VE NEHY’İ ANİ’L MÜNKER

VE NEHY’İ ANİ’L MÜNKER

Tüm zamanların ve mekânların Nebisi, Hatem’ül Enbiya Efendimiz (sav) Hadis-i Şeriflerinde buyururlar ki: “Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalben buğz etsin, ama bu, imanın en zayıf derecesidir.”(Müslim, iman:78)

İkinci  Halife Hz. Ömer’ul Faruk (R.A.) hilafet makamına getirilince, hutbe irad ediyor ve Sahabe-i Kiram’a  soruyor: “Yanlış iş yaparsam tavrınız ne olur?”  Cevaben, bir sahabi ayağa kalkıyor ve: “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz Ya Emir’el Mü’minin” diyor. Bu söz üzerine, adaleti ile dünyaya üsalan O büyük Halife, ” yanlış yapmam halinde beni düzeltecek tebaam olduğu için, Âlemlerin Rabbi’ne hamd ederim.” diyerek, şükrünü eda ediyor. İslâm budur, Müslümanlık da budur. Lâf ile gemi yürütmeye yeltenenler bu kıssadan hisse almalıdırlar.

Bir Müslüman olarak,  gördüğümüz hata ve yanlışları tenkit etmeye, düzeltme teklifinde bulunmaya kalktığımız anda, nefislerini ilâh edinen binlerce insanın, fısk-u fücur içinde çırpınan bedbahtların acımasız, insafsız ve orantısız hücumlarına, hakaretlerine, tehditlerine, şantajlarına maruz kalmaktan kurtulamıyorsunuz.

Öylesine karmaşık, talihsiz, sisli günlerde yaşamaktayız ki, ağız tadıyla hırsıza hırsız, arsıza arsız, şerefsize şerefsiz, ahlaksıza ahlaksız, namussuza namussuz, terbiyesize terbiyesiz diyemiyoruz; karşımıza öyle engeller konuluyor ki, aş bakalım aşa bilirsen…Söyle bakalım söyleyebilirsen…

Müslüman olmanın, iman ehli olmanın sadece sözlerde kaldığı, kalbe intikal etmediği; hanımlarına, evlatlarına, sözde şeyh ve mürşidlerine, çıkar ve menfaatlerine, makam ve mevkilerine, uyduruk lider ve önderlerine iman eden, tapınan insanların, geneli itibarı ile kötü insanların yaşadığı ve kötülüklerin hakim olduğu bir dünyada,  kötülüklere mani olmaya, önlemeye çalışmanın ne kadar zor ve meşakkatli olduğunu bilir misiniz insanlar ?

Hadi konuşun, etme-yapma ayıptır, günahtır deyin bakalım… Başınıza kaya kütlelerinin, bela ve musibetlerin yağmur olup yağdığına şahit olun, maddi ve manevi işkence ve eziyetin en alasına maruz kalın da görün…Zindanlar, hapishaneler, işkenceler, zulümler….Kurban olduğum İslâm…

Makbul, iyi, kaliteli insan mı olmak istiyorsunuz?  O halde etliye-sütlüye karışmayacaksınız. Suya-sabuna dokunmayacaksınız. Kervancı katırlarını ürkütmeyeceksiniz.  Her şeyi duymayacak, görmeyecek ve bilmeyeceksiniz. Puta tapan putpererstlerin putlarına dokunmayacaksınız. Bana ne’ci, neme lâzım’cı olacaksınız. Beni sokmayan yılan bin yaşasın diyeceksiniz. Bana ne kardeşim, dünyayı ben mi kurtaracağım diyeceksiniz. Kötülüklere, haramlara, günahlara bulaşanları eleştirmeyeceksiniz.

Ümmet olarak, Millet olarak biz bunları hak ettik. Öyle buyurmuyor mu Kur’an: ” Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin yaptığı (işler) yüzündendir. (Allah, hatalarınızın) Birçoğunu da affeder” (Şura suresi. ayet:30)

Her şeye rağmen tebliğ ve davete devam, son nefesi verinceye dek…Yılgınlık yok, usanmak yok, vazgeçmek yok, asla ve kat’a…İslâmî kriter ve ölçüler dahilinde kötülerle ve kötülüklerle mücadeleye devam..

Sözlerimizi bir Ayet-i Celile ile bitirmekte fayda var: “…Bir topluluk ahlakını değiştirmedikçe, Allah o topluluğun durumunu değiştirmez…”(Rad suresi.yet:11)

Selam ve dua ile…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?