Küresel plan adım adım…

Küresel plan adım adım…

Soğuk savaş sürecinde ve NATO üyeliği sonrasında, küresel merkezlerin ülkemize yönelik politikaları doğru analiz edilmeden bugünkü yaşadıklarımızı anlamak olanaklı değildir.

Küresel merkezlerin, soğuk savaş döneminde ülkemize yönelik politikası “Yeşil Kuşak” olarak isimlendirilmiştir.

Sovyetlerin dağılma sürecinde ve sonrasında ise “Ilımlı İslam” politikası uygulanmaya başlanmıştır. Krize girdiği veya makas değiştirmek istediği dönemlerde de askeri darbeler ile ülkeye ‘yeni düzen’ verilmiştir.

Bu nedenle ülkemizdeki askeri darbelerin ve muhtıraların arkasında hep bu küresel merkezler ve onların örgütleri olmuştur.

Şimdi peşrevi bırakalım da bazı somut örnekler üzerinde duralım.

1989-1991 yılları arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olan Morton Abramowitz, 1994 yılında yaptığı açıklamada, “Türkiye parçalanabilir” demiştir.

Bu zatın aynı zamanda CFR (Dış İlişkiler Konseyi) üyesi olduğunu da söyleyelim.

Sovyetler dağıldıktan sonra küresel elitlerin hedef ülkesi ‘yeni Sevr’ amaçlı olarak Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.

1996 yılında CİA’ nın yan kuruluşu olan ve finansörleri arasında Barzani’nin de olduğu RAND Corporation, “Morton Abramowitz, Tayyip Erdoğan’ı Erbakan’ın yerine hazırlıyor.” Açıklamasını yapmıştır.

1997 yılında CİA ve F.Gülen destekli post-modern “28 Şubat” darbesinin yapılma nedeni budur!

“Milli Görüş” siyasetinin lideri Erbakan, 28 Şubat ile siyasetten tasfiye edilmiştir. AKP’ye de siyaset yolu açılmıştır.

Nitekim Erbakan’da arka planı bildiği için 2008 yılında yaptığı açıklamada, “Tayyip Erdoğan AKP’yi ABD’den aldığı emirle kurdu” açıklamasını yapmıştır.

2002 seçimleri öncesinde AKP kurucularının ABD seyahatleri ve kimlerle neleri görüştükleri bilinen bir gerçektir.

AKP’nin iktidar karşılığında üstlendiği en önemli görev ise BOP olmuştur.

Çünkü dönemin ABD Başkan yardımcısı Dick Cheney, Bu projeyi 57. Hükümetin Başbakanı olan Ecevit’e kabul ettirememiştir.

Dönemin Genel Kurmay Başkanı Kıvrıkoğlu’na da kabul ettiremedi.

Bunun sonucu olarak gerek siyasete gerekse TSK’ya yönelik ABD merkezli operasyon süreci başladı.

Kıvrıkoğlu emekliye sevk edildi. Hilmi Özkök askeri hiyerarşi bozularak Genel Kurmay Başkanı oldu. 3 Kasım 2002 seçimleri ile de AKP iktidara taşındı.

Buna rağmen 1 Mart tezkeresi TBMM’den geçmedi!

22 Mart 2003 tarihinde ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson Washington’a gönderdiği kriptoda şu bilgilere yer veriyordu.

“Türk generaller AKP’den seçilen Tayyip Erdoğan’ın davranışlarından büyük rahatsızlık duyuyor. Erdoğan güçlü bir müttefikimizdir. Generallerin bu tutumu Amerikan çıkarlarının korunması açısından engelleyicidir. Orgeneral Hilmi Özkök’ün sadakatli duruşuna sahip çıkmalıyız. Muhalif orgeneraller, Hilmi Özkök’ün çizgisine itiraz etmekte.”

Sanırım Ergenekon ve Balyoz gibi “kumpas” davalarının nedeni bu kripto ile daha net anlaşılmaktadır!

Fetullah Gülen; tıpkı 28 Şubat post modern darbesinde olduğu gibi, “kumpas” davaları öncesinde ve dava sürecinde de ‘efendisine’ hizmet etmiştir.

2008 yılında Türkçe’ye de çevrilen CİA eski Ankara İstasyon Şefi Graham Fuller’in “ Yükselen Bölgesel Aktör Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabı, ülkemiz için ilginç bilgilere yer vermektedir. G. Fuller kitabında diyor ki; “Hilafet hala etkileyici bir sembol ve siyasi bir makam olup, etkileyici bir dini liderin yükselişini beklemektedir.”

“Türkiye, yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda günümüz İslamı için önemli iki dinamik İslami hareket üretmiştir.”

G.Fuller’in bahsettiği “iki dinamik” AKP ve Fetullah Gülen’dir! Ayrıca gündemde sıcak tutulan hilafet tartışmaları da düşündürücüdür!

Fuller’in kitabında yer alan şu öğütte(!) dikkat çekicidir.

“Türkler Kemalizm’den vazgeçip ılımlı İslam’ı benimsemelidir.”

Şimdi Milli Eğitim Müfredatlarında 2006 yılından başlayarak yapılan değişikliklerin ve son değişikliğin ana nedeni sanırım daha iyi anlaşılmaktadır!

Bir itirafta CİA Türkiye Uzmanı olan Prof. Hanry Baker’den gelmiştir. Utah Üniversitesinde verdiği konferansta CİA Türkiye Uzmanı, “AKP lideri ile anlaşarak Türk Ordusunu kafesledik” itirafında bulunmuştur!

2014 yılında görevini John Bass’a devretmeden önce ABD Ankara Büyükelçisi Riccordone’nin, ABD Dışişleri Bakanlığına gönderdiği kripto mesaj WikiLeaks aracılığı ile sızmıştır.

Sızan bilgilere bakıldığında; 2015 seçimleri sonrasında yeni bir anayasa konusunun gündeme geleceğini söylemektedir. (7 Hazirandan 1 Kasım seçimlerine giden süreci yeniden analiz etmek gerekiyor!)

Anayasa değişikliği içinde başkanlık sistemi olacaktır. Ayrıca ülkenin gevşek bir İslami Türk ve Kürt Federasyonuna dönüştürülmesi, Ordu yapısının tamamen değişmesi ve yargı da büyük reformlara gidilmesi, süreç içinde cumhuriyetin değiştirilemez maddelerinin ve başta 24. Madde olmak üzere laiklikle ilgili maddelerin değiştirilmesi gibi düzenlemelerin yapılacağı WikiLeaks’ın sızdırdığı kriptoda yer almaktadır.

TBMM’den geçen ve 16 Nisan’da referanduma gidecek olan anayasa değişliğinin içeriğine bakıldığında küresel planın adım adım uygulandığı görülmektedir…

Planı bozacak tek güç, 16 Nisan günü sandığa gidecek olan seçmenlerdir.

Aksi halde ülkemize geçmiş olsun!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?