BİZ PARTİLERE DEĞİL, SİSTEME MUHALİFİZ

BİZ PARTİLERE DEĞİL, SİSTEME MUHALİFİZ

O devrin yaşayan ulemasının istişareleri neticesinde verilen karar gereği, 1960’lı yılların sonlarında siyaset sahnesindeki yerini alan ve zaman içinde Türk siyasetine damga vuran Milli Görüş partileri zannedildiği gibi siyasi partilerin alternatifi ve muhalifi değildir; hâli hazırda uygulanmakta olan bozuk ve insan hayatı için son derece zararlı ve tehlikeli olan sistemin alternatifidir, muhalifidir. Ne var ki, Millî Görüş camiası olarak biz bu meseleyi insanlarımıza olması gerektiği gibi anlatamadık, veya kısmen de olsa anlattık, fakat bazıları anlayamadı, bazıları anlamak istemedi, bazıları da anladı ama menfaati gereği anlamamış rolü oynadı.
Bizler biliyoruz ve inanıyoruz ki, insanlarımız söylemek istediklerimizi anladığı gün ülkemizde ve dünyada köklü değişimler olacak, siyaset sahnesinde fırtınalar kopacak, bazı düzenbazların düzeni bozulacak, üzerimizde oynanan kirli ve sinsi oyunlar son bulacaktır. Ancak bu hâl bir avuç mutlu ve putlu azınlığın keyfini kaçıracak, rant muslukları kapanacak, dolayısıyla bir nur ve nimet olarak memleketimizin ufkundan Saadet güneşi doğacaktır.
Hak etmedikleri huzur dünyasında zevk-ü sefa süren beyaz insanlar bu işin farkında olduklarından, ellerindeki tüm imkânları cömertçe ve hoyratça kullanarak, ne gerekiyorsa onu eksiksiz ve itina ile ifa ederek, milletimiz ile Millî Görüş sarasına set çekmeye, beton duvar örmeye gayret gösteriyorlar.
Millî Görüş hareketi ne zaman iktidara ortak olmuşsa mutlaka maddi ve manevi anlamda insanlarımızın hayrına olacak icraatlara imza atmıştır; ülke ve millet aleyhine olan hiç bir işe tevessül etmemiştir. Bunu bütün dünya biliyor, ama daha fazla insanın bilmesine mani olmak için art niyetli insanlar üzerlerine düşeni veya kendilerine tevdi edilen görevi bihakkın yerine getiriyorlar.
Bizler sadece maddî anlamda da değil, manevi anlamda da inkılâbî değişimlere, hakkaniyet ölçüleri dahilinde serbestliklere öncülük etmek istiyoruz. Bu bağlamda, hayatımızı inandığımız ilke ve kriterlere göre dizayn etmek, yani inandığımız kurallara göre yaşamak istiyoruz. Bu sadece bizim arzumuza mahsus da değildir. Esasında bu iş doğuştan gelen bir haktır ki, hiç bir kimsenin bunu engellemeye hak ve yetkisi yoktur.
Bizler biliyor, inanıyoruz ve istiyoruz ki, her insanın doğuştan elde ettikleri en kutsal ve temel hakları olan yaşama hakları, din ve inanç serbestisi hakları, akıllarını koruma hakları, nesillerini koruma hakları, mal-mülk edinme hakları korunsun, dokunulamaz olsun.
Bizler istiyoruz ki, insan haklarının muhafaza edildiği; kul, hayvan ve sair hakların mukaddes sayıldığı; günahların ve haramların olmadığı; zina, fuhuş, kumar, hırsızlık, arsızlık, torpil, adam kayırma, dedi-kodu, gıybet, kin-intikam, husumet-düşmanlık, çekememezlik gibi cemiyetleri kemiren, insanların kalitesini düşüren, ayarlarını bozan nahoş hareket, iş ve işlemlerin olmadığı bir sistem getirelim ve bu minval üzere insanlar olarak huzur ve mutluluk içinde, barış ve kardeşlik hukuku dairesinde beraberce ömür sürelim.
Her insanın hak ve hukukuna razı olduğu; başkalarının hak ve hukukuna el uzatmadığı/uzatamadığı; işkence, zulüm, ölüm ve savaşların olmadığı; 3-5 dolar veya bir kaç litre petrol uğruna ocakların sönmediği, kadınların dul, çocukların öksüz ve yetim bırakılmadığı; çıkar ve menfaatin, makam ve mevkiinin, şan ve şöhretin insanî değerleri katletmediği; ahlâkî kural ve değerlerin toplumu baştan sona ihata ettiği bir cemiyette yaşamayı kimler arzu etmez ki ?
Mevzuu bahis olan bu haklar, bu güzel hayat modeli biline ki, sadece Müslümanlara münhasır da değildir, bütün insanlara şamildir. Her insan bu haklardan ve bu güzelliklerden yararlanma hak ve yetkisine sahiptir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz, efendimiz (sav)’in yaşadığı Asr-ı Saadet başta olmak üzere geçmiş dönemlerde bu prensipler uygulanmış ve bazı lokal hadiseler istisna olmak kaydıyla, hiç bir dönemde ele avuca gelir,dişe dokunur olumsuz olay da yaşanmamıştır.İnsan fıtratı buna müsaittir ve hiç kimse doğuştan gelen bu ulvî haklarından mahrum edilmemelidir.
Denilebilir ki, Milli Görüş dediğimiz hayat modeli insan fıtratına en uygun bir sistemdir, en muazzam ve en mukaddes modeldir. Çünkü bu model İslâm ilkelerine, ölçü ve kriterlerine göre şekillenmiştir. Her kim ki bu minval üzere yaşarsa hem dünya hayatını cennet misali yaşar, hem de Allah’ın rızasını kazanma ihtimali yüksek olduğu için umulur ki Âhiret hayatında kurtuluşa kavuşur. Her kim de kendisinin ya da kendisi gibi bir kul olan kişi ya da kurumların arzu ve isteklerine, nefsinin veya şeytanın telkinlerine göre ömrünü tüketirse, korkulur ki hem dünyasını hem de Âhiret hayatını tehlikeye atmış olur. Selam ve dua ile….

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?