ELEŞTİRİ BİR HAKTIR VEYA ÇEŞİTLEMELER-1

ELEŞTİRİ BİR HAKTIR VEYA ÇEŞİTLEMELER-1

***** Bir beldenin idarecilerinin iradeleri İslam’a uygun değilse, o beldede yaşayan Müslümanlar isteseler de İslâm’ı Allah’ın emrettiği ve peygamberimizin öğrettiği ve istediği gibi yaşayamazlar. Çünkü İslam hayat nizamıdır, yaşama modelidir, cemaat ve cemiyet dinidir.
***** Fert olarak bir insan ne kadar ehl-i takva, ehl-i tarik, ehl-i iman olursa olsun; her ne kadar titiz, dikkatli, istekli davranırsa davransın, kişi olarak İslâm’ın ancak ve ancak %15’ini veya en fazla %20’sini yaşayabilir. İslâmî devlet olmadan İslâmî hayat mükemmel olmaz, sınırlı olur kusurlu olur.
***** İslâm’ın önündeki en büyük engel gayri Müslimler değildir; İslâm’ı anlamayan-anlayamayan, fakat anladığını, her şeyi iyi bildiğini zanneden cahil, inat, yoz ve ahmak Müslümanlardır. Şuurlu Müslümanları en fazla uğraştıran, meşgul eden, sıkıntıya sokan zümre bunlardır. Dolayısıyla bu insanlar, İslâm düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekte, işlerini kolaylaştırmaktadır. Bilmeyerek ve istemeyerek bu işe alet olsalar da….
***** Emperyalizmin kurduğu kirli tuzağa yakalanarak, siyaseti önemsemeyen, siyasetle ilgilenmeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir. Ve o insanların yönettiği toplumların kaçınılmaz sonları ancak bu günkü gibi perişan olur. İslam Âlemi’nin içinde bulunduğu kahredici durumun önemli sebeplerinden birisi de budur.
Din-i İslâm’ı Mübîn-i kirli emellerine alet edip, merdiven gibi kullanarak yükselenler, aslında yükseldikçe alçalmakta, aşağılıklaşmaktadırlar.
Zamanın imam-ı kebir’ine biat etmeden ölenler, bir nevi cahiliye ölümü üzere ölürler. (hadis-i şerif) İmam-ı Kebir (halife) Müslümanlar açısından bedendeki baş gibidir. Başı kesilmiş olan gövdenin işlev görememesi nasıl ki doğal ise, halifesiz ve hilafetsiz Müslümanların da bu günkü gibi dağınık, kuvvet ve kudretsiz, sahipsiz, mazlum olmaları o nispette normaldir, doğaldır. Biat bu açıdan Müslümanlar için olmazsa olmazdır aslında, ama farkında değiliz.
İslâmî cemaat ve grupların arasına sızmış, ya da sızdırılmış olan kriptoları, ajanları, ayrık otlarını hassas bir çalışma ile tespit edip, ayıklamak gerekir. Çünkü, fitne ve fesatın, kısır çekişme ve kavgaların, ayrılık ve husumetin kaynağında kesinlikle bu ajanlar, kriptolar vardır.
Nefs-i Emmare’nin emrine tabi olan insanlardan samimi, muvahhid, sadık ve sağlam Müslüman olmaz, olamaz. Zira nefs-i emmare kötülükleri, günahları, yaratıcıya isyanı emr ve tavsiye eder, kullara bu konuda baskı uygular. Şeytanın ve nefsin uyguladığı bu baskılara mukavemet göstermek, kulak ardı etmek ise her insanın yapabileceği bir iş değildir. Bu, iman-ı kâmil, sabır, sebat, tahammül ve cesaret ister.
Müslüman’ın besmelesi aslında, yaşama modelini, hayat düzenini belirler. Müslüman’ın yer yüzündeki esas varlık nedeni, Hakk’ı hakim kılmak için iyiliği, faydalıyı, güzelliği yaymak; doğrunun, hak ve hakikatın yanında yer almaktır. Müslüman’ın şiarı ise, her türlü adaletsizliğin, kötülüğün, zulmün, tekebbürün karşısında bulunma cesaretini, basiretini ve erdemini göstermektir gösterebilmektir.
Müslüman’ın gayesi ve ümidi, kendisine emanet edilen canı ihanet etmemeksizin, emanet edenin rızasını kazanmış olarak, iman ve Kur’an ile emanet edene yüz akıyla teslim edebilmektir. Bu konuda bundan başka söylenecek her bir söz teferruattır, boş gürültüdür.
Bir davanın, bir meselenin Hak veya bâtıl olduğu oy veya parmak sayısı ile değil, Kur’an-a ve sünnete uygunluğu ile tespit edilir. Hak-bâtıl kavgasında önemli olan sayıların fazlalığı değil, insanların doğrunun yanında olmaları, sabır, samimiyet, sadakat ve ihlaslarıdır. Bu kavgada olayları tribünden seyretmeye kimsenin hakkı yoktur. Hak-bâtıl arasındaki kutlu kavgayı sayısı çok olanlar değil, haklı olanlar kazanırlar.
Düşmanların en tehlikelisi, Müslümanlara benzediği, Müslüman göründüğü halde Müslüman olmayanlardır, münafıklardır. Münafıklar gizli oldukları için kâfirlerden, Müşriklerden ve sair düşmanlardan daha şedid ve tehlikelidirler. Hakk’ın en büyük düşmanı batıl değil, Hakk’a en yakın olan doğrudur. Çünkü insanları Hakk’a yakın olan doğrular daha fazla yanıltır, yanlışa sevk eder.
Dini olmayan siyaset ile siyaseti olmayan din, eksik demektir. Eksik olan şeylerden asla hayır beklenmez. Çünkü hem dinin, hem de siyasetin gayesi insanları yönlendirmek ve yönetmektir. Eksik organize ile insanları yönetmek, dünya ve Âhiret kurtuluşunu sağlamak mümkün değildir. Bu bakımdan diyebiliriz ki, “dinsiz siyaset sağır, siyasetsiz din kördür.”
Selâm ve dua hidayete tabi olanlaradır….

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?