SORUN, UYGULANAN SİSTEMDEDİR

SORUN, UYGULANAN SİSTEMDEDİR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “kriz yok, hepsi manipülasyon, güçlenerek geleceğe yürüyoruz” diyor. Acaba öyle midir?
Yani birileri olmayan bir şeyi(krizi) algılarımızı değiştirerek bize varmış gibi mi göstermektedir?
İnsanın ‘Allah Allah’ diyesi geliyor.
Kim o birileri?
Dış güçler mi? Brunson nedeniyle ‘papaz olduğumuz’ ABD’ mi?
Sık sık dile getirilen “dolar baronları mı?”
Kim bizi manipüle ediyor?
Oysa yaşadığımız gerçekler manipülasyon filan değil. Tam tamına devalüasyon, enflasyon… Hatta giderek resesyon… Yani durgunluk!
Hotiç konkordato ilan etti. Daha sonra Yeşil kundura konkordato ilan etti. Önceki gün ise yine tanınmış ayakkabı markası Beta ‘da konkordato ilan etti.
Yani ‘iflas anlaşması’ yaptı.
İğneden ipliğe her şeye zam geldi. Her şey ateş pahası oldu. Vatandaşın sofrasında ki ekmek her gün daha da küçülüyor.
Kış gelecek elektrik ve yakıt giderleri ile beli daha da bükülecek.
Ve daha pek çok gösterge krize işaret ediyor.
Birçok ekonomist krizden bahsediyor. Cumhurbaşkanı “kriz yok, hepsi manipülasyon…” diyor. Ama damadı bakan Berat Albayrak, krize karşı “Yeni Ekonomik Önlemler Paketi” açıklıyor!
Pakette büyüme hedefleri küçültülüyor. İşsizlik rakamları büyüyor. Enflasyon hedefleri yeniden revize ediliyor.
Bu açıklamalar bir krizin varlığına işaret değil mi?
Hatta bir resesyon (ekonomik durgunluk) riskine işaret değil mi?
Hal böyle iken ve uzmanlık alanı da değil iken Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ise kendince yaşanan duruma teşhis koyuyor.
“Sorun psikolojik” diyor.
Kendisi psikolog da değil ama teşhisi koymuş!
Hepimiz, olmayan bir krizi manipülasyon nedeniyle varmış gibi gören, psikolojik açıdan sorunlu kişiler miyiz?
Çünkü sorumlular öyle demeye getiriyor!
Konuya halkın tenceresinden değil de kendi penceresinden bakıyor…
***
CHP ise yaşanan krize çözüm amaçlı 13 maddelik öneriler paketi açıkladı. Mevcut duruma göre öneriler akılcı. Fakat sorunu çözer mi?
Sanmıyorum.
Çünkü sorunun temeli uyguladığımız ekonomik sistemdedir.
24 Ocak 1980 kararları ile neo-liberal politikalara yelken açmamızdadır.
Özal ile, Derviş ile, Erdoğan ile yıllardır ekonomide ısrarla bu politikaları uygulamamızdadır.
Ve dikkat ederseniz bu model sürekli kriz üretmektedir.
1991 krizi, 2001 krizi ve 2007 krizlerini anımsayalım.
Şimdi de 2018 krizini yaşıyoruz. 2019’da da sürecektir.
Bu nedenle gerçeği görmeliyiz. Sorunun bize dayatılan neo-liberal sistemde olduğunu yüksek sesle söylemeliyiz.
Bu sistemle, özelleştirmeler sonucu devlet küçültüldü. Üretim her alanda yok edildi. Ülke, yabancılara ‘müşteri’ haline getirildi.
Cari açık bu nedenle büyüdü.
İşsizlik ve yoksulluk bu nedenle artıyor.
Türk Lirası bu nedenle değer kaybediyor…
İŞKUR bu nedenle en büyük işveren haline geldi!
Varlık Fonu üzerinden elde kalan tüm varlıklarımız bu nedenle ele güne ipotek ediliyor.
Özetle temel sorun uyguladığımız ekonomik sistemdedir.
CHP, mevcut sistemin arızalarına karşı 13 maddelik çözüm önerisi yerine, yüksek sesle sistemin yanlışlığını ve çıkmazlarını halka anlatmalıdır.
Her kriz ile ülkemizin ve halkımızın daha da yoksullaştırıldığını anlatmalıdır.
Küresel sermayenin ülkemizden daha çok beslendiğini anlatmalıdır.
Örnek mi?
2009 yılında AKP tarafından tedavüle sokulan 200 TL ile o yıl 132 dolar alabiliyorduk. Bugün ise 200 TL ile ancak 32 dolar alabiliyoruz.
Dokuz yılda 100 dolarımızı kim aldı?
Elbette bize bu modeli dayatanlar… O halde bu sistemde ısrar etmek neden?
Hiç gereği yok.
CHP, tıpkı 1970 ‘li yıllarda Ecevit’in söylediği gibi yapmalıdır. Çıkıp meydanlarda, ‘Bu düzen değişmelidir’ demelidir.
Hem de yüksek sesle…
Aksi halde bu kriz geçer ama yarın yeni bir kriz kapımızı çalar.
Ve her krizde biraz daha yoksullaşırız.
‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ demekten vazgeçmeliyiz.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?