Haydin yaylaya!..

Haydin yaylaya!..

“Bilmeyene yazıklar olsun, Bilip de yapmayana yetmiş defa yazıklar olsun (Ebu Derda Hz.)

 

Yaylada yaşayanlar iyi bilir yaylayı… Yaylada yaşamayanlar ne bilir yaylayı!..

Çocukluk ve gençlik dönemini (her yıl) yaylada geçirenlere sormalı yaylayı!

Yaylalar; özellikle yaşlılar ve çocuklar için ideal bir kamp, dinlenme mekânı… Hayvanlar için mera, otlak mahalli.

Karlar eriyip, yollar açılır açılmaz, yayla göçü başlar… Mayıs ayı hasretle beklenir.

Kullanım gayelerine göre yaylalar 3 grupta değerlendirilir:

– Tatil ve dinlenme amaçlı kullanılanlar,

– Hem tatil ve dinlenme amaçlı, hem de hayvancılık amaçlı kullanılanlar,

– Yalnız hayvancılık amaçlı kullanılanlar.

Karadeniz bölgesinde ve Giresun’da ki yaylalar; hem tatil ve dinlenme amaçlı, hem de hayvancılık amaçlı kullanılır.

Bizlerin gençlik yıllarında, 30-40 yıl evvel “yaylacılık” daha anlamlı idi.

Çocuklar ve yaşlılar; yayla havası ve suyu ile adeta çeliklenmiş olarak dönerler ceniğe.

Yazı yaylada geçiren çocuklar kışa (hastalıklara karşı) aşılanmış olarak girerler.

Niçin yalnız çocuklar ve yaşlılar? Gençlere yer yok mu yaylada? Onlar için önemli değil mi? Tabii ki her kesim için önemli!.. Ancak çocuklar ve yaşlılar üzerinde yaylanın etkisi çok bariz görülmektedir.

İşte… Basit bir ölçü:

Ladin ve çamdan tahta, sahilde 2-3 ay açık havada bırakılsa, çürür ve kullanılamayacak hale gelir. Yaylada ise tahtadan evler ve çit kazıkları (kar ve yağmura rağmen) yıllarca bozulmadan dururlar. Bu demektir ki,  ağacı, keresteyi çürütmeyen hava; insanı da çürütmüyor!

Devlet politikası olarak yaylacılık ele alınmalıdır!..

Sağlıklı hayat için; yaylacılık teşvik edilmeli, yayla kültürü geliştirilmeli…

Turizm, Tarım ve Sağlık Bakanlıklarınca müştereken Yayla Politikası geliştirilmelidir.

TOKİ’nin öncülüğünde kaplıca bölgelerinde olduğu gibi en az 15 günlük devre mülk sistemi devreye sokulabilir.

Yayla evleri yıkılmamalı, teşvik edilmeli!..

Bugün, Devletin yayla politikası; hem yetersiz hem de yanlış!

Devlet vatandaşına hizmet için vardır. Devlet zulmetmez, vatandaşı mağdur etmez.

Ömrü yaylada geçmiş kişi; yayla aşağı ve yayla hastasıdır. Yaylasız yaşayamaz… Yaylaya gidecek ve kalacak…  40-50 yıldır kullandığı tahtadan ev eskimiş, rüzgâr bir taraftan girip diğer taraftan çıkıyor… Haliyle yenisini yapacak.

Devlet baba diyor ki: “Sen istediğin gibi bina yapamazsın, benim dediğim gibi yapacaksın. Yoksa yıkarım!”  Bu yayla aşığına “Gücün var mı, imkânın var mı?” diye de sormuyor!

Karadeniz Bölgesi, özellikle Giresun yaylaları; servet sahibi, gelir seviyesi yüksek kişilerin tatil ve dinlenme yerleri değil. Buralar, diğer tatil yaylaları ile karıştırılıyor herhalde!

Devlet; yatırım teşviki uygularken, bölgeler arasında gelişmiş ve gelişmemiş veya az gelişmiş gibi denge unsurunu gözetirken, dar gelirli Karadeniz halkının zaruri yaylacılık ihtiyacı ile gelişmiş bölgelerin zevk için tatil yaylacılığını bir tutuyor!

Vali ve Kaymakamlarımız; “biz kanunu uyguluyoruz, hatta uygulamak zorundayız” diyebilirler. İktidar ve muhalefet istedikleri takdirde (futbolda şike mevzuatında olduğu gibi)  kısa sürede kanun değişikliğine gidebiliyorlar!

Yaylalarda mağdur olan vatandaşlarımızın “şikeciler” kadar değerleri yok mu demek lazım? Yoksa onların sahipleri, temsilcileri mi yok?

Yayla evlerine alternatif çözüm:

Çocuğun elindekini almak için; tehditle, yüksek sesle; “bırak” derseniz, bıraktıramazsınız! Aksine daha sıkı tutmaya devam eder. Lakin “Evladım… Şunu al” derseniz, yeniyi almak için zaten elindekini isteyerek bırakacaktır!

Bunun gibi; Yayladaki çarpık yapılaşmanın önüne geçmek için de alternatif proje sunulmalıdır.

Daha güzelini, daha ucuza elde etmek varken vatandaş niçin daha zor olanı tercih etsin?

Alternatif inşaat teşvik projesi:

Yatırım teşviklerinin bir benzeri yaylalar için uygulanabilir. Mesela;

–  Betonarme binalarda, Kum-çakıl ve nakliye Devlete (Özel İdareye),  çimento-demir ve işçilik vatandaşa ait…

–  Ahşap binalarda; Kereste ve nakliye Devlete (Orman İşletmeye), işçilik vatandaşa ait..

– TOKİ’nin hazırlayacağı tek tip projelere uzun vadeli, faizsiz kredi imkânı; gibi alternatif projelerle vatandaşı mağdur etmeden ve üzmeden netice alınabilir! 

Bektaş yaylası…

Giresun’un önemli yaylalarından biri…

Merkez, Bulancak ve Dereli İlçelerinin müşterek yaylası…

Ne var ki nereye bağlı olduğu hala belli değil!

Sorumlu idare kim? Bulancak mı, Dereli mi, Merkez mi?

Yıllardır çözülemeyen problem!

Bu mu, sorumlu idarecilik?.. Bu mu, ciddi yayla politikası?

Bu belirsizlik, Milletvekillerinin gündemine girmez mi?

Vali ve Kaymakamlarımızın (yayla politikasındaki) sorumlulukları sadece yıkılacak binaları mı araştırmak?

Sayan Başbakan, “Milletvekili makamı insanlara hizmet etme makamıdır. Milletvekili olduktan sonra ‘dağları ben yarattım’ diyemezsin; ‘en güçlü benim diyemezsin’. Tam aksine daha mütevazı olacaksın ve milletinin emrinde, hizmetinde olacaksın” diyor…

Bu sözler her ne kadar bir muhalefet partisi milletvekiline karşı söylenmiş olsa dahi Sayın Başbakan, bu vesileyle aynı zamanda hem kendi parti milletvekillerine, hem de atanmış bürokratlarına dolaylı bir mesaj veriyor demektir.

Özenle seçilmiş milletvekillerinin ve bürokratların bu mesajı doğru okuduklarını ve anladıklarını düşünüyoruz. 

Tabii ki o istikamette icraat beklemek de vatandaş olarak bizim hakkımız.

“Padişahken zulmedersen, padişahlıktan sonra dilenci olursun.” (Sadi Şirazi)

(Not: Bu yazı, yaylalarda yeni yapılanmaya müsaade edilmediği yıllarda, yeni inşaatların acımasızca yıkıldığı dönemde 29.04.2012 tarihinde kaleme alınmıştı. Son yıllarda yaylalarda yeni inşaat yıkım kıyımı pek uygulanmıyor.)

 

Vesselam…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?