SEVGİDEN SAYGIDAN UZAKLAŞILDI MİLLET KİME İNANACAĞINI ŞAŞIRDI

SEVGİDEN SAYGIDAN UZAKLAŞILDI MİLLET KİME İNANACAĞINI ŞAŞIRDI

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,
Sizler sokağa çıktığınızda, birileri size çarpmadan, toslamadan rahatça yürüyebiliyor musunuz?
Sizleri bilmem ama ben yürüyemiyorum…
Ne kadar dikkat edersem edeyim…
Ne kadar sağımdan yürüyüp, birilerine çarpmadan yol almaya çalışırsam çalışayım;
Birileri bana mutlaka ya tosluyor yada omuz atıyor…
Genç bayan, genç delikanlı hiç fark etmiyor…
Hatta bana omuz atıp, tosladıkdan sonra geriye dönerek; “Doğru yürüsene bel!” diye birde caka satıyor ve kabadayılık yapıyor!
Ne diyeceğinizi şaşırıyorsunuz…
Bulaşıp sataşsanız bir bela, sataşmasanız iki bela!
Üstelik sataşıp da ne yapacaksınız…
Durup-dururken başınıza birde bela mı alacaksınız?
Sana sataşıp-bulaşmak isteyen yaratık izbandot gibi!
Taşı sıksa suyunu çıkaracak olan bu kabadayı, değil sizin suyunuzu çıkarmayı, kemiklerinizi kırar çatır çatır vallahi!
Neyse…
“Heriflik bende kalsın” dercesine, elde-avuçta kalan mevcut herifliğinizi de kaybetmemek için bulaşmak istemiyorsunuz!
Ve yolunuza devam ediyorsunuz…
Ancak yolunuza devam ediyorsunuz etmesine de…
Yaşadığınız olayın üzerinde de düşünmeden edemiyorsunuz…
Bir yandan dişlerinizi gıcırdatarak yürüyor ve bir yandan da ister-istemez düşünüyorsunuz;
“Yahu eskiden bu kadar rezillik ve kepazelik yoktu”
“İnsanların azda olsa birbirlerine sevgileri ve saygıları vardı.”
“Hele hele tanısın tanımasın, yaşça küçük olanlar, büyüklere saygı göstermezse ayıplanır ve yadırganırdı”
Peki ne oldu bu toplumun o sevgi-saygı dolu kültürel dokusuna?
Nasıl oldu da kayboldu?
Bu değerlerin kaybolması kendiliğinden mi, yoksa birilerinin projesi sonucu mu oldu?
Öyle ya…
Niye herkes birer deli yürek?
Ve niye her birer delikanlımız birer deli fişek?
Niye binlerce, milyonlarca gencimiz arka sokakların çocukları?
Neden evine ekmek almakta zorlanan aile çocuklarının elinde en son model 6-7 bin liralık cep telefonlarıyla dolaşıyorlar?
Sabahtan-akşama kadar birbirleriyle karşılıklı çetleşerek, içeriği kof, laga-luga muhabbetlere takılıyorlar?
Hı neden?
İki adımda- bir sağdan-soldan omuz yiyerek…
Yediğim her omuz darbesinde sağa-sola yalpalayarak hem yürüyor ve hemde kendi-kendime muhasebe yapıp düşünüp duruyorum;
“Acaba bu kaba ve şiddet eğilimli davranışları okullarda mı, ders olarak veriyorlar, yoksa evlerde mi?”
Eğer buralardan öğrenip etkilenmiyorlar’sa nereden kazanıyorlar bu olumsuz davranışları?
Filmlerden veya Dizilerden mi?
Bilgisayar veya Cep telefonlarından mı?
Sokaklardan veya Müzikholler’den mi?
Komşunun çocuklarından veya çevreden mi?
Evlerde ebeveynlerin gösterdiği hoşgörüden mi?
Yoksa anlı-şanlı siyasetçilerimizin her Allah’ın günü birbirlerine karşı kullandığı şiddet içerikli sözlerden olabilir mi?
Öyle ya…
Gündelik yaşamımızın içerisi hep şiddetle dolu…
Kadına-kıza şiddet…
Tribünlerde şiddet…
Okullarda ve Yurtlarda şiddet…
Alanlarda hak isteyenlere şiddet…
Kaybolan çocuğunun varlığını-yokluğunu soran analara şiddet…
Ticaret dili şiddet…
Siyaset dili şiddet…
Sahi bu şiddet kültürüyle nerelere doğru yol alıyor bu millet?
Konu ‘şiddetten’ açılmışken, aklımın erdiği kadarıyla şu ikide-bir bazı siyasi partileri ‘terör örgütü’ olmakla suçlayan, ancak hiçbir şey yapmayan muktedirlerin ‘şiddeti körükleyici’ demeçlerinden de birkaç kelam etmek istiyorum…
Ve çok kısa yoldan demek istiyorum ki;
“Yahu bu millet kırk yıldır terör söylemleriyle yatıp kalkıyor…”
Kırk yılda 40 bin insan cenazesi kaldırdı ve hala da kaldırmaya devam ediyor…
Ve 40 yıldır gelen-giden bütün iktidarlar terör örgütünü ortadan kaldırmaya çalışıyor!
E, bu durumda nasıl oluyor da, yasal olarak kurulmuş partiler birer ‘terör örgütü’ muamelesi görüyor, terör örgütü sayılıyor?
Sözünü ettiğiniz ve suçladığınız Siyasi Partiler eğer terör örgütü ise neden kapatıp, kapılarına kilit vurulmuyor?
Neden bu ‘terör örgütü partileri’ seçimlere sokuyorsunuz?
Ve en önemlisi milletin kafasını neden durmadan karıştırıp duruyorsunuz?
Biz hukuktan falan anlayacağımız yok da, ama en azından sağ duyumuzu öne çıkarıp, birazda mantık karıştırarak şöyle bir soru sormadan edemiyoruz kendi kendimize;
“Yahu bu milletin terörden uzak, huzur içinde yaşamasından İç İşleri ve Savunma Bakanlıklarının sorumluluğu alanına giriyorsa, neden bizleri ‘siyasi terör örgütü partilerle’ iç-içe yaşatırlar?
Yani “bu halk terör örgütleriyle yaşamaya müstahak mı demek istiyorlar?”
Yoksa ‘terörle, şiddetle’ yaşamaya mı şartlandırıyorlar?
Her neyse…
Yine de ‘bilirse’ en iyi büyüklerimiz bilir diyelim…
Ve özetleyerek, sohbet konumuzu şöyle bitirelim;
Sizlerinde çok iyi bildiği gibi geçtiğimiz günlerde muhalefet lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na bir şehit cenazesinde çok çirkin bir saldırı yapıldı…
Yani göz göre-göre ve vatan millet aşkına yumruk atıldı!
Ayrıca bir Anadolu kadını tarafından arabasının camları kırıldı…
Kimdi bu adam?
Kimdi bu kadın?
Şehit cenazesine katılan inançlı bir Müslüman mıydı?
Yoksa birileri tarafından -beyni yıkanmış- bir kadın mıydı?
İşte bu yaşanan çirkin olay bize ‘Sivas Olaylarını’ anımsattı…
Bana soracak olursanız;
Her zaman olduğu gibi yapılan bu çirkinlikler; yapanın da ve yaptıranın yanına da kar kaldı!
Son söz;
Ana muhalefet partisi liderine yapılan bu çirkin ve şiddet içerikli saldırıyı şiddetle kınıyor…
Ve bu saldırıyı yapanları da -arka planda duranları- her kim varsa yaptıranları şiddetle lanetliyorum…
“Şiddetle” diyorum…
Çünkü ‘şiddet kültürünün’ dışında kalmak istemiyorum!
Yoksa ayıplarlar!
Yadırgarlar beni!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?