CİHAD ORDUSUNDAN İSTİFA ETMEK

CİHAD ORDUSUNDAN İSTİFA ETMEK

Değerli okurlar. Sizlere nakledeceğim bu tarihi olayı, bizzat İman ve Vatan şairimiz Merhum M. Akif ERSOY anlatıyor ve diyor ki:

“Sabah namazlarımı kılmak için daima Sultan Ahmet Camii’ne gidiyordum. Her gidişimde, mihrabın bir köşesine oturmuş, saçı sakalı bembeyaz olan o  ihtiyarı, bedbin ve ümitsiz bir halde ağlarken buluyordum. O kadar ağlıyor ki, merak ettim ve bir sabah yanına sokuldum: Muhterem neden bu kadar ağlıyorsun? Allah’ın rahmetinden insan bu kadar ümitsiz olur mu? dedim. Yaşlı gözlerle bana baktı ve: “beni konuşturma, neredeyse kalbim duracak,” dedi.  Derdini anlatması için çok ısrar ettim ve anlatmaya başladı: “Abdülhamid Han Cennet mekan zamanında orduda binbaşı idim. Anam-babam ölünce, işlerimizin başına geçmek için istifa etmeyi istedim ve yazdığım dilekçeye bir üst makamdan olumsuz cevap verdiler. Bu sefer en üst komutanlığa dilekçe verdim, bizzat hünkârdan olumsuz cevap aldım.

Bunun üzerine bizzat Sultan’ın huzuruna çıkıp, derdimi anlattım ve ordudan istifa ederek ayrılmak istediğimi belirttim. Emire’l Mü’minin bir müddet derin derin düşündü. Yüzündeki ifadeden beni reddedeceğini hissettim ve ısrarcı bir şekilde meramımı ayrıntılı olarak anlattım. Çok istekli ve kararlı olduğumu anladı, kaşlarını çattı, suratı asık bir halde ve yüksek bir ses tonuyla; “haydi, seni istifa ettirdik” dedi. Çok üzgün ve sinirli bir haldeydi, derhal makamdan apar-topar ayrıldım ve memlekete dönerek, işlerimin başına geçtim.

Uzun yıllar rahat ve huzurlu bir hayat yaşadım. Derken, bir gece müthiş ve hüzünlü bir rüya gördüm: Mana aleminde, bütün ordular bir araya toplanmış, teftiş ediliyordu. Küffara karşı  son savaşı vermek üzere memleketin her tarafında bulunan tüm orduları Peygamberimiz Efendimiz (sav) bizzat teftiş etmekte idi.

Efendimiz, Yıldız Sarayı önüne duruyor ve bütün İslâm Orduları O’nun huzurundan geçerek, tekmil veriyor idi. Osmanlı padişahlarının tamamı ve büyük İslâm alimleri de peygamberimizin ardında, sağ ve solunda idiler.

Teftiş edilen tüm ordu birlikleri mükemmel idi. Derken, sıra istifa etmeden önce emrimde olan tabura gelmişti. Birliğin başında komutan olmadığından, askerler dağınık ve perişandı. Durumu gören ve beğenmeyen Efendimiz(sav) Abdülhamid Han’a dönerek:  Ey Abdülhamid!  Bu birliğin hali nedir, komutanı kimdir? buyurdular. Bunun üzerine Cennet mek’an  Abdülhamid Han, başı öne eğik ve mahcup bir eda ile:  Ya Rasülullah! Bu birliğin komutanı istifa etmek istedi, defalarca reddettik ama çok ısrar etti ve biz de, bunun üzerine kendisini istifa ettirdik, dediler. Allah Rasulü bunun üzerine: Senin ordudan istifa ettirdiğini, biz de ümmetlikten istifa ettirdik, buyurdular. Söyle şimdi bana, ben ağlamayayım da kimler ağlasın”

“İhtiyar adamın derdi hakikaten büyüktü, durumu kötü idi. Yanından sessiz bir şekilde ayrıldım. Zaten, yapabileceğim bundan başka bir şey de yoktu. Zira bu yaşlı adam, tesellisini Peygamberimizden bekliyor idi. Tevbesi kabul edilmedikçe, belliydi ki, ağlaması, sızlanması durmayacaktı.”

Gelelim günümüze, Ehl-i Sünnet Ulemasına göre cihad, “islâm ile insanlar arasındaki engelleri  kaldırmaktır.” Allah nurunu tamamlasın” diye, “Din-i İslâm dünyada hükümran olsun” diye, “dini, dili, ırkı, cinsiyeti, statüsü, durumu her ne olursa olsun bütün insanlar dünya üzerinde can ve mal güvenliği sağlanmış olarak, huzur ve güven içinde, mutlu ve müreffeh bir şekilde yaşasınlar” diye yapılan her bir çalışma cihad faaliyetidir.

Bu uğurda gerekirse, savaş meydanlarında kılıç sallamak, silah kullanmak elbette ki cihaddır, cihadın zirvesidir. Ama cihad sadece savaş olarak algılanmamalıdır. Bu manada insanlara irşad ve tebliğde bulunmak, bu amaçla konuşmalar yapmak, yazılar yazmak, yapılan her çeşit iş ve işlemlere maddi ve manevi açıdan yardımcı olmak da cihad kapsamındadır, cihaddır.

Sözün özü, her devirde olduğu gibi, zamanımızda da Cihad görevini eda eden insanlar vardır ve kimler olduğu da bellidir. Denilebilir ki, cihad ordusundan istifa etmek neyse, meşru olmayan mazeretlere binaen orada bulunmamak da odur. Bu orduda, ya da bu amaçla oluşturulan muhtelif birimlerde herkesin yapabileceği bir işlem elbette vardır. Herkesin imkânı ve gücü ne ise o oranda cehd etmesi, hareket etmesi, kıpırdanması dahi küçümsenemeyecek kadar önemlidir, değerlidir, elzemdir. Bu hususta başka söze gerek var mıdır dersiniz, ne dersiniz Müslümanlar, Mü’minler ?

Selam, Hakk’a tabi olanlara…

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?