FAİZ DÜNYA GERÇEĞİ ÖYLE Mİ ?

FAİZ DÜNYA GERÇEĞİ ÖYLE Mİ ?

En kısa ifade ile “borç olarak başkasına verilen paraya karşılık, zamana bağlı olarak alınan fazlalık” olarak tarif edilen faiz asırlardır tartışma konusu olmuş, insanların zihinlerini meşgul etmiştir. Materyalist felsefenin olmazsa olmazı kabul edilen faiz, paradan para kazanmaktır, haksız kazançtır.
Yüce Dinimiz İslam, güzel ve faydalı olan şeyleri meşru saymış, kötü ve zararlı şeyleri de haram kabul etmiş ve yasaklamıştır. Bir sömürü sistemi olması ve zulme sebebiyet vermesi hasebiyle de, faiz haram edilmiş, büyük günahlar arasında yer almıştır.
Fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapmanın en kestirme yöntemi kabul edilen faizin, dini, iktisadi ve içtimai zararlarına kısaca değinmekte fayda var.
Önce dini boyutuna değinelim. Bakara Suresi’nde Mevla’mız şöyle buyuruyor: “Faiz yiyenler (kabirlerinden)şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların, ‘faiz ticaret gibidir’ demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, ticareti helal, faizi haram kılmıştır…(275). “Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten iman ediyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin.”(278). “Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Rasülü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun.”(279). Peygamberimiz (SAV) ise şöyle buyurur: “Faiz altmış-yetmiş çeşittir. En hafifi, kişinin anasıyla zina etmesi gibidir.”
Faiz hakkında İslam’ın hükmü bu kadar açık ve net iken,birtakım dünyevi ve geçici menfaatler uğruna abuk-sabuk konuşanlar, Dünyasını da Ahiretini de berbat ederler. “Faizsiz ekonomi mi olurmuş?”, “Faiz dünya gerçeğidir”, “Faizsiz ekonomi olur diyenlerin aklına şaşarım”, “İslam’ın, faiz hakkındaki hükmünü yeniden yorumlamak gerekir.” gibi, ipe-sapa gelmez sözler sarf edenler nefis muhasebesi yaparlarsa kendileri açısından çok iyi olur. Hele de böyle insanlar etkili yerlerde yetkili iseler, yetki verenler de muhasebe yapmalı, durumlarını gözden geçirmelidirler, bu bir zarurettir.
İslam itikadına göre, helal olana haram diyenler ile haramları meşru görenlerin itikadi açıdan ne hale düştüklerini söylemeye dilim varmıyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az demişler. Kimse sanal mazeretlerin arkasına saklanmasın, hali perişan olur. Hiç kimse namazına-orucuna, haccına-zekatına, sakalına-cübbesine, sarığına-çarşafına, tarikatına-zikrine güvenerek, boyundan büyük işlere kalkışmamalıdır. Zira, bunlar ameli meselelerdir. İman konusunda erozyona uğrayanların amelleri iptal edilir, geçersiz sayılır.
Hiç bir kişiyi, grubu, cemaati vs. hedef aldığım zannedilmesin. Bu bir durum tespitidir. Hal böyle olunca, kimse bu ifadelerde art niyet aramaya kalkışmasın. Netice itibarıyla, Dünya hayatı geçici, Ahiret hayatı bakidir. Hata yapan Müslümanları, Allah için ikaz etmek kardeşlik borcumuzdur.
Gelelim Faizin iktisadi boyutuna. Konuyu kavramak için ekonomist olmaya gerek yok. Bir örnek verelim, yeter de artar bile. Ülke olarak yıllık 100-120 milyar TL. faiz ödüyoruz. Beş yılda eder 600 milyar TL. 30 milyon TL. ile orta ölçekli bir fabrika yapılsa, 5 yılda 20 bin fabrika kurulur. Her fabrikada 500 kişi istihdam edilse 10 milyon kişiye iş bulunmuş demektir. Zaten resmî rakamlara göre 4.000.000., tahmin ve söylentilere göre de 6.000.000 işsiz insanımız vardır. Böylece işsizlik de, yoksulluk da ortadan kalkmış olur. Haliyle üretim artar, ihracat artar, zenginlik olur. Neticede fakirlikten kaynaklanan hırsızlık, dolandırıcılık, kapkaç, zina ve fuhuş gibi nahoş olaylar önlendiği gibi; geçim sıkıntısına bağlı olan aile içi huzursuzluklar, kavgalar, boşanmalar da önlenmiş olur.
Faize dayalı ekonomik modeli hayata uygularsanız, enflasyon azar. Enflasyon fiyat artışına, fiyat artışı alım gücünün düşmesine, alım gücünün düşmesi talep azalmasına, talep azalması üretimin düşmesine, üretimin düşmesi işsizliğin artmasına yol açar. İşsiz kalan insan aç kalır, aç kalan insan gayrı meşru yollara tevessül eder.
Şunu da belirtmem gerekir. Bu gerçekleri bildiğinden, ulvi bir ideal uğruna,“Önce ahlak ve maneviyat. Ağır sanayi hamlesi.” diyerek,40 yıl önce yola çıkan Milli Görüş kadrolarının işbirlikçi haramiler tarafından önü kesilmeseydi, bugün mevcut maddi ve manevi çöküntüyü yaşamayacaktık. Yukarıda belirttiğim refah ve huzur da sağlanmış olacaktı. Bu harekete bilerek bilmeyerek destek olamamanın dünyevi bedelini ödüyoruz, uhrevi bedelini vakti-saati geldiğinde elbette ödeyeceğiz.
Faizin sosyal boyutuna gelince, faizli sistemde menfaat ön planda tutulduğundan yardımlaşma ve dayanışma gibi İslami ve insani değerler yok olur. Haliyle, sosyal barış, sevgi-saygı ortadan kalkar; kıskançlık, düşmanlık, dengesizlik, kin, haset ve buna benzer menfi davranışlar cemiyeti çökertir, dünyayı cehenneme çevirir, bugün olduğu gibi…
Selam ve Dua ile…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?