DÜŞÜNÜYORUM TAŞINIYORUM ÇELİŞKİLERİ’Mİ ÇÖZEMİYORUM

DÜŞÜNÜYORUM TAŞINIYORUM ÇELİŞKİLERİ’Mİ ÇÖZEMİYORUM

Gerçekten çözemiyorum…
Bazen beynimin içerisinde öylesine garip çelişkiler dolaşıyor ki;
‘Düşün düşün-çoktur işin’ misali işin içinden çıkamıyorum zorla değil ya!
Nasıl mı?
Durun, sabırlı olun anlatacağım…
Ancak ne kadar seversiniz, ne kadar sevmezsiniz onu bilemem ama; sizleri birazcık rakamların içinde dolaştıracağım…
Niye derseniz; çözemediğim çelişkileri rakamlar dile getiriyor da onun için sayısal içerikli bir sohbet yapmak istiyorum…
Ve hiç zaman geçirmeden de konuya giriyorum;
İstatiksel verilere göre ülkemizde; 4 milyon dolayında Suriyeli…
169 bin Afganlı…
143 bin Iraklı…
35 bin İranlı…
4 bin 800 Somalili yaşadığını söylüyor…
(bir rivayete göre de?
Önümüzdeki günlerde;
2,5 Suriyelinin daha gelebileceğini…
1,5 Milyon dolayında Afganlının doğudan içeri girmek için sıra bekleyip, fırsat kolladıklarını da yazıp-çiziyorlar…
Yani kulaktan-kulağa da olsa; dedikodusunu yapıyorlar!
*** *** ***
Eğer istatistikler doğru söyleyip, gazeteler doğruyu yazıyorsa;
Son 12 yılda özelleştirerek sattığımız fabrikaların toplam değeri;
66 Milyar dolaylarındaymış…
Yedi yılda sadece Suriyelilere harcadığımız para ise; 37 milyar dolaylarındaymış…
Yani bu hesaba göre -fabrikaları satarak- elde ettiğimiz 66 milyar doların yarısından-çoğunu Suriyeli göçmen konuklarımız için harcamışız…
Helalı-hoş olsun!
Yine demelerine göre dış borcumuz 453 milyar dolaylarında…
İç borcumuz ise 500 milyarı çoktan geçtiği söyleniyor…
2011 yılında Suriye savaşı çıktı-çıkalı, yedi yıl içerisinde ülkemize 4 milyon Suriyelinin -savaştan kaçarak- gelip yerleşmiş…
Bu 4 milyon dolaylarında olan Suriyelilerin tüm sağlık, sosyal ve ekonomik giderleri bizim bütçemizden karşılanıyormuş…
Öte tarafta ise ülke sınırlarımızın içinde ve ‘kafa kağıdında’ T.C. yazan tam 4 milyon dolaylarında işsizler ordusu varmış…
Ve bu işsizler ordusunun 2 milyonuna yakını üniversitelerden mezun olun gençlerimiz’imiş…
Ve işin en düşündürücü ve ilginç yanı ise; nüfus kimliğinde T.C. yazan…
Yılın dört mevsimi, ülkenin dört-bir yanını dolaşan ve bu toprakların öz çocuğu 500 bin dolayındaki ‘mevsimlik işçiler’ yukarıda sözünü ettiğimiz 4 milyonluk işsizler ordusu rakamına dahil değildir ha bilesiniz…
*** *** ***
Ne diyorduk?
Ha, bir yanda ülkemizde 6 milyon dolaylarında göçmen sayısı iş-aş aramadan -bütün yaşamsal giderleri- tarafımızdan karşılanıp ‘iş kazası’ gibi tehlikelere maruz kalmadan yaşarken…
Diğer yandan 60 yıl önce dış ülkelerde, yaban ellerde ekmeğini arayıp, karnını doyurmaya giden vatandaşlarımızın sayaları ise 6 milyon dolaylarında…
Yani buraya kadar olan bölümü iki cümleyle özetleyecek olursak; (bileşik kaplar misali)
Karnını kendi topraklarında doyuramayan 6 milyon insanımızı el kapılarına ‘ekmek aramaya’ gönderdik…
Ve şimdi 6 milyon dolayında yabancı göçmeni -ele günü muhtaç etmeden- besleyip duruyoruz!
Duydunuz mu bilmem…
Mutlaka gazetelerden sizlerde okumuşsunuzdur ya…
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da “mahalle bekçiliği” için yapılacak sınava tam 9 bin 980 kişi başvuru yapmış.
Bunlardan 327’si Üniversite mezunu…
Ve 8 kişide Yüksek Lisanslı…
Nasıl böyle iyi mi?
Yani bir zamanlar Ahmet Kaya’nın türkülerinde söylediği gibi; “Bu ne yaman bir çelişki” öyle değil mi?
Şimdi beni yalnız bırakmayın ve şu son paragraftaki ‘ Mahalle Bekçisi’ sınavına giren üniversite mezunu gençlerin durumunu özetleyerek sohbetimizi sonlandıralım…
Ve diyelim ki;
Bu ‘ mahalle bekçiliği sınavını’ üniversiteli gençlerimizin birçoğu kazanmış olsun…
Ve şimdide şöyle düşünelim;
Bu üniversite mezunlarının mülkiye mezunu olsun ve herhangi bir ilçenin de gece bekçiliği sınavını kazandığı için oraya tayini yapılsın…
Haydaaaaa!
Üniversite mezunu ‘mahalle bekçimizin’ amiri üniversiteyi beraber okuduğu arkadaşı olduğu gibi aynı zamanda dört yıl birlikte aynı odayı paylaştığı arkadaşı ilçenin Kaymakamı Ahmet değil mi?
Hadi şimdi çık işin içinden çıkabilirsen!
Üniversitede yıllarında aynı odada yatıp kalkmışlar…
Dört yıl birlikte eğlenip, birlikte yemiş-içmişler!
Aynı yıl okulu birlikte bitirmişler…
Ama ne yaman bir çelişkidir ki; Ahmet’in torpili ve damı olduğu için bir ilçeye Kaymakam olmuş…
Aynı haklara sahip arkadaşı ise; arkasında dayısı olmadığı için ancak -bekçilik sınavına girerek- mahalle bekçisi olabilmiştir…
Şimdi ‘bekçinin’ ruh halini varın siz düşünün…
Bir-iki yıl önce el-ense şakalaşan arkadaşların birisi kaymakam…
Bir diğeri mahalle bekçisi…
Birisi ‘amir’ olmuş emir veriyor…
Bir diğeri ‘hazır ol’ vaziyetinde tekmil veriyor!
Birinin maaşı üst-düzey bürokrat maaşı…
Bir diğerinin aldığı maaşı; askeri ücretin karşılığı…
Bu bir paradoks, bu bir yaman çelişki değil de; ya nedir Allah aşkına?
Amaaaaann!
İnsanın aklı karıştıkça karışıyor!
Nereden düşüneceğimi vallahi şaşırır oldum!
Her şey paradoks…
Her şey çelişkilerle dolu…
Neresinden tutsam; elimde kalıyor!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?