Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
KÖYLERE PROJE DÜŞÜNÜLMÜYOR ŞEHİRLERE TOKİ EVLERİ YAPILIYOR
  • 0
  • 157
  • 14 Ocak 2020 Salı
  • +
  • -

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Ne kadar ilgi alanınıza girer veya girmez onu bilemem ama;
Bugünkü sohbet konumuz; TOKİ evleri üzerine olacak…

Durup dururken bu da nereden geldi aklına?
Başımızda ve bölgemizde bunca dert varken…
Hangisine öncelik verip-vermeyeceğimizi şaşırmışken…
Şimdi bu TOKİ Evleri konusu da nereden çıktı? diye düşünen dostlarım varsa eğer…
Hemen söyleyeyim;

Bunu ben çıkarmadım Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız “Dar gelirlilere yapacağımız 100 bin TOKİ Evleri talebi 130 bine çıktı” diye basına bir demeç verince…
Bu mutlu duyuruya bir katkım da benim olsun istedim…

İstedim istemesine de…
Ancak (çok şükür) henüz hafıza-i beşer bataklığına düşmediğim için birdenbire aklıma rahmetli Bülent Ecevit’in ‘Köy-Kent Projesi’ geliverdi…

Ve kendi-kendime rahmetli Ecevit’e birazda hayıflanarak şöyle düşündüm;
“Yahu nereden de aklına geldiydi bu köy-kent projesi?”
“Nereden de aklına geldiydi köylüyü olduğu yerde istihdam etmesi?”

“Bak şimdi gördün mü; senden esinlendikleri projeyi birdenbire ve hızlı bir şekilde Köy-Kent projeni tersine çevirerek ‘Köylerde kalma-Kentlere Koş projesine çevirdiler…

Ve hemde öylesine planlı-programlı bir şekilde uyguladılar ki bu düşündükleri projeyi…
Önce okulları bir yerden-bir yere taşımaya aldılar…
Sonda ardından okulları kapattılar…
Çocukları eğitim için şehirlere çağırdılar…

Eh, küçücük çocuklar, anasından-babasından koparılıp, küçük büyük kentlere taşınınca…
Ardından “belki bende bir iş bulurum”
“Boğulursam da büyük gölde boğulurum” düşüncesiyle yatağını yorganını sırtlayıp ve bağını-bahçesini nadasa bırakarak düştü yollara..
İndi tanıyıp-bilmediği şehirlere..
Ve karıştı aç-arık gezen -bilemedin- dar gelirli işsizlere…

Şimdi gelin bütün farklılıklarımızı bir tarafa bırakalım…
Ve eğri oturup, doğru konuşalım…

Yönetim olarak iktidarı kim devralırsa alsın; güzel düşünülen projeler yarım kalmasaydı…
Gelen iktidar, giden iktidarın yarım bıraktığı projeleri (muhalefet kıskançlığı yapmadan) tamamlasaydı…
Yani bir zamanlar ‘Köy-Kent projesi ülkenin bütün bölgelerine yayılsaydı…
Köylünün gereksinimi olan ‘İdari Hizmet Birimler’ kurulmuş olan Köy-Kentlerde de olaydı…
Sosyal yaşamın yüzde-onu köylere de taşınmış olsaydı…

Köy okulları kapanır mıydı hiç?
Köylüler, eğitim görecek çocuklarının peşinden koşup şehirlere dolar mıydı hiç?

Şimdi şehirlerde ve kasabalarda yapılan TOKİ evleri, köylerde evi-barkı olmayanlara yapılıp (aynen şimdi olduğu gibi) uzun vadelerle ödeme kolaylığı gösterilseydi;
Köylü, tarlasını-tapanını, bağını-bahçesini bırakıp da, aç-arık yaşamak için şehirlere doluşur muydu hiç?

Devletin kendi arşivleri ve istatistikleri diyor ki;
“82 Milyon nüfusumuzun 6.1 milyonu köylerde yaşıyor” diyor…
Bana bakmayın, ben demiyorum istatistikler diyor…

Eeeeee?
Demek ki neymiş efendim;
Geride 6 milyon kadar bir nüfus kalmış köylerde…
Bence en kısa zamanda onları da taşımalı şehirlere…

Hani “acaba onlar niye taşınmıyor şehirlere?”
“Ekilip dikilmeyen nadasa bırakılmış toprakları mı bekliyorlar?”
“Yoksa atalarının dedelerinin mezarlarını mı?” bekliyorlar diye düşünmüyor da değilim hani!…

Sohbetimizi tadında bırakıp sonlandıracak olursak;
Köylerde önce okulları ‘taşımaya’ aldılar…
Sonra okulların kapılarına birer birer kilit vurup kapattılar.
Ardından da şehirlere akın-akın göç başlattılar…

Şimdi de geri dönmemeleri için onları betonların arasına sıkıştırıyorlar…
Öyle görünüyor ki; köylünün ait olduğu yere dönmesini pek istemiyorlar…
Ve şehirlerde gündelik yevmiyeyle aç-/arık gezenlerin küçücük birikimlerini de -ileriye borçlandırma yöntemiyle- elinden alarak yandaş müteahhitleri kalkındırıyorlar…

Benim garibim de bu taş yığınlarının arasına sıkışmaktan büyük bir keyif alıyor…
Hatta kendisine bu olanağı sağlayan efendilerine alkış tutuyor.
Alkışladığı yetmediği gibi efendisine toz kondurmuyor!

Halbuki terk ettiği o güzelim dağlar, yaylalara ve bağlar onun geri gelmesini bekliyor…
(Doğu Karadeniz üzerinden düşünecek olursak;)

Mis gibi oksijen bedava…
Gürül gürül akan soğuk su bedava…
Orman mantarı bedava…
Binbir çeşit çiçekleri koklamak bedava..
Sırgan ve çilek toplamak bedava…
Kaldirik, merolcan ve sakarca toplamak bedava..
Pancar-pezik bedava…
Vesaire, vesaire…

Yani demem o ki;
Aç kalsan seni doğanın bitkisel zenginliği doyuruyor…
Herhangi bir eksikliğin olsa; konu-komşu karşılıyor…

Ama şehirler ve büyük kentler öyle mi ya?
Açlıktan ölüyorum diye bar-bar bağırsan sana kim yardım ediyor?
O gürül gürül akan insan şelalesinde sana kim yardıma koşuyor?
Hiç kimse…
Sadece ve sadece olup-biteni salt macera olsun diye seyrediyor.
Yalan mı?
Değil..

O halde hep birlikte farklılıklarımızı bir kenara bırakalım…
Bu çarpık yerleşme üzerinde bir-zahmet birlikte düşünelim.

Bu gidiş iyi gidiş değil…
Her şehre inip yerleşen ‘şehirli’ değil..
Hele hele Toplu Konut İdaresinin ‘TOKİ başlığı altında köylüyü ve dar gelirliyi ‘beton yığınlarının’ arasına sıkıştırıp, köydeki bağını bahçesini unutturmak hiç mi ‘hiç’ bana göre mantıklı değil…

Sonuç ve çözüm;
Konutu olmayan köylüye ‘köylerinde konut’ yapılsın…
TOKİ’lere harcanan milyarlarca para Köy-Kent projesi için düşünülsün ve istihdam yapılacaksa, ait olduğu yerde yapılsın.
Yapılsın ki; adam gibi yaşasın…
Her gün şehrin kirli havasını koklayacağına; doğduğu köyünün mis gibi havasını koklasın…
Yanlış mı düşünüyorum?

Buyurun zaten söz sırası sizin…
Bu konuda ne söyleyecekseniz söyleyiniz…

NOT; Görselde paylaştığım fotoğraf Dereli-Güzyurdu köyüne ait olup, diğeri İnternet’ten gelişigüzel seçmedir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM