İşimiz Allah’a kalmış…

İşimiz Allah’a kalmış…

Ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Bu öyle “onların doları varsa bizimde Allah’ımız var” demekle geçiştirilecek konu değil.
Bu öyle ABD ile ‘papaz’ olmakla da ilgili değil.
Nedense biz hep sonuç üzerinde duruyoruz. Sonucu konuşuyoruz. Nedenleri üzerinde kafa yormuyoruz.
Oysa sonucu doğuran nedenlerdir…
***
3 Kasım 2002’de iktidara geldiler. Özal döneminde başlatılan özelleştirmelere hız verdiler. “Babalar gibi satıyoruz” dediler.
Gece müşteri gelse “pijamayla çıkar satarım” dediler.
Devlete ait ne kadar sanayi kuruluşu varsa gerçekten de “babalar gibi” sattılar.
Sattıkları devletin gücü idi. Yok ettiler.
Ele güne peşkeş çektiler.
Tam bir mirasyedi gibi davrandılar.
Son olarak şeker fabrikalarını elden çıkardılar.
***
Ülkede izledikleri politikalarla tarımı ve hayvancılığı bitirdiler. Bunun sonucunda köylü kente göç etti. Kentin varoşlarına yerleşti.
Üretimden koparıldı ve ‘müşteri’ haline getirildi.
‘Müşteri’ olması için de iş lazımdı.
Partiyi ve İŞ KUR’ u devreye soktular.
İŞ KUR, en büyük istihdam sağlayan kurum oldu! Bu şekilde istihdam edilenler üretime yönelik çalıştırılmadılar.
Kamu kuruluşlarında ve diğer kuruluşlarda ‘hizmet’ amaçlı çalıştırıldılar!.
Ve bu yolla kente göç eden, varoşlara yerleşen yoksulları siyaseten sömürdüler. Sadece siyaseten mi?
Aynı zamanda üretimden kopardıkları bu vatandaşlar, tarikat ve cemaatler aracılığı ile de sömürüldüler.
Yoksullaştırma ve muhtaç bırakma siyasetin de, tarikatın da işine geldi.
***
Bu siyasetin sonucu olarak tarlalar boş kaldı. Boş bırakmayan direnen çiftçilere ise hiçbir zaman emeklerinin karşılığı verilmedi.
Fındıkçı memnun olmadı. Üzümcü memnun olmadı. Kayısı üreticisi memnun olmadı. Sebze ve meyve üreteneler de memnun olmadı.
İzlenen politikalardan…
Trakya büyüklüğünde tarlalarımız boş kaldı. İlgilenen olmadı.
Meralarımız hayvansız kaldı. İktidar seyretti.
Çünkü yoksullaştırma siyaseten işlerine geliyordu. Bilerek yoksulluğu artırdılar.
Bunun için üretimi artırmak yerine, her şeyi ithal etme yolunu bilinçli olarak seçtiler.
Bu da cari açığın büyümesinde etkili oldu.
***
Büyük yatırımlar, yap işlet devret modeli ile yerli-yabancı şirketlerden oluşan konsorsiyumlara ihale edildi.
Onlarla hazine garantili özel anlaşmalar yapıldı.
Konsorsiyumların istediği sayıda araç ve yolcu garantisi verildi.
Bu verilen garantilerin gerçekleşmesi olanaksızdı.
Eloğlu akıllı…
Sözleşme gereği olarak aradaki farkı da devletin karşılamasını istedi.
İktidar kabul etti.
Hem de dolar üzerinden. Hem de sözleşme Uluslararası Tahkime açık olarak…
Yani devlet ile yüklenici konsorsiyum arasında yaşanacak hukuki sorunlara ülkemiz mahkemeleri bakamayacak.
Araç geçiş fiyatları dolar üzerinden…
Hazine garantisi ödemeler dolar üzerinden…
Hukuki sorunlara çözüm uluslararası mahkemelerden.
Üstelik “yerli ve milli” olmakla övünülüyor!
***
Halk yoksullaştırılırken, devlet harcamalarında o kadar çok israf yapıldı ki… Adeta ‘ayranı yok içmeye’ misali davranıldı.
Hiçbir zaman kamuda, ayak yorgana göre uzatılmadı.
Saray harcamaları bunun göstergesidir.
TBMM’de 600 milletvekili ve onların devlete maliyetleri bunun göstergesidir.
Lüks makam araçları saltanatı bunun göstergesidir.
Şatafatlı geziler ve ziyafetler de…
Adeta “Lale Devri” yaşantısı sürdürüldü ve sürdürülmeye de devam ediliyor.
***
Ya Kamu İhale Kurumu üzerinden yapılan ihalelere (!) ne demeli? İhale yasası son 16 yılda ne kadar değiştirildi?
Neden değiştirildi?
Bu yolla yandaş şirketler yüksek bedeller ile nasıl zenginleştirildi?
Adeta “devletin malı deniz” misali davranıldı.
Davranılmaya da devam ediliyor…
***
Dış politika yanlışlıklarımız çok. Irak politikasında, Suriye politikasında, Kıbrıs politikasında, Ege politikasında hatalar çok.
Avrupa Birliği politikasında da…
ABD ile ilişkilerimizde de…
Dış politikayı iç politikaya malzeme yapmak amaçlı kullanmak, alışkanlık haline getirildi.
Yine öyle yapılıyor.
Oysa bugüne dünkü hatalar sonucunda adım adım gelindi.
Sonuca değil sürece bakmak gerekiyor.
Öyle hamasetle de olmuyor.
Dün “stratejik ortak” idiniz.
Dün “anlık istihbarat paylaşımı” yapıyordunuz.
BOP işbirliğiniz yok muydu?
Süreç analizi yapmak ve hataları doğru teşhis etmek gereklidir. Bugüne yıllardır izlenen hatalı ekonomik, siyasi ve diğer politikaların sonucunda gelinmiştir.
***
Ne diyordu Mustafa Kemal ATATÜRK;
“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.”
Yaşadığımız sorunun ana nedeni bu sözlerdedir.
Çözümün de…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?