SURİYELİ GÖÇMEN SORUNUYLA İLGİLENENLER  AZDA BİZİMKİLERİN SORUNUYLA İLGİLENSELER

SURİYELİ GÖÇMEN SORUNUYLA İLGİLENENLER  AZDA BİZİMKİLERİN SORUNUYLA İLGİLENSELER

 

Okuyucusu olduğum gazetenin ön sayfasında ve Zeynep Kuray imzalı bir haberin üst başlığı şöyleydi;”Suriyeliler Türkiye de tamamen arafta kaldı”
Ve haber çok uzun bir şekilde anlatıldığı için ben küçük alıntılar yaparak ve birazcıkta içine yorum katarak paylaşmak istiyorum.

Bu konunun ‘haber’ yapılmasının muhatabı ise; ‘İmece İnisiyatifi Derneği’ adında bir derneğin eski Başkanı; Gülsüm Postacı isimli bir hanımefendinin ‘Suriyeli Göçmenlerin’ Türkiye de mağduriyet içinde olduklarını iddia etmesini konu etmiş yazarımız;Zeynep Kuray.

Türkiye de ne gibi mağduriyetlere mi uğramış?
Az sonra kısa paragraflarla da olsa değineceğim ama eğer izin verirseniz önce şöyle bir saptama yapmak istiyorum.

Ülkemizde kayıtlı ve kayıtsız ne kadar Suriyeli olduğu söyleniyor?
Beş milyon dolaylarında…
Peki bunların ne kadarı çocuk, ne kadarı ihtiyar?
Sayısı bilinmiyor!
Pek bu göçmenlerini ne kadarı kadın, ne kadarı hastalıklı?
O’da bilinmiyor, bilinse de kamuoyuna söylenmiyor!
Hadi bunların sayısından-mayısından vazgeçtik; ülkemize gelen bu 5 milyonluk insanların içinde;
Eli silah tutacak kadar sapasağlam, dipdiri kaç genç adam var?
Yani ‘taşı sıksa, suyunu çıkaracak’ bu genç adamlar ülkesinden kaçarak, ta buralara kadar gelmesinin altında acaba ne yatar?
Hani; Ya sistemin yanında yer alıp savaşmalılar, yada karşısına geçip tavır almalılar…
Yani; ya İsa’ya, ya da Musa’ya yaramalılar!
Öyle değil mi?
Ama ne hikmetse her iki tarafta da yer almıyorlar ve Türkiye’ye kaçarak sığınıyorlar!
Eh şimdi de ya mağdur oluyorlar, yada kumsalda tatil yapıyorlar!

Suriyeli gençlerle yaşıt olan bizim gençlerimiz ne mi yapıyorlar dediniz?
Ha, bizimkilerde onların yerine Suriye’ye gidip savaşıyorlar!
Çölün sıcağında sürüm-sürüm sürünüyorlar…
Aç-arık kalınca; çölün akrebini ve yılanını yiyorlar!
Bazen de aç-susuz kalıp, baygın-baygın çöl sıcağında yatıyorlar!
Eh daha da olmadı ölüyorlar!
Şehit mertebesine ulaşıyorlar!
Tabutun içinde geri dönüyorlar!

Şimdi bütün bunlardan sonra biraz önce sözünü ettiğimiz Dernek Başkanı; Gülsüm Postacı hanım (artık kime postacılık yapıyorsa) diyor ki;
“ABD Merkezli Mercy Corps İsimli şirket ile ortaklaşa “Eğitim Çadırı” projesinin içinde eğitim gördüğünü” söylüyor.

Şimdi siz ne düşünürsünüz onu bilmem ama benim şöyle bir soru sorasım geliyor bu (birilerine postacılık yapan) bu Gülsüm Postacı hanımefendiye;
“Yahu Kuzey Afrika’nın en ucundan, Ortadoğu’ya kadar bütün ülke insanlarını ‘göçmen’ durumuna sokan ülkelerin başında kim ve hangi ülkeler geliyor?”

“Suriyeli insanları göçmen durumuna sokan ülke ABD ve onunla işbirliği yapan ortakları kimler?”
“Sözünü ettiğiniz Mercy Corps denilen ABD şirketi, kendi ülkesine karşı bir kere olsun; “Durun ne yapıyorsunuz, neden her yerde savaş çıkarıyorsunuz?” diye karşı çıkmış mıdır acaba?
Ben sanmıyorum…
Hem niye karşı çıksın ki savaşlara?
Sevgili ülkesi ABD Savaş çıkaracak, ve sözü edilen şirket midir, her neyse; o’da bu mağduriyetlerden kendine sahtekarca bir vazife çıkaracak!
Yemezler hanımefendi yemezler!
Bu ayaklar artık koktu ve demode oldu!

Hele hele şu demeç beni hepten çıldırtırcasına düşündürüyor; “Sen bu insanları ülkene kabul ettiysen, önce onların istihdamını ve dil konusuna da yardımcı olacaksın” diyor…

Eh,bu demeçten ve istekten ne anlarsınız onu bilmem ama ben şöyle anlıyorum;
“Demek ki ülkemize gelen göçmenler, savaş bitince ülkelerine dönmek için değil, tamamen yerleşmek için gelmişler.”
Öyle ya ‘İstihdam’ ve ‘Dil’ eğitimi acilen istendiğine göre bunların bir an önce çözülmesi isteniyor.

Biliyorum sıkıldınız ama az daha sabredin, kısa bir alıntı daha yaptıktan sonra bitireceğim.
Ve İmece İnisiyatifi Derneği (eski) Başkanı Gülsüm Postacı şöyle devam ediyor Suriyeli Göçmenlerin mağduriyetine;
“Mevsimlik tarım işçiliği yaparak para kazananlar sömürülüyorlar. Türkiye’de tarım işçiliği yapanlar 70 TL alırken, Suriyeliler 30 TL alıyor” diyen hanımefendiye de ben şöyle sormak istiyorum;

Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayan bizim kendi vatandaşlarımızda ‘mevsimlik işçi’ olarak her gittiği yere ölümü sırtlayarak gidiyor ve gittiği her yerde de emeği sömürülüyor (kendisini oraya getiren rehberler tarafından) soyuluyor bu konu hakkında ne düşünülüyor acaba?

Her neyse…
Söylemek istediğim birkaç söz daha vardı ama en iyisi tadında bırakıp, sizlerinde kafasını daha fazla yormayayım…
Belki bir başka gün tekrar ele alırız bu konuyu…
Görüşmek üzere…
Hoş kalın.
Hoşça kalın…
NOT: Görselde eğlenenler Suriyeli, Sınırda bekleyenler Türkiyeli genç askerler.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?