PROGRAM DEĞİŞİKLİĞİ

PROGRAM DEĞİŞİKLİĞİ

MEB, 2017-18 öğretim yılında aşamalı olarak uygulanacak yeni programı açıkladı.

Ülke insanının onlarca yıl ötesini biçimlendirecek çalışma tamamlandı.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından günümüze altı bakan değişti.

Aynı iktidarın bakanları arasındaki anlayış ve uygulama farklılığının eğitim sistemizi  getirdiği nokta içler acısı durumda.

Program değişikliliği sadece öğrenci, veli ve öğretmenleri değil, toplumun tamamını doğrudan ilgilendirmekte.

Eğitim programları, öğrencilerin edinecekleri temel bilgi ve becerilerini içerir.

Ülkenin geleceğinin şekillendirilmesi olarak görülen programın, bu kadar kısa sürede değiştirilmesinin sıkıntılarını toplum olarak      çok çekeceğiz.

Eğitim programları günün koşullarına göre ülkenin genel eğitim yaklaşımı, evrensel ölçütler dikkate alınarak yeri ve zamanı geldiğinde elbette değişmeli.

Ancak, sadece ülkeyi yönetenlerin ideolojisine uygun yapılanma ile değil, toplumun tüm katmanlarının katılımı ve ortak görüşü payda olarak alınmalı.

Değişikliğe gidilen konu eğitim olduğunda ilgili sendikalar, eğitim fakülteleri, diğer demokratik kitle örgütleri ve toplumun tüm kesimlerinin katkıları olmalı.

Uygulamaya geçilmeden önce kapı arkalarında yapılan değişiklikler, iktidarın ‘ben yaptım oldu’ yaklaşımı ile oldubittiye getirildi.

Kimseye danışılmadan uygulamaya konulan 4+4+4 sistem değişikliğinin tamamen ekşi olan meyvelerini kısa sürede toplamaya başladık.

İstenilen ve hedef olarak belirlenen ‘kindar ve dindar nesil yetiştirme’nin aşısı tuttu.

Bilim yok sayılarak, eğitimde tüm dersler dini temellere oturtulmaya çalışılmakta.

Tüm okullar imam hatip modeline uygun yeniden biçimlendirilmekte.

Sorgulama, eleştirel düşünce, neden sonuç ilişkileri, analiz, sentez yok.

Ortaçağ anlayışı ile sadece biat etme, susma var.

İlköğretimdeki eğitim kalitemizin 105. sırada olmasının da önemi yok.

Hiçbir kuruluşun eğitime ideolojik misyon yükleme hakları bulunmamakta.

TEOG, LYS, PİSA ve diğer sınav sonuçlarındaki başarısızlık kimsenin umrunda değil.

Sonuçta, toplumsal barış ve birlikte yaşamın temelleri sarsılmış kime ne?

‘Beni sokmayan yılan bin yaşasın’ benimsemesiyle nereye kadar gideceğiz?

Böyle giderse, ilkokula başlayan öğrenci 10, liseye devam eden ise beş yıl sonra meydanlarda birilerinin ardından ‘öl de ölelim, vur de vuralım…’ naraları atacaklardır.

Okul öncesinden üniversiteye, eğitimin her alanında biriken yığınla sorun çözüm beklerken, ülkeyi ortaçağ karanlığına taşıyacak program değişikliklerinin acelesi ne?

Asıl hedef, Osmanlı’nın küllerinden yeni bir ülke yaratan kurucu önder M.Kemal Atatürk’ün düşünce ve felsefesinin aşamalı olarak okullardan kaldırılması laik, bilimsel ve çağdaş eğitimden vazgeçilmesi, ders kitaplarının dini motiflerle süslenmesi.

İşte o zaman, ‘..cihat bilmeyene matematik öğretmenin faydası yok…’ diyebilen AKP eğitim komisyonu üyesi ve ‘..bize cahil kimseler lazım. Okuyanları görünce beni afakanlar (sıkıntı) basıyor…’ diyen profesör unvanlı kişiler ortalıkta cirit atmaya başlarlar.

Ve sonuç; MEB, Ensar Vakfı ile, ‘Çeşitli eğitim, seminer ve sosyal etkinlikler düzenlenmesine dair işbirliği’ anlaşması çerçevesinde,

Adı geçen vakıf okullarımızda sanatsal, sportif, sosyal, kültürel, bilimsel, teknolojik gelişimi desteklemeye yönelik eğitim, seminer, proje, gezi, kitap okuma, yarışma, kamp yaz okulu gibi etkinlikler düzenleyebilecek.

Böylece, okullardaki yönetimler göstermelik olacak, Ensar Vakfı eğitimi yönlendiren, biçimlendiren kurum durumuna gelecektir.

Bu anlayış ile bilimsel, akılcı, çağdaş, evrensel değerlerle bezenmiş, ‘düşünce ve iradesi hür’ birey olma sorumluluğuna erişmiş yurttaşlar yetiştirmek hayal olacaktır.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?