Giresun İçin ‘Temiz Çevre, Temiz Toplum’

Giresun İçin ‘Temiz Çevre, Temiz Toplum’

Ne garip; evde yediğimiz içtiğimiz ne varsa yerlere atsak kızılca kıyametler kopar.

Ama yaşadığımız şehrin en güzel köşelerini çöp yığını haline getirmek özgürlük olsa gerek. Erken gelen bahar; yollarımızın ve sahil kenarlarının nasıl çöpe dönüştüğünü gözler önüne serdi. Eskiden yaz aylarında dedem ve babaannem; ‘Bir evin kapısı temiz olursa, içi de temiz’ derdi. Ardından babaannem; ‘Eğer kapımız dağınık ve pis görünürse, evde kalırsınız’ korkusu verirdi.

Çok şükür kimse evde kalmamış olsa da, en azından vermiş oldukları korkunun etrafımızı temiz tutmakta çok faydası oldu. Salı günü havanın güzel olmasından istifade ederek sahil boyunca yürümek istedim. Gördüğüm manzara gerçekten çok korkunç ve insanlık adına utanç vericiydi. Yazık diyorum. İnsanların keyfi âlem için yakmış olduğu ateşler ve etrafında bıraktıkları yiyecek atıkları boş içki ve içecek şişeleri. Bu da yetmiyormuş gibi bir de cam kırıkları. Belli ki hedef noktaları haline getirilen kayalara fırlatılan şişelerin parçaları.

Ve aklıma çocukluğumdan kalan ve hâlâ sıklıkla kullandığım bir söz var: “Herkes kendi kapısının önünün temizlese, mahalle tertemiz olur.” Galiba biz her olumsuz olayın karşında kendimize suçlu aramakla meşgul olacağız. Sonra da Avrupa ülkelerinin ne kadar temiz olduğundan bahsedeceğiz. Hiç düşündünüz mü?

Avrupa ülkeleri neden temiz. Adamlar yerel yönetimlere verdikleri haklarla öyle yasaklar ve cezalar getirmişle ki sıkıysa yere değil çöp atmak;  tükürmek dahi suç ve para cezasına tabi. Bence doğrusu da bu olsa gerek. Yerel yönetimler her ne kadar şehri temiz tutmaya çalışıyor olsa da insanlarımız yedikleri kabuklu yemişlerin kabuklarını, içtiği sigaranın izmaritini, buruşturduğu işe yaramaz dediği kâğıt parçasını yere atmayı kendine hak görüyor.

Mahallerde bulunan çöp konteynırlarının kapakları varken insanların kapağı açarsa sanki veba mikrobu bulaşacak gibi görmesi çöpleri konteynırların yanına atması kadar saçma ne olabilir. Hal böyle olunca sanırım bu uygulamadan Belediyeler de vazgeçti. Konteynırların ağzı açık fakat çoğu zaman çöpler yine yerde. İnsanoğlu her zaman arıza çıkaracak bir neden bulur kendine. Sonra da hep bir ağızdan; ‘Temiz Çevre, Temiz Toplum’ deriz.

Çoğunluğun gençlik ve orta kuşakların yer aldığı sahil kıyılarımız, kale ve bağ bahçe gezi yerlerimiz kirletilmiş durumda. Sevgili gençler; Ay’ın doğuşunu, Güneş’in batışını izlerken yediğiniz ve içtiğiniz şeylerin atıkları ile etrafı kirletmeniz olmuyor. Eğer yolda yürürken içtiğiniz suların pet şişelerini yol kenarına fırlatacaksanız, lütfen içmeyin o suyu…

Eğer yolda yürürken sırf çocuğunuz istedi diye meyve suyu alıp bittikten sonra çocuğunuz bir tekme ile meyve suyunun kutusunu sokağa fırlatacaksa, içirmeyiniz…

Eğer gün batımını büyük bir keyifle izlerken yanınızda yediğiniz ıvır zıvırın çöplerini günün batımı ile birlikte olduğunuz yerde bırakacaksanız, yemeyin efendim yemeyin. Eğer havanın güzelliğini fırsat bilip deniz kenarında yaktığınız ateşin etrafında kafanızı demleyip şişeleri orada bıraktığınız yetmiyor gibi bir de şişeleri kırıp kumsala cam kırıkları bırakacaksanız seyretmeyin.

Dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur sanırım. Deniz kenarında dalgalarla gelen atık şurup şişleri ve enjektörler gibi vs. tıbbi atıklar… Vallahi de yoktur, billahi de yoktur. Bu deniz bizim, dere bizim, yol bizim. Mademki bizim ise kirletmek niye? Devletin ve yerel yönetimlerin insanlar yararlansın diye yapmış olduğu güzel alanları kirletmek niye? Buradan önce kirletenlere sesleniyorum. Dışarıda özgürce sağa sola fırlattığınız çöpleri bir de evinizin içine atmayı deneyin. Bakalım görüntü hoşunuza gidecek mi?

‘Temiz Çevre, Temiz Toplum’ sloganı ile tüm öğrencilerimize özellikle üniversite öğrencilerimize seslenmek istiyorum. Var mısınız bir proje ile yok olmaya yüz tutan önce şehrimizden başlayıp sonra bir çığ gibi tüm Karadeniz sahilini güzelleştirmek ve çöplerden arındırma kampanyası başlatalım. Bu arada sorun sadece şehrimiz değil. İnsanoğlu bir dokunuşu ile etrafını güzelleştirdiği gibi berbat bir hale de getirebiliyor.

Lütfen Allah’ın bize bahşetmiş olduğu güzelim mavi ve yeşilin her tonunun sergilendiği memleketimizin denizini, yaylalarını, piknik alanlarını, sahilini ve sokaklarını temiz tutalım. Kirlettikçe içtiğimiz su, yediğimiz sebzeler, meyveler, balıklar ve soluduğumuz hava kirlenir. Kirlendikçe biz kirleniriz.

Kime sorsak; ‘Temizlik imandan gelir’ der ama kirletmeye meyil veririz. Her birey üstüne düşen görevi yaparsa kirli çevre olmaz. Kendimize verdiğimiz tüm zararları aynı zamanda yaşayan tüm canlılara da vermiş oluyoruz. Okuyucularımızdan özür dileyerek etrafı kirletenlere babaannemin çok meşhur bir lafı vardı. O’nu demek istiyorum: “ZIKKIMIN DİBİNİ İÇİN VE YİYİN.” Mecazi anlamı kulağa çok hoş gelmemiş olsa da “Zıkkım” Erzurum yöresine ait süzmeden içine çeşitli baharat ve acı biber ile süslenen ekmek üstüne sürülen bir yiyecek türüdür.

Yazımın sonunu “FARKINDA MISIN?” şiirimle hoşlaştırmak istiyorum. Gönlünüzde sevginin temel taşı olduğu bir yaşam dilerim. ‘Temiz Çevre, Temiz Toplum’ sloganının Giresun’da da hakim olması temennisiyle…

Farkındayım kendimin

Etrafımdaki güzelliklerin,

Doğruların, yalanların,

Eğrinin, büğrünün

Hepsinin farkındayım.

Ya siz?

Fakında mısınız?

Farkındayım sevildiğimin, sevdiceklerimin;

Sevenlerin, sevilenlerin

Farkındayım

Ya siz?

Fakında mısınız?

Bugün sevelim, sevilelim, coşalım

Elele kırlarda diyecektim

O da az kaldı ki!

Meydanlarda, kulvarda, dolmuşta

Otobüste yan yana coşalım

Bu Vatan, bu toprak uğruna

Can verenleri minnetle analım

İhanet etmeden

Yaşadığımız şehre

Coşalım, eğlenelim

Farkındayım

Farkında olalım…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?