MİLLİ EĞİTİM, VAKIFLARA TESLİM EDİLİRKEN

MİLLİ EĞİTİM, VAKIFLARA TESLİM EDİLİRKEN

Okulların açılmasına bir ay kaldı.

Fiziki yeterlilik, programların içeriği, ders kitapları, yönetim ve çözüm bulunmasını bekleyen daha yığınla sorunların giderilmesine yönelik çaba gösterilmemekte.

Yıllardır yapıldığı gibi ‘kervan yolda düzelir’ anlayışı devam etmekte.

Ülkenin sadece bugünü, yarınını değil, var olduğu süreyi ilgilendiren eğitim, ilgisi olmayan vakıf ve cemaatlere ortak etmeye gelindiğinde anında harekete geçilmekte.

Gün geçmiyor ki eğitim sistemini zedeleyen bir uygulama ile karşılaşmayalım.

Milli Eğitim Bakanlığı, Ensar Vakfı, Birlik Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti ile beş yıllık protokol yapıp, birçok yetkisini devrederek ortaklık kurdu.

Dinsel yapıdaki bu kuruluşlar eğitim alanında istediği gibi etkinlik yapabilecek.

Protokol koşullarına göre, tüm örgün ve yaygın eğitim kurumlarında;

Öğrencileri gezilere, kamplara götürebilecek.

Sosyal, kültürel, sportif, bilimsel, teknolojik kurs, kulüpler açabilecek.

Seminer, proje, yaz okulu, yarışma düzenleyebilecekler.

MEB, örgün eğitim (okul öncesi, ilk ve ortaokul, lise) ve yaygın eğitimt (halk eğitim) görev, yetki ve sorumluluklarını adı geçen vakıflarla birlikte, eşgüdüm halinde yürütecekler.

Eğitim, dini vakıf ve cemaatlere anahtar teslimi anlaşma ile bağlanmış durumda.

Böylece, Ensar ve diğerleri ile eğitim sisteminde ortaklık kuruldu, söz sahibi oldular.

Her zaman olduğu gibi kimseye sormadan, danışılmadan kapalı kapılar ardında alınan kararlar bu öğretim yılında uygulamaya konulacak.

Tarikat ve vakıflar aracılığı ile ‘din eksenli’ eğitim sistemi resmen yürürlüğe girecek.

Elbette bu işler yapılırken parasal boyutu da bulunmakta.

Bunların fıtratında ‘hayra’ iş yapma diye bir düşünce yok.

Maddi karşılığını almadan iki adım atmazlar.

Tüm parasal giderler milli eğitim, yani devlet bütçesinden karşılanacak.

Tarikat ve cemaatlere bağlı olarak kurulan vakıfların hedeflerinde okul öncesi çocukları da bulunmakta.

‘Ağaç yaş iken eğilir’ sözü onlar için daima geçerli.

Bu öğretim yılından itibaren aşamalı olarak uygulamaya konulacak okullardaki program değişikliği laik, bilimsel, çağdaş eğitim yerine, dini motiflerle bezenmiş, dinsel referanslara öncelik veren yaklaşımla yürürlüğe konulacak.

‘Bir musibet bin nasihatten iyidir’ derler.

Görünen o ki, bir zamanlar ‘ülkemizin yüz akı Muhterem F. Gülen Efendi Hz.’ diye övgülerle söz edilen FETÖ’den gereken ders alınmamış.

Sonuçta, ‘Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak’ olması yüksek olasılık.

Bu cemaat ve tarikatlarla yapılan geniş içerikli anlaşmalarda nereden çıktı?

‘Yeni bir devlet’ kurulmasına yönelik çabalar hızlandırılırken, uygulanacak stratejinin bir parçası olmasın?

İşbirliği yapabilmek için eğitim fakülteleri ne güne durmakta?

Dahası TEGEV, Çağdaş Eğitim Vakfı var.

Bunlarla işin olmaz elbette.

Toplumu ilgilendiren her alanda, tarikatlarla birlikte uygulanacak din temelli yeniden bir yapılanma başlatıldı.

Ülke ve çocukların geleceği ulusal, bilimsel, demokratik, laik ve çağdaş eğitim sistemi ile sağlanmaz, siyasi ideolojilerin gerçekleştirilmesi amacıyla kullanıldığında, sadece kendisine söylenen, verilen emirleri yerine getiren, biat eden toplum yaratılır ki, istenilen de bu olsa gerek.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?