MECLİS ÜYESİ ARAÇ YARDIMI İSTİYOR AKARYAKITIMIZ YOK YANITI VERİLİYOR

MECLİS ÜYESİ ARAÇ YARDIMI İSTİYOR AKARYAKITIMIZ YOK YANITI VERİLİYOR

Normaaaaal…
Gayet normal…

Akaryakıt vardı da, işin başındakiler içmedi ya!
Zevk-i sefa olsun diye bir yerlere dökülmedi ya!

Elbet önem arz-eden bir yerlerde harcanmıştır…
Kim bilir, belkide dedikoducuların dedikleri gibi;
“İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin ihtiyaç fazlası kiraladığı 1717 adet lüks aracın depolarına doldurulmuştur akaryakıtlar.

Belki bitmeyen seçim tantanaları için konvoylara katılan sivil katılımcıların arabalarının depoları bedavadan doldurulduğu için akaryakıt kıtlığı ve sıkıntısı çekilmektedir…

Veya ne bilim ben; belkide 8 yıldır ülkemizin güneyinde terör ve savaş operasyonları yapıp duruyoruz…
Operasyonlarda kullandığımız araç-gereçler dereden su çekilip deposu doldurulmuyor ya; sabah-akşam akaryakıt dolduruluyor.

Sivil vatandaş dersen, artık eskisi gibi toplu taşımacılık yapan araçlara binmiyor…
Hemen hemen herkesin bir arabası var…
Gideceği yeri bir tarafa bırakın, tuvalete bile arabayla gidiyor!

Eh,bu araçlarda haliyle değirmenin bendindeki suyu yakmıyor!
Cayır cayır akaryakıt yakıp tüketiyor!
İşin en pis ve zor tarafı da, öyle “ha” dediğinde elin oğlundan “bana veresiye biraz daha akaryakıt verir misin” denilmiyor…

E, bizimde şu sıralar elimiz biraz kıt…
İki yıldı, iki ayda-bir seçim yapıyoruz bir yandan…
Terör belası bir yandan…
Komşumuz Suriye ile 8 yıldır didişip duruyoruz bir yandan…
Eh, küçük prensesimiz “ben okçuluk kulübü açtım, bana biraz bağış yapın isteğinde bulununca ona daha dün 16 trilyoncuk verdiğimiz için elde-avuçta bir şey kalmamış öte yandan”

Eh,bu durumda geriye yapılacak bir şeyde kalmıyor…
Ekonomik, siyasi, kültürel ve her alanda dışarıya göbekten bağlı olup ve uçan kuşa da borcumuz olduğu için gıkımızı çıkaracak halimizde yok!

Aaaaaahhh, aahh!
Hani “Açma kutuyu, söyletme kötüyü” derler ya…
Şu anki vaziyetimiz tamda o vaziyet…
*** *** ****
Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Sizlerinde çok iyi bildiği gibi şu sıralar Doğu Karadeniz Bölgesi büyük sel felaketleriyle uğraşıp duruyor…

Geçtiğimiz günlerde Trabzon ilimizde yaşanan sel felaketinde (verilen bilgilere göre) 7 kişi yaşamını kaybetti, 7 kiyi aranıyor ve birçok insanda mağdur oldu ve mağduriyetleri de devam ediyor…

Bu sel felaketlerinden biriside Dereli ilçesinde meydana geliyor.
Ancak can kaybı olmuyor…
Yol-iz ve dere kenarlarına yakın olun bağ ve bahçeler bir hayli zarar görüyor…

Ve son seçimlerde Dereli ilçesi AKP Meclis üyesi olan Şükrü Kahraman’da, ilçesinde yaşanan sel felaketiyle köy yollarında meydana gelen lığ, çamur ve taşların temizlenmesi için İl Genel Meclisi Toplantısında araç-gereç yardımı talebini dile getiriyor…
Ancak “Akaryakıt yok” gerekçesiyle, araç-gereç verilmiyor…

İsterseniz ben aradan çekileyim ve İl Genel Meclisi Üyesi Şükrü Kahraman’ın basına yansıyan demecini birlikte okuyalım;

“Bu aylar bölgemiz için yoğun yağışların yaşandığı ve bu nedenle de afetlerin meydana geldiği aylardır.

Trabzon’da can kaybının yaşandığı afetten dolayı üzüntülerimi ifade ederek, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Kendi ilçem Dereli’de de büyük ölçüde olmasa da küçük çaplı afetler meydana geldi. Yaşanan bu afetler dolayısıyla İl Özel İdaresinden araç ve gereç talebinde bulunduk.
Ancak yakıt olmadığı gerekçesiyle araç gönderilemeyeceği ifade edildi…
Bu konuda her zaman vatandaşlarımız, milletimiz devletine karşı yardımseverdir, vefakardır ve bir şekilde katkı sağlar.
Ancak görüyorum ki İl Özel İdaresi bu konuda hazırlıksız yakalanmış…
Bu nedenle bende katkı sağlamak adına İl Özel İdaresi Tarafından, İl Genel Meclisi Üyesi olarak tarafıma yapılacak olan -Huzur Hakkı ve Komisyon Ücretimin- iadesini yapmayı talep ediyorum..
Ve bunu da size bir dilekçe ile sunacağım” diyor…

Bu olumlu ve anlamlı bir tepki biçimi olsa gerek…
Ki, eğer böyle düşünülmüşse de çok anlamlı bir tepki…
Tabi anlayana…
Hani şu ‘sivrisinek saz’ misali…

Peki şimdi ne olacak?
Ne olacağı var mı; tabi ki ilk önce partili arkadaşları tarafından topa tutulacak…
“Yahu sen ne yapıyorsun?” denilecek…

Sen “Kol kırılır, yeni içinde kalır sözünü nasıl ihlal edersin be adam” denilerek eleştiri yağmuruna tutulacak!

“Senin yaptığın bu kaçıncı hata” denilip, bir içim suda boğulmak istenilecek!
Vesaire, vesaire…
Şükrü Kahraman’ın-gerçekleri dile getirdi-diye bu kez işi zor yani!
Hadi hayırlısı…
Onların jargonuyla söyleyecek olursak; Allah yar ve yardımcısı olsun…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?