Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
ESKİDEN FINDIK MİTİNGLERİ YAPILIRDI SÖMÜRÜYE SON SLOGANLARI ATILIRDI
  • 0
  • 153
  • 20 Temmuz 2020 Pazartesi
  • +
  • -

Yani;
Çok sıkışırsa,
Kendisini temsil eden ‘Birlik’ eğer kendisine sahip çıkmazsa;
Fındık üreticisi meydanlara iner ve kendi hakkını kendi arardı..
Fındık Mitingleri düzenler;
Ürününü kim elinden çalıyorsa…
Kimler emeğinin karşılığını vermiyorsa…
Onları bir-şekilde kamuoyuna deşifre ederdi..
Yani şikayet etmek isterdi…
Ve hep birlikte meydanlarda şöyle haykırırlardı;
“Fındık sömürüsüne son”
“Kahrolsun fındık üreticilerin sömürenler”
“Fındık taban fiyatının en az (o günün rakamlarına göre) şu kadar olmasını istiyoruz” diye sloganlar atarak, dertlerini dile getirmeye çalışırlardı…
Hatta fındık üreticisini temsil eden ‘Birlikleri’ siyaset erbabının yanında durup ve onların çıkarları için işbirliğine gidiyorlarsa, onların yaptığı yanlışları da haykırırdı fındık üreticileri;
“Fiskobirlik;
Siyasetçilere yemlik”
“Siyasetçi, elini birliğimden çek” diye slogan atardı düzenlediği mitinglerde fındık üreticileri..
Yani;
Üretici, salt siyasetçinin ağzına bakmazdı!
Gerektiğinde iktidar seçmeniyle, muhalefet seçmeni,bir araya gelir;
Ve hep birlikte meydanlara inerlerdi…
Ki; o günün fındık üreticileri, bugünün üreticileri gibi fazlı tahsilli filanda değildi…
Eski fındık üreticilerini şairin tarifiyle söyleyecek olursak;
“Onlar,
Topraktan öğrenip,
Kitapsız bilenlerdi”
(….)
“Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine
ve bir kerre vakterişip :
«—Gayrık yeter!…»
demesinler.
Ve bir kerre dediler mi :
«İsrafil surunu urur
mahlukat yerinden durur»,
toprağın nabzı başlar
onun nabızlarında atmağa.
Ne kendi nefsini korur,
ne düşmanı kayırır,
«Dağları yırtıp ayırır,
kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa…»
Yani kısaca demem o ki;
Eskiden fındık üreticileri, eğer kendini yönetenden bir hayır gelmezse.
Yarım-yamalak da olsa, kendi işini görmek için meydanlara iner ve sesini duyurmaya çalışırdı…
Ki, yalnız inmezlerdi meydanlara;
Köyünün öğretmeniyle birlikte inerdi…
Sağlık emekçisi kızı da onu desteklerdi…
Maliyede çalışan halasının oğlu da destek verirdi…
Kısacası;
İster, kumu görevlisi olsun, isterse dar gelirli bir esnaf…
Fındık mitingi için hep birlikte inerlerdi meydanlara…
Bir anlamda destekte vermek zorundaydılar….
Çünkü fındık üreticileriyle aynı alanda yaşıyordular..
Yani, aynı ortamı ve aynı koşulları paylaşıyordular..
Örneğin;
Benim, bağım-bahçem, fındığım-fıstığım olmamasına rağmen bende desteklemek zorundaydım..
Çünkü onlarla birlikte aynı bölgede ve aynı ortamda yaşıyordum.
Özetleyerek sonlandıracak olursak…
Sözü şuraya getirmek istiyor ve şunu demek istiyorum;
Sahi (diğer tarım ürünlerinde olduğu gibi) üreticiler neden hiç ‘Miting’ yapmıyorlar?
Ürettiği ürünlerinin değerini almak için neden meydanlara inip; “Biz ürünümüzün ve emeğimizin karşılığı budur” demiyorlar…
Neden sadece siyasetçinin vereceği -kuru demeci- bekleyip duruyorlar?
Sizlerde mutlaka duymuşsunuzdur ya…
Ordu milletvekilinin birisi, Tarım ve Orman Bakanıyla dil dalaşı yapmış…
Yani fındık fiyatları üzerinde bir mutabakata varamamışlar…
Bu yüzden birbirlerine sataşmışlar ve dil dalaşı yapmışlar!
Hey anam hey!
Şimdi bu sayfadan bir kezde ben haykırıyorum…
Birbiriyle ‘kayıkçı kavgası’ yapanlara sesleniyorum…
Fındık bölgesi ‘vekillerine’ ve temsilcilerine;
Unuttukları veya bilmedikleri bir şeyi anımsatmak istiyorum;
O hakaret edilen ve hakaret edenlere karşı sesinizi soluğunuzu çıkarmadığınız;
O Mustafa Kemal Atatürk var ya, o Mustafa Kemal Atatürk…
Fındık ürününe çok önem verdiği içindir ki;
1936 yılında…
Ve tarım ürünleri arasında…
‘Fındık Araştırma Enstitüsünü’ Giresun’da kurdurdu…
O, aşağıladığınız ve aşağılanmasına göz yumduğunuz o Atatürk var ya, o Atatürk…
Osmanlıdan kalma ‘Duyunu Umumiye’ borçlarının bir kısmını tarım ürünleriyle öderken, fındığı listenin en başına koydurdu!..
O Mustafa Kemal Atatürk Var ya, o Mustafa Kemal Atatürk;
“Başta fındık üreticileri” tabirini kullanarak, tüm tarım üreticisinin örgütlenmesini isteyip ve 1938 yılında Fındık üreticilerini bir araya toplayan FİSKOBİRLİK kurumunu kurdurdu..
(siz bakmayın daha sonra çizgiden çıktığına)
Ve bir zamanlar…
Yani 1952 yılında ‘5 Liralık’ kağıt paraların üzerinde fındık toplayan kızların resmi vardı…
Ve bütün bunlardan sonra şimdi son söz olarak;
Hani,Can Yücel (Deniz Gezmiş’i mısralarında anlatırken) şöyle der ya;
“En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak…
En hızlısıydı hepimizin.
En önce o göğüsledi ipi…
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!”
Bende bu dizelerden ilham alarak…
Ve olaya tam tersinden bakarak;
“Kendi emeğinin karşılığını aramayanlara,
Emeğin sömürüsünü kadere bağlayanlara,
Zerre kadar acıyor’sam anam avradım olsun!”

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM