BÖYLE BİR KAMPANYA GÖRÜLMEDİ

BÖYLE BİR KAMPANYA GÖRÜLMEDİ

Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan seçim kampanyalarını taradım. Liderler birbirlerini eleştirmişler. Sert sayılacak sözler de etmişler.
Fakat hiçbir seçimde, içinde bulunduğumuz yerel seçim kampanyasındaki kadar kara propaganda yapılmamış. Kirli siyaset stratejisi izlenmemiş…
Hakarete varacak sözler edilmemiş. Seçmen bu kadar ayrıştırılmamış…
Hatta bazılarında eleştirilere espri dahi katılmış.
Erbakan’ın “Kadayıfın altının kızarmasını bekliyorum” sözü 1970’li yılların sonuna doğru söylenmiştir. Demirel hükümetlerini eleştirmek amaçlıdır.
Demirel’de Türk siyasetinde esprileri ile bilinir.
Enflasyon konusunda kendisini eleştiren muhalefete , “Enflasyon düşüyor, domatesten biberden buluyorlar. Çıkıyor benden buluyorlar” cevabını verir.
Petrol sıkıntısı eleştirileri üzerine, “Türkiye’de petrol vardı da ben mi içtim.”
“Ekonomiyi 500 günde düzelteceğim” diyen Demirel’ e bir süre sonra CHP’den eleştiriler yapılır. “Hani 500 günde ekonomiyi düzeltecektiniz?” diye sorulur.
Ne dese beklersiniz?
“Durun daha 3 gün var!”
1970’li yıllar. Muhalefet Demirel ‘in başbakan olduğu ‘Milliyetçi cephe’ hükümetini TBMM’de sert sözlerle eleştiriyor.
Demirel’in cevabı, “bulun 226’yı düşürün” olur…
Yine 1970’li yıllar. Derin devlet tartışmaları yaşanmaktadır. Gazeteciler Demirel’e “derin devlet nedir?” diye sorarlar.
Yanıtı şu olur.
“Derin devlet, normal devletin raydan çıkmış halidir.”
Muhalefet Demirel’i dışarıdan elektrik satın almakla eleştirince verdiği yanıt herkesi güldürür. “Kışın biz alıyoruz, yazın onlar veriyor.”
Örnekleri çoğaltabiliriz…
***
Gelelim bugüne… Cumhur İttifakı içinde yer alan siyasilerin meydanlarda, televizyonlarda söylediği sözlere bakalım.
Millet ittifakı için ne diyorlar?
“Zillet ittifakı”, “İllet İttifakı” diyorlar mı? Diyorlar.
Erdoğan, Afyon konuşmasında ve daha başka yerlerde Cumhur ittifakı dışında kalan partilere “dörtlü çete” diyor mu? Diyor!
Hatta Millet İttifakı partileri için “Kandil ve Pensilvanya’nın güdümündeler” de diyorlar.
Meral Akşener için hapis tehdidinde bulunuluyor! Partisi için “Adı iyi ama…” deniliyor.
Kılıçdaroğlu’na ‘dokunulmazlığını kaldırırız’ imasında bulunuluyor.
Yetmedi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu devreye giriyor.
Muhalefete ağır sözler ediyor.
‘Çamur at izi kalsın’ tarzı sözler ediyor.
Millet ittifakına oy verecekler adeta ‘terörist’ gibi gösterilmeye çalışılıyor.
Bir bakıyorsun MHP lideri Bahçeli devreye giriyor. Benzer sözleri o da dile getiriyor. Ya da twitter üzerinden paylaşıyor.
Yandaş medya bu kirli ve kara propagandaya dayalı siyaset için kullanılıyor.
Toplum ayrıştırılıyor.
Yarısı ötekileştiriliyor.
“Beka sorunu” üzerinden korkutuluyor.
Seçmenin sandığa yerel seçim havasında değil de başka kaygılar ile korkular ile algılar ile kafası karışık gitmesi isteniyor.
Ana sorunlar görülmesin ve konuşulmasın isteniyor.
***
Bu kara propaganda üzerinden yürütülen kirli siyaseten dolayı durumdan vazife çıkaran milletvekilleri de, bakanlara da var.
Gaziantep’te Gaziray’ın test sürüşü sırasında, Gaziantep AKP Milletvekili, test sürüşünü izleyen vatandaşlara , “Şeyin trene baktığı gibi bakıyorlar” diyor.
‘Şey’ ile kastettiğinin ne olduğunu sanırım herkes biliyordur.
Milletvekili bu sözleri ediyor. Seçmeni, o ‘şey’ olarak tanımlıyor.
Yanında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’de var. Belediye Başkanı ve adayı Fatma Şahin’de var… Kimse milletvekilini uyarmıyor.
Hatta gülüşüyorlar.
Yani bir bakıma o sözü onaylıyorlar…
Ya Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanına ne demeli?
Amasya Taşova’da AKP adayına destek için yapılan mitingde konuşuyor.
“Bu adilere sandıkta ders verecek misiniz?” diye soruyor.
Mitingde olanlardan “evet” sözleri yükseliyor.
Burada “adi’ kim oluyor?
Cumhur İttifakı adayına oy vermeyecekler oluyor elbette ki…
Bakan Pakdemirli sözüne açıklık getirmeye çalışsa da söz gideceği yere gitmiş oldu.
Tarımın hali ortada,
Hayvancılığın hali ortada,
Millet gıda kuyruklarına,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı bu sorunları çözmek için çaba harcayacağına ne yapıyor?
Muhalif seçmene “adiler” demekle meşgul.
***
Türkiye tarihinin en kirli en çok kara propaganda yapılan seçim kampanyasına tanık oluyoruz.
Kirlilik sadece seçim kampanyasında yok!.
Örneğin neredeyse bir yıl olacak Rabi Naz’ın ölümü konusunda da var.
İstense bu süre içinde olay aydınlatılmaz mı idi?
Demek ki aydınlatılmasını istemeyenler var.
Baba ve annenin feryatları da bunadır.
Lütfen Rabi Naz olayında üstünlerin hukuku değil de hukukun üstünlüğü geçerli olsun.
***
Tüm kirli – kara propagandaların yapıldığı kampanya sona eriyor. Pazar günü seçmen sandık başına gidecek ve beş yıl yaşadığı yeri yönetecek yerel yöneticilerini seçecek.
Sonra da herkes aynı köyde, ilçede ve kentte yan yana birlikte yaşamını sürdürmeye devam edecek.
Sandığa gidiniz.
Kirli-kara propagandaların etkisinde kalmadan cüzdanınıza ve vicdanınıza göre sizce en doğru kararı veriniz.
Sizi en iyi yönetecek olanları seçiniz…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?