BAĞRINA TAŞ BASACAKSIN ZAMLARA KATLANACAKSIN

BAĞRINA TAŞ BASACAKSIN ZAMLARA KATLANACAKSIN

Öyle yağma yok…
Yok öyle üç kuruşa beş köfte…
Eskidendi o senin yediğin ‘Yağma Hasan’ın’ börekleri!
Hani bilinen biraz kabaca bir halk deyimi vardır;
“Eşeği süren osuruğuna katlanacak”
Yok, katlanmayacak’sa nasıl biter bu yolculuk…
Hadi bu benzetmeyi beğenmediniz diyelim…
Peki yöremizde çok kullanılan şu benzetmeye ne dersiniz;
“Düğüne gelen oynayacak,
Cenazeye giden ağlayacak”
Neymiş efendim;
“Çaya-şekere, mazota-benzine zam yapılmış”
E, zam yapılmayacak da ne olacaktı?
Zam yapılmayacaktı da, seçim masrafları kimden çıkarılacaktı?
Girdiği ihalelerin sayısını unutan iktidar yandaşlarından mı?
Hesabını-kitabını Dolara ve Euro’ya göre hesaplayan fabrika patronu veya siyaset tüccarları mı ödeyecek?
Yooookkk!…
Tam tersine sen ödeyeceksin…
Ben ödeyeceğim…
Dağın başında oturan ve dünyadan habersiz yaşayan Abdullah dayımla, varoşlarda ve gecekondularda yaşayan ve geleceğe dair hiçbir sosyal güvencesi olmayan Emine yengem ödeyecek.
Oğlu ve gelini ödeyecek..
Hemde öyle bir ödeyecek ki; dişinden-tırnağından artırarak ve televizyon kanallarında izlediği yemek tariflerine imrene imrene ve ağzının suyu aka aka ödeyecek!
Hemde öyle bir ödeyecek ki;
Tıpkı hayatında bir kere olsun geçmediği tünellerin ve köprülerin parasını farkında olmadan tıkır-tıkır ödediği gibi ödeyecek!
Yok, sen ödemeyeceksin, ben ödemeyeceği, o ödemeyecek de kimler ödeyecek?
Tabi ki bizler ödeyeceğiz…
Ne diyordu atalarımız?
“Her inişin bir yokuşu vardır” diyordu…
Başka ne diyordu?
“tatlı tatlı yemenin, acı acıda osurması vardır” diyordu…
Yaaaa!
Demek ki böyle durumlarda söylemişler ve uydurmuşlar bu gibi sözleri…
Eh, başlarından böyle şeyler geçmese ‘hekim’ olmazlardı ya!
Her neyse…
Biz atalarımızın dediklerini bir kenara bırakalım da, tekrar şu konumuza ve günümüze geri dönelim…
Ne diyorduk?
Ha, anımsadım;seçimlerden sonra birçok ürüne gelen zamlardan söz ediyorduk…
Örneğin: Hafta-bir petrol ürünlerine gelen zamlardan…
Çaya, şekere gelen zamlardan…
Vesaire, vesaire…
Şimdi yine bu arada diyeceksiniz ki;
“Peki kardeşim, bu zamları yapacaktınız da seçimlerden önce neden yapmadınız da, seçimlerden sonraya bıraktınız?” mı diye soru soruyorsunuz?
Bu zamları yapanlar; Demirel ve Özal’ın çırakları…
Yani “Seçimden önce zam yapacak kadar enayi değiller”
Onlar bu toplumun şu düşünce yapısını çok iyi biliyorlar;
“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür”
Eeeeeee”
E’si şu; “Bu toplum bir gün önce yapılanı, bir gün sonra unutur”
Eh, bunlarda çok çabuk unutulacağına göre…
Neye zam yapılmak isteniyorsa; istediğin kadar zam yap ‘gıkı’ çıkarsa tövbe şart olsun…
Eğer hesap sorarsa iki gözüm önüme dursun!
Üstelik bu milletin sırtı kaldırır…
Hemi de sırtına vurdukça tozudur!
Ve gün gelir bu zamları da unutur…
Tıpkı; Şeker ve Çay Fabrikalarının kimlere satıldığını unuttuğu gibi…
Tıpkı; kendi mülkiyetinde olan Tekel bünyesindeki fabrikaların kimlere peşkeş çekilerek, yok fiyatına satıldığını önce bilip ve daha sonra unuttuğu gibi…
Tıpkı; Seka Kağıt Fabrikalarının kimlerin eline geçtiğini unuttuğu gibi…
Vesaire, vesaire…
Bütün bunları unutan ‘zam mağduru’ olan bizler, gün olur bunları da unuturuz…
Canınız sıkıldıysa, sohbetimizi yavaş yavaş özetleyerek bitirelim isterseniz…
Bitirelim mi?
Tamam bitirelim o zaman…
Bitirelim ama yine bir şeyleri anımsatarak bitirelim…
Bir zamanlar ‘kendini nimetten sayıyor’ diyerek dalga geçtiğimiz kuru fasulyenin fiyatı -el yaktığı- için yanına yaklaşamıyoruz…
Çünkü çok pahalı…
Çünkü bu ‘kendini nimetten sayan’ ürün Kırgızistan’dan satın alıyoruz…
Bir zamanlar taslara ‘kavurma bastığımız’ günler çok gerilerde kaldığı için kırmızı eti Çek Cumhuriyetinden, Fransa, Brezilya gibi ülkelerden satın alıyoruz…
Onu da biz satın alıp yiyemiyoruz…
Parası ve hali-vakti yerinde olanlar alıp yiyor…
Yani gıda konusunda (eğer istatistikler yalan söylemiyorsa) tam 100 ülkeden gıda satın alıyormuşuz…
Yani ithal ediyormuşuz…
Şimdi birçoklarınız da haklı olarak soracaktır;
“Yahu biz hiç bir şey üretmiyor muyuz?”
“Ürünlerimizi hep dışarıdan mı ithal ediyoruz?”
“Bizim hiç dışarıya ihracımız olmuyor mu?” gibi…
Ve buna benzer sorular geliyorsa eğer aklınıza…
Vallahi bu konuda işin uzmanları ve yetkililer ne yanıt verirler onu bilemem ama…
Ben 2003 yılında ülkemize gelen ve kirli savaşların patronu olarak bilinen George Soroz’un yüzümüze karşı söylediği sözü hiç unutmadım…
Unutmam da mümkün değil…
Onun söylediği şu sözü (unutanlar için) tekrar anımsatabilirim.
Şöyle diyordu halkları birbirine düşüren ve kirli savaşları çıkaran Savaşların patronu Corç Soroz;
“Sizin en iyi ihraç malınız askeriniz”
Nasıl iyi mi?
Konuyu dağıtmaya başladık…
En iyisi bitirelim…
Ve mademki konumuz; gündelik zamlarla ilgiliydi…
O zaman şöyle bitirelim.;
Kimin kimseden şikayet edecek hali yok…
Bu dünya herkes için öyle olmasa bile bizim için;
“Kendim ettim, kendim buldum” dünyasına formüle edilmiş…
Onun için bizimde kimseden şikayet edecek halimiz yok…
Kısacası;
Bağrımıza taş basacağız…
Yapılan zamlara katlanacağız…
Ve görselde paylaştığım Karikatür ustamızın dediği gibi;
“Bu zam merdivenlerini ağır ağır çıkacağız”
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?