ÖNCE BİLİNÇLİ BİR ÜRETİCİ OLACAKSIN SENİ ALDATANDAN HESAP SORACAKSIN

ÖNCE BİLİNÇLİ BİR ÜRETİCİ OLACAKSIN SENİ ALDATANDAN HESAP SORACAKSIN

 

Ne yalan söyleyeyim; şu fındık konusu üzerine şu sıralar hiç mi hiç bir yazı yazmak istemiyordum ama, bir okuyucumun yorumu beni bu yazıyı yazmaya mecbur etti…

Ve bende sözü evirip-çevirmeden, sağı-solu dolaştırmadan hemen söze girmek istiyorum…

Ve aklıma gelen soruları ardı-ardına sıralayarak sormak istiyorum;

“Senin fındığın niye para etmiyor kardeşim?”

“Senin fındığının para edip-etmemesine kimler karar veriyor?”

“Bir yıl önce 18 liraya kadar çıkan fındığının kilosu, bir yıl sonra niye birdenbire 8 liraya düşüyor?”

“Bir fındık üreticisi olarak fındığına fiyat belirleyen ‘Fındık Borsası’ var mıdır?”

“Varsa bu fındık borsası nerededir?”

“Bir yıl emek verdiğin bu fındığın üzerinden para kazanan aracılar, tefeciler veya komisyoncular var mıdır?”

“Her şeyden önemlisi senin haklarını savunacak bir ‘Birliğin’ veya ‘Örgütün’ var mıdır örgütün?”

Şimdilik sen bu soruların yanıtını düşünmeye çalış, ben sohbetin ilerleyen bölümlerinde aklıma gelen soru olursa yine soracağım…

Ve burada bu sorulara bir nokta koyup, seni biraz tarihin gerilerine doğru götüreceğim…

Hangi dönemlere mi götüreceğim?

Hani şu son yıllarda iyice aşağılanan, hakaret edilen, hatta daha da ileriye gidilerek ana-avrat küfredilen Atatürk var ya; işte onun dönemine kısa bir yolculuk yapalım.

Bakalım, o ulu-orta küfredilen bu büyük insan fındık konusuna nasıl bakıyormuş bir bakalım…

Yıl: 30 Mayıs 1926

Ve Cumhuriyet daha üç yaşında…

Bugünlerde ulu-orta küfrettiğimiz o büyük insan o tarihte dönemin Başvekiline; Giresun’da bir “Fındık Borsasının” kurulmasını emir verir ve 1 Ağustos 1926 yılında da Giresun ilinde Giresun Ticaret Borsası kurulur.

Ve burada hemen unutmadan söyleyelim (eğer yanılmıyorsam) şimdiki ‘fındık borsası’ galiba Hamburg da!

Her neyse..

Biz kaldığımız yerden tekrar devam edecek olursak; 1927 yılında çıkarılan 6207 sayılı Hükümet Kararnamesiyle fındık fidanlarının ihracatı yasaklanmıştır…

(Bu cümleyi tekrar etmek istiyorum)

Atatürk, çıkardığı bir yasayla fındık fidanlarının ihraç edilmesini yasak etmiştir..

Gel de şimdi ‘hayır-dua’ oku böyle bir adama öyle değil mi?

Halbuki fındık fidanlarının ihraç edilmesinin yasaklanması ve fındık ‘dikme alanlarının’ tahdit edilmesi gibi bir yasaklanma ve sınır getirilir mi hiç?

Bırakın isteyen, isteği yere dikebildiği kadar fındık fidesi diksin!

Olursa olur da, olmazsa gerisini cenabı-Allah bilir!

Öyle değil mi?

Fındık alanlarına ‘tahdit’ koymakta neyin nesiymiş?

Mustafa Kemal, 1 Kasım 1937 tarihinde TBMM’ni açılış konuşmasında şöyle der; “Önümüzdeki yıl içinde fındık başta olmak üzere diğer belli-başlı ürünlerimizi de ilgilendiren ‘Birlikler’ kurulmalıdır.”

Ve 28 Temmuz 1938 yılında Giresun’da; Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK) kurulur…

Kurulur, kurulmasına da Atatürk’ün ölümünden sonra ne olur?

Ne olacak; Kompradorlara ve akraba-i talugatlara çiftlik olur!

Halbuki fındık konusunda dünyada tek söz sahibi olan ülke bizim ülkemiz; Yani Türkiye…

Dünyada ve Türkiye de fındığın başkenti ise sözde: GİRESUN

Yani en kaliteli fındığı yetiştiren bölgenin vilayeti…

Buna mukabil, en kaliteli fındığı yetiştirmesine rağmen hem bölge, hemde ülke ölçeğinde ‘en yoksul’ ve en çok göç veren vilayeti!

Eh işte!

İster kader de, ister alın yazısı!

Bir zamanlar (fındığın değeri olduğu için) kağıt paraların üzerine ‘fındık toplayan’ genç kızların fotoğrafları vardı…

Hemde önemli bir değeri olan ‘5 liralık’ paraların üzerinde…

Şimdi ise fındık toplayan kızların ‘beş para’ girmiyor ceplerine!

Halbuki o genç kızların sepet-sepet topladığı fındıklardan;

-Fındık yağı yapılıyor.

-En kaliteli çikolata yapılıyor.

-İlaç ve kozmetik endüstrisinde kullanılıyor.

-Gres yağı üretiminde kullanılıyor.

-Kimyasal tepkimelerde katalizör olarak kullanılıyor.

-Şekerleme ve tatlı imalatlarında kullanılıyor..

-Kabuğundan kontralit yapılıyor.

-Kömürleştirme yoluyla briket kömürü ve aktif kömür elde ediliyor.

Kısacası fındığın içinden ve kabuğundan 30’un üzerinde imalat ve kullanım alanlarında kullanılıyor…

Ama fındığın getirisinden bir tek üretici yararlanamıyor…

Çünkü onun derdi başka…

Onun derdi; sadece ve sadece ve üstelik körü-körüne siyesi parti peşinde sürüklenip gitmek!

Efendisi onu hangi tarafa sürüklüyorsa o tarafa gidecek!

Ve ondan sonra da fındığının ‘para etmesi’ için tanrıya dua edecek!

Olur!

Görürsem söylerim!

Son söz; “Yok öyle kardeşim, üç kuruşu beş köfte!”

Önce düşünüp-taşınan bilinçli bir üretici olacaksın…

Ondan sonra da emeğinin karşılığını kimselere yedirmemek için dimdik duracaksın!

Öyle gelişigüzel ve bilinçsizce, düşünüp-taşınmadan, salt birilerine nisbet olsun diye; seni soyup-soğana çevirenlerin peşinden koşar- adım; salhaneye giden koyun gibi gitmeyeceksin!

Önce adam gibi bilinçleneceksin…

Sonra da yürüdüğün yolda bilinçli yürüyeceksin!

Yok, eğer bütün bunlar sana çok ağır ve lüks geliyorsa “Sen fındık para edecek” diye daha çok beklersin!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?