İŞKENCE GÖRENLERİN ANITI YAPILIR İŞKENCECİLERİN DE ANITI VAR MIDIR

İŞKENCE GÖRENLERİN ANITI YAPILIR İŞKENCECİLERİN DE ANITI VAR MIDIR

Merhaba sevgili dostlar,
Merhaba sevgili canlar,

Bugün günlerden;Pazar…
Başka bölgelerde hava-durumu nedir bilemem ama;
Bizim yöremizde -yazdan kalma-pırıl pırıl bir güneş var…

Böylesine güzel bir günde dışarıya çıkacağım çıkmasına da…
Ancak sizlerle ‘gezi anılarımdan’ bir kesit paylaştıktan sonra güneşe çıkmayı düşünüyorum.

Sevgili dostlarım;
Daha önceki bir sohbetimde belirttiğim gibi üç arkadaş bir araya gelerek üç-dört gün güzel bir birlikteliğimiz olmuş ve birbirinden güzel yerler dolaşmış ve gözlemlerimiz olmuştu…

Ve bu gidip ziyaret ettiğimiz gözlemlerimizden birisi de Kadıköy Belediyesinin ADAM-DER (Askeri Darbelerin Asker Muhalifler Derneği) ile birlikte yaptıkları ve 2013 yılında görücüye açtıkları;
‘İŞKENCE MAĞDURLARINA SAYGI ANITI’ önünde durup ve tüm işkence mağdurlarına saygı duymamız, gezimizin belkine en güzel ve anlamlı yanıydı…

Hemde öylesine duygu yüklü bir anlamı vardı ki; bu duyguları sözcüklere döküp hatasız anlatmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünüyorum..

Çünkü ‘mutluluğun resmini’ çizmek ne kadar zorsa, çekilen acıları eksiksiz ve hatasız anlatmakta bir hayli zordur diye tahmin ediyorum!

Ama mutlaka bir kesit olsun anlat diyorsanız sözü 12 Mart askeri darbesi yapıldığında MİT ve Kontrgerilla görevlilerinin işkence mağduru İlhan SELÇUK anlatsın da ona kulak verelim;

“Gözlerim bağlı olduğundan hiçbir şey görmüyordum. Birileri beni yere yatırmışlar, çoraplarımı çıkarmışlardı. Ayak bileklerime bir alet geçirilmişti. Bir manivelanın ya da vidanın sıkıştırıldığını duyumsuyordum. Öyle bir an geldi ki, bacaklarımı kıpırdatamaz oldum. Bir yağ mı sıvı mı sürüyorlardı tabanlarıma sonra sopa inip kalkmaya başladı…

Kendimi acıya katlanabilir sanırdım (…) ancak falakanın verdiği acı hiçbir acıyla kıyaslanamaz (…) Taa kemiklerine işleyen bir acı duyuyor insan. Başlangıçta bağırmamak için kendimi tutuyor, dişlerimi sıkıyordum. Ama sonra kendimi bıraktım; çünkü ne kadar çabalarsan çabala sesine gem vuramıyorsun…

Önce hırıltı başlıyor, ardından feryada dönüşüyor, hayvanlaşıyorsun. Olayın bir de ruhsal yanı var ki, bedensel acının üstüne biniyor. Kendini aşağılanmış olarak görüyorsun…”

İşte bu işkencelerin yapıldığı…
Gözler bağlanarak acıların çektirildiği…
İnsanlık onurunun ayaklar altına alınıp çiğnendi..
Bu meşhur ‘Zihni Paşa’ ve diğer adıyla ‘Ziver Bey Köşkünün’ olduğu yerde şimdi acıların simgesi bir anıt yapmışlar.
Ve adını da; İşkence Mağdurlarına Saygı Anıtı” vermişler.

İşte bu ‘Saygı Anıtının’ önünde arkadaşım A.Tuncer Almalı ile (işkencede acı çekenlerin acısına artık ne kadar ortak olabiliyor ve paylaşabiliyorsak) onurlu direnişlerini bir kez daha anmak için saygı duruşunda bulunup, saygımızı ifade etmeye çalıştık.
(fotoğrafımızı ise o an çekecek kimse olmadığı için Engin Türker arkadaşımız kayıt altına aldı)

Sahi üst başlıkta da belirttiği gibi;
İşkence görenleri -unutmamak için- saygı anıtı yapılıyor da…
Acaba ‘işkencecilerin’ anıtını yapanlarda var mıdır? doğrusu ben bilmiyorum…

Ve sözü daha fazla uzatmadan Nazım Hikmet’e bırakıyorum;

“Bugün Pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben…
Bahtiyarım…”

Yeryüzünde savaşların tükendiği,
Kardeşlik ve barış türkülerinin gökyüzüne yükseldiği,
İnsanlık onurunun ayaklar altında çiğnenmediği,
Herkesin el-ele tutuşarak yaşadığı bir dünya özlemiyle;
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Tüm dünya insanlarıyla dostça kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?