Erdoğan-Davutoğlu düellosunun perde arkası!..

Erdoğan-Davutoğlu düellosunun perde arkası!..

– Yanlış yapan kim?..
– Davutoğlu mu yanlış yapıyor, ona yanlış mı yapılıyor?..
***
Dün, AK Parti Genel Başkanlığını ve Başbakanlığı bırakırken (azledilirken!) (o kumpasın-senaryonun arkasında Erdoğan’ın bulunduğu(!) ihtimaline rağmen) Erdoğan aleyhinde hiç konuşmayan, ona toz kondurmayan; “nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki dava arkadaşımın kalbini kırmam” diyen Sayın Davutoğlu, ne oldu da bugün;
✅“Türkiye’yi yönetenlerin iktidarda kalmanın dışında başka bir gündemleri bulunmamaktadır…
✅ Türkiye derdi olmayanların, millet derdi kalmayanların, adalet meselesi olmayanların milletimizin geleceği için söyleyecekleri de kalmamıştır…
✅ Güç ve iktidar sahibi olmak ayrıcalık değil, ağır bir sorumluluktur…
🔥Türkiye’nin bugününü yönetemeyenler hep geçmişe sığındılar…
✅Onun için hep geçmişi konuşuyorlar… Onun için hep aynı şeyleri söylüyorlar… Onun için adaleti, hukuku, hakkaniyeti, şeffaflığı, dürüstlüğü, ahlakı, eşitliği duyunca rahatsız oluyorlar…” gibisinden isim vermeden zımnen Erdoğan hakkında ağır eleştiriler getiriyorlar ve ona rakip bir lider olarak arz-ı endâm ediyorlar?..
***
🔥 Davutoğlu’nu bu konuma getiren sebepler acaba nelerdir?..
🔥 Davutoğlu, dün, hazır elindeki genel başkanlığı ve başbakanlığı hiçbir direnç göstermeden, tartışmasız (ihtilafsız) bırakırken mi yanlış yaptı, yoksa bugün yeni parti kurarken mi yanlış yapıyor?
***
✅Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, dün, Sayın Davutoğlu’nu (milletvekili değilken dahi) dışarıdan bakan yaparken, danışman olarak yanına alırken, parti genel başkanlığına ve başbakanlığa getirirken mi yanlış yapıyordu, yoksa bugün onu dürüst olmamakla suçlarken mi yanlış yapıyorlar?
***
🔥 Dava adamlığı, dostluk, kardeşlik, Müslümanlık, liderlik; böyle olmamalı!..
– Beşer olarak herkes hata yapabilir… Kardeşler arasında ihtilaf ve tartışma olabilir… Bu, dün olduğu gibi bugün de yarın da olacaktır…
– Kâbil ile Hâbil, Yûsuf (a.s) ile kardeşleri, Hz. Ali ile Muaviye (ve daha niceleri) arasındaki ibretlik hadiseler bugünkü hadiselerin de habercileridir.
***
🔥 Böyle durumlarda bizlere (üçüncü şahıslara) düşen vazife; ihtilafları ve fitne ateşini körüklemek değil söndürmek olmalıdır.
✅Kardeşler tartışırken, kimin haklı veya haksız olduğuna ve dahi makam ve sıfatlarına bakmaksızın kul hakkı ve sorumluluk gereği taraflardan birinin yanında yer alıp diğerine vurmak olmamalıdır!..
✅Hele hele, kardeşler arasındaki ihtilafın esas sebebini bilmeden, araştırmadan, manipüle haberlerin etkisi altında kalarak tarafları suçlamaya ve bir takım ithamlarda bulunmaya kalkışmak; üçüncü şahıslar için büyük bir vebal ve sorumluluk olsa gerektir!
***
Yüce Rabbimiz bizlere “ihtilafları körükleyin” (haşa) demiyor; “Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin…” ((Hucurât,10) diye emrediyor!..
Keza Hucurâ Suresi, 12. Ayette de; “Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.)..” buyuruyor.
Sevgili Peygamberimiz (sav) de bir Hadis-i Şeriflerinde “Hiç kimse, bir başkasına fâsık veya kâfir demesin. Şayet itham altında bırakılan kişide bu sıfatlar yoksa, o söz onu söyleyene döner.” (Buhârî, Edeb 44) diye bizleri ikaz ediyor.
***
🔥 İmdi, bizlere ne oluyor da; elimizde hiçbir bilgi ve belge olmadan, parti ve şahıs taassubu ile taraflardan birinin yanında yer alıp karşı tarafa yumruk sallıyoruz?
***
🔥 Bu yazdıklarımız üzerine (belki peşin hükümle ve önyargı ile) bizleri tanımayan bazı suizanda bulunacakların vebale girmemesi için not düşelim ki;
✅ Sayın Ahmed Davutoğlu ile tanışıklığım yoktur, bugüne kadar ikili bir görüşmem dahi olmamıştır…
✅ Lakin Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile özel hukuku olan, birlikte uzun yıllar omuz omuza aynı saflarda mücadele eden ve fikir birlikteliği olan kadim bir fâniyim.
***
🔥 Sayın Erdoğan, sıhhati ve ömrü yettiği sürece Cumhurbaşkanı olarak kalmalıdır…
🔥Tayyip Beyin şahsıyla, liderliğiyle, hatipliğiyle kimsenin (özellikle sevenlerinin ve kadim dostlarının) bir problemi yoktur…
🔥 Lakin Tayyip Bey’in etrafının bir takım özel yetişmiş/yetiştirilmiş (bu sahada uzman!), onu dostlarından uzak tutan (dostlarını ona, onu dostlarına yaklaştırmayan, görüştürmeyen) kişilerce kuşatıldığı; niceleri gibi bendenizin de kanaatidir.
✅ Tayyip Beyin yurt içi ve yurt dışı programlarını onlar yaparlar, konuşmalarını onlar hazırlar…
– Bütün Bakanlar adına o konuşacak, bütün açılışlara o koşacak ve orada tek konuşmacı olacak…
– Ömrü neredeyse uçakta ve helikopterde geçecek…
– Her şeyin ve herkesin sorumluluğunu o üstlenecek…
– Bir tarafta Cumhurbaşkanlığı sorumluluğu, diğer yanda parti genel başkanlığı!..
– O yoğun programlar altında fırsat bulabilirse resmi evrakları imzalayacak!..
– Bu kadar yükün ve sorumluluğun altında bir de “biz, sizin performansınıza erişemiyoruz, Allah bizim ömrümüzden alsın, sizlere versin(!)” iltifat alkışlarıyla adeta abandone edilecek!..
– Bir koltukta değil iki karpuz, bütün karpuzları taşıyacak!..
***
🔥 Olmaz efendim, olmaz!..
– Bu terazi bu kadar sıkleti çekmez…
– Böyle bir ortamda sağlıklı hizmet olmaz, olamaz!
***
✅ İşte, Tayyip Bey’in samimi sevenlerinin ve kadim dostlarını itirazı buna.
✅ Tayyip Bey bunu aşmadığı sürece bu tıkanıklığın giderilmesi muhal görmektedir.
✅ Bu sistemin devamını istemek; Tayyip Bey’in şahsına da, ülkeye de, millete de, sevenlerine ve dostlarına da yazık etmek olur.
🔥 Bunu birilerin Tayyip Bey’e anlatması, onu ikna etmesi ve bu kördüğümün çözülmesi gerekir.
***
“İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.” (Ziya Paşa)
Dost, acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir…
Vesselam…
14 Aralık 2019 C.tesi/ 17 Rebî’ul-Âhir 1441

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?