NANKÖRLÜK, SAYGISIZLIK, İHANET, KORKAKLIK… MI?

NANKÖRLÜK, SAYGISIZLIK, İHANET, KORKAKLIK… MI?

30 Ağustos’u tarih olarak gören, günün anlam ve içeriğini bilmeyenlerin, ‘Kurtuluş Savaşı olmadı, keşke Yunan kazansaydı, reklam arası olan cumhuriyet sona erecek, Yunanı yendim diye bayram yapılmakta…’ diye yola koyulan, Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği’nde bulunanlar, dedelerinden kalan kin ile öfke kusmaya devam etmekte.
O güruha göre bu tarihin anlamı bulunmamakta, önemi de yok.
Nutuk’ta, “Türk Ulusu’nun özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz bir abidesi” olarak geçen, Anadolu halkının ulusal benliğini kazandığı, uyanışının dönüm noktası olduğu bilinen bu önemli günün Cuma’ya denk gelmesi, hutbede Atatürk’ten söz edilmemesi yurtsever vatandaşlarca nankörlük, saygısızlık, ihanet, korkaklık… olarak yorumlandı.
Yokluk, yoksulluk, yoksunluk içerisinde, çaresiz ve çözümsüz kalan ulusu harekete geçirerek, Osmanlı’nın küllerinden Türkiye Cumhuriyetini yaratan kurucusu Atatürk’ü, 30 Ağustos gibi anlamlı bir günde, camilere gönderdiği hutbe metninde görmezlikten gelen, yok sayan, saygısızlık yapan diyanetin amacı, neye hizmet ettiği? sorgulanmakta.
‘Kutsal Savaş’ta emperyalistlerle birlikte işbirliği yaparak, kurtuluşu ABD mandası, İngiliz, Alman hegemonyasında görenlerin, döneminin ‘Kurtuluş Savaşı Artıkları’nın günümüzdeki, ‘hem yerli, hem de milli’ torunlarının uğraşıları bilinmekte.
Ülkenin kurucusunu unutturmak, ders kitaplarından çıkarmak için var gücüyle mücadele veren bu güruhlarla aynı şeritte bulunan diyanet işleri neyin peşinde?
Toplumsal barış ve birlikte yaşamın sarsıntıya uğratıldığı, insanların ötekileştirildiği, hak, hukuk, adalet kavramlarının tartışıldığı, cami içerisine alınarak minberlere kadar getirilen siyasetin yarattığı ayrıştırmaya yönelik sözün olmamakta.
30 Ağustos’tan söz ederken, bu tarihin ulusal bayram olarak kutlanmasına neden olan olay ve olguları da yok saymaktasın.
‘Türk ve Atatürk’ adlarının olmadığı hutbede art niyet aramamak mümkün mü?
Bu anlayışla, adına yer vermede çekinip, korktuklarınız değil, sizler küçülürsünüz.
Vatanı kurtaranlara ise her zaman olduğu gibi değer katar.
Atatürk’ün adını, tarihten silme görevini üstlenen nankörler, tüm uğraşlarına karşın genç nesillere ulaşmada epeyce zorlanmakta.
Okul öncesi, ilk, orta ve lise çocuklarını hedef kitle olarak benimsemiş olsalar dahi başaramıyor, zorlanıyor, tutmuyor, tutturamıyorlar.
Onlar direnirlerken, farklı yöntem ve strateji uygulayan gençler, O’nun adını en tepelere yazmak için uğraş vermekte.
Gençlerin büyük çoğunluğunun ulusal değerlere, Atatürkçü düşünce ve felsefeye daha da güçlü sahip çıkmaları birilerini rahatsız etmekte.
Asıl sıkıntıları da bu olsa gerek.
Yıllarca sömürülen Doğu’nun, emperyalist batıya karşı kazandığı ilk askeri başarı olarak bilinen 30 Ağustos’ta Atatürk’ü görmezlikten gelmek ihanet etmek anlamı taşımaz mı?
‘Ya zafer, ya ölüm’ sloganı ile ayağa kalkılarak, yeniden var olunan bu toprakların ebedi yurt olarak kalmasını sağlayan Atatürk ve dava arkadaşlarının, kalplerden söküp atılamayacağını görenler boşa kürek çektiklerinin farkındalar.
Toplumun çoğunluğu tarafından nankörlük, saygısızlık, korkaklık, ihanet… olarak değerlendirilen bu tür yaklaşımlarla sadece kendinizi avutursunuz.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?