle açıklamıştır:
Kim Müslüman kardeşine alçak gönüllü davranırsa Allah onu yüceltir. Kim de Müslüman kardeşine üstünlük taslamaya kalkarsa Allah onu alçaltır. (1)
Müslümanın ahlakı ve şahsiyetiyle yakından ilgili olan Tevazu ve kibirde bazı ölçü ve sınırlar vardır.
Kişinin davranışlarında itibar ve saygınlığını hafife aldırması, tevazulu olmak değildir. Aşağılanmaya sebep olacak aşırı tevazular, ahlaki fazilet de sayılmazlar. İnsan büyüklük taslamadan konumunun gerektirdiği davranış biçimlerini sergileyebilir.
Yoksul, düşkün, yaşlı, hasta, çocuk, hane büyüğü, akraba ve komşularla ilgilenmek, onların hatırlarını sorup gönüllerini almak tevazunun, alçak gönüllü davranmanın tezahürleridir. Çünkü tevazu sahipleri kendisinden aşağıda olanlara küçük muamelesi yapmaz, onları hor ve hakir görmez ve büyüklük taslamazlar.
Tevazunun en güzel örneğini gösteren peygamber efendimiz, kendisi hrıstiyan olan Adiy bin Hatimi hane-i saadetine götürürken, Bir ara Peygamberimizi durdurup sıkıntılarını anlatan yaşlı kadının derdini uzun süre dinledi. Eve vardıklarında misafirini, tevazuundan dolayı içi yünle dolu olan deri mindere oturtup kendisi yere oturdu. Onun bu davranışını gören Adiy:
Vallahi bu bir kral değildir, diye düşündü ve sonunda Müslüman oldu. (2)
Peygamber efendimiz tevazunun en güzel örneklerini yaşamakla kalmamış, Müslümanlara da tevazulu olmak ve kibirden kaçınmak tavsiyesinde bulunmuştur:
Allah bana, mütevazı olmanızı, birbirinize karşı övünmemenizi ve taşkınlık yapmamanızı vahyetti.(3)
Müslümanların din düşmanlarına karşı kendilerini güçlü hissettirmeleri ve Allah’ın verdiği nimetleri üzerlerinde göstermeleri kibirlenmek değildir. Bir sahabenin peygamber efendimize:
Ey Allah’ın Rasulü! Ben kamçımın şaklaması ve ayakkabımın sağlamlığı ile güzel görünmekten hoşlanırım, bu kibir midir? Sorusuna, Peygamberimiz şu cevabı vermiştir:
Hayır, bu kibir değildir. Allah güzeldir güzeli sever. Kibir hakkı küçük görmek ve başı, gözü ile insanlarla alay etmektir.(4)
En büyük kibir şekli, Allah’a kullukta büyüklük taslayıp ululuk iddia etmektir. Şeytan kibrinden dolayı Hz. Âdem’e secde etmemişti. Allahu Teala bunu şöyle bildirir:
Meleklere, (Âdem’e) secde edin demiştikte iblisten başkası hemen secde etmişlerdi. Secde etmekten yalnızca iblis dayatıp kaçındı. Kibirlendi ve kâfirlerden oldu.(5)
Tarihte, yaptıklarıyla olumlu izler bırakan şahsiyetler, genellikle sade ve mütevazı bir hayat sürmüşler, kendilerinin övülmesinden, yaptıklarının gereğinden fazla büyütülmesinden hoşlanmamışlardır. Çünkü büyüklük ve azamet yalnızca Allah’a ait olan bir sıfattır.
Sohbeti ayet mealleriyle tamamlayalım:
Rahman’ın kulları, yeryüzünde tevazu ile yürürler. Cahiller onlarla (edepsizce) konuştuklarında (onlar) selam derler geçerler.(6)
Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. (7)
1- Taberani el-Mucemül Kebir, 7/354.
2- İbni Hişam, es-siretün Nebeviyye, 2/250.
3- Sahihi Müslim, 3/2199.
4- // İman47.
5- Bakara suresi, 34. ayet.
6- Furkan suresi, 63. Ayet.
7- İsra suresi, 37. Ayet.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?