İKTİDARA BENZİYORSA MUHALEFET BAŞIMIZDAN EKSİK OLMAZ FELAKET

İKTİDARA BENZİYORSA MUHALEFET BAŞIMIZDAN EKSİK OLMAZ FELAKET

Eeeeee!..
Kimse kusura bakmasın arkadaş!
Mademki demokrasi var…
Mademki düşünce özgürlüğü var…
O zaman bende ‘düşünce özgürlüğü’ hakkımı kullanarak, düşündüklerimi ve içimden geçenleri sizlerle bu sayfa üzerinden paylaşmak istiyorum.
Ve konuyu hiç sağa-sola saptırmadan da hemen konuya girmek istiyorum.
Sizce şu an parlamento çatısı altında bulunan siyasi partilerimiz arasında, planlı-programlı bir şekilde iktidar partisinin karşısında durup; ülkenin var olan gerçeklerini dile getiren bir ‘muhalefet’ var mı?
Sizlerin yanıtını beklemeden ben kendi yanıtımı hemen söyleyeyim;
Bence yok…
Hatta olmadığı gibi;
“Yok, birbirimizden farkımız” dercesine, hepsi de birbirinin benzeri!
Sanki “hık demiş” hepsi de birbirlerinin burnundan düşmüş!
Anlayacağınız ‘al birini, vur ötekine’ misali hepsi de birbirinin kopyası!
Yani sizlerin de gördüğü ve bildiği üzere; kimse kimsenin bezine basmıyor!
Birbirlerini incitip-kırmadan yuvarlanıp gidiyorlar!
Çünkü ülkenin bütün sorunları çözüldüğü için; muhalefetin artık kalkıp da muhalefet edeceği hiçbir şey kalmamış gibi hareket ediyorlar…
Öyle ya;
İşsizlik sorunu çözüldü!
Eğitim sorunu dersen; kökünden halledildi!
Toprak ağalığı denilen feodalite tarihe karıştı!
Şeyh, Dede ve Tarikat liderleri birbirleriyle zaten helallaşıp barıştı!
Sanayi burjuvazisiyle-işçi sınıfı dersen; çoktaaan hasbıhal olup kaynaştı!
Tarımdaki başarımız ve üretim biçimimiz; dağları-taşları aştı!
Yani tarım ürünleri satın almadığımız gibi;
Üstüne-üstlük ‘dış satışlarımız’ bir hayli bollaştı!
Ormanlarımız yakılıp-yakılarak, ihaleye çıkarılarak satılmıyor!
Derelerimiz, akarsularımız, ırmaklarımız (kılıfına uydurularak) HES’çilere peşkeş çekilmiyor!
Yeraltında bulunan bilumum madensel değerlerimiz kimselere satılmıyor!
Yani hepsi olduğu yerde duruyor!
Komşularımızla ‘barış’ içinde yaşıyoruz, hiçbirine düşmanlığımız yok!
Çünkü Atatürk’ün “yurtta barış, dünyada barış” sloganına uyuyoruz!
“Atatürk” demişken…
Ve yeri gelmişken; Atatürk ve Cumhuriyetin ilkeleri olan ‘altı ok’ olayına da kısaca bir göz atıp, birazda ondan söz edelim…
Sizlerin de bildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu yıl, ilk kurulan siyasi partinin ismi “Cumhuriyet Halk Fırkası” olup ve 9 Eylül 1923 tarihinde de, kurulan yeni devletin ilke olarak benimsediği ‘altı ok’ (Topkapı sarayında resim olarak sergilenen oklardan) alınmıştır…
Ve bu ‘altı ok’ olarak simgelenen ve ‘ilke’ olarak kabul edilen ilkelerin üçü Fransa’dan alınmış olup, bu üç ilke ise şunlardır:
Cumhuriyetçilik
Milliyetçilik
Laiklik…
Diğer ‘üç ilke’ ise Sovyetler Birliğinden alınmış olup, onlarda şunlardır;
Devrimcilik
Halkçılık
Devletçilik
Sözünü ettiğimiz bu ilkeler, devletin ve bütün siyasi partilerin ortak ilkesi olması gerekirken; 9 Eylül 1923 yılından (çok partili döneme geçtiğimiz) 1946 yılına kadar ve ayrıca o günden-bugüne kadar CHP’nin kendi ilkeleriymiş gibi günümüze kadar gelmiştir…
Halbuki bu “altı ilke” devletin ve herkesin ortak ilkeleridir…
Peki, bu ilkeler şimdi nerede diye soruyorsanız;
Her ne kadar CHP’nin parti bayrağının üzerinde durmuş olsa da…
(aklımızın erdiği ve bildiğimiz kadarıyla hemen söyleyelim;)
“Cumhuriyetçilik”
Bazı Amerikancı kesimler tarafından numaralandırılıp; ikiye-üçe ayrıldı!
“Milliyetçilik”
Siyasi bir partimizin mülkiyetine geçti!
“Laiklik”
Şeriatçılık ve Ilımlı İslam tartışmaları arasında can çekişiyor!
“Devrimcilik”
Gerçek devrimcileri, Atatürkçüleri ve sol düşünenleri susturmak için; bu ilkeyi askeriyemiz “Darbe ve Muhtıra” olarak kullanıyor!
“Halkçılık”
Her ne kadar bir siyası partimiz bu ‘ilkeyi’ tekeline geçirse de ‘Halkçılıkla’ uzaktan-yakından bir ilişkisi olmadığı gibi ve Ahmet Taner Kışlanın yaptığı tarifle söyleyecek olursak; “halk” olmadan “halkçı” olmuşlardır!
“Devletçilik”
Bir zamanlar %51 güce sahip olan bu ilkede ne yazık ki liboşların uzun erimli çalışmaları ve üstün gayretleriyle tarihe karışmıştır!
Ama ne yazık ki devletin ve bütün siyasi partilerin benimseyip, ortak ilkesi olması gereken “altı ok” ilkesinden geriye bir şey kalmadığı gibi sadece bir siyasi partimizin bayrağında (hatıra mukabilinden) durmaktadır!
Şimdi özetleyerek sonlandıracak olursak;
Gördüğünüz gibi Atatürk’ün emanet ettiği ve herkesin ortak değeri olması gereken ‘ilkeler’ siyasi mirasçılar tarafından birer-birer paylaşıldığı için geriye pek savunulacak bir şeyde kalmıyor işin doğrusu!
Belki de bu nedenlerden dolayı muhalefet boşluğu vardır kim bilir!
Hem her şey rayına oturmuş ve rayında gidiyorsa muhalefete ne gerek var öyle değil mi?
Allah çok şükür her şey yolunda!
Onun için muhalefet, iktidarın kolunda!
Hadi cümle-alem, hepimize uğurlar ola!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?