AYNI SİSDAĞI’NDA GİRESUNLULARIN EVİ YIKILDI, TRABZONLULARIN YIKILMADI

AYNI SİSDAĞI’NDA GİRESUNLULARIN EVİ YIKILDI, TRABZONLULARIN YIKILMADI

Bundan 15 gün önce Eynesil ilçemiz sakinlerinin yaylası olan Sisdağı’nda 20 ye yakın ev yıkıldı. Evleri yıkılan Türk vatandaşları, evleri yıkan Türk devleti.
Yıkımdan bir gün sonra Sisdağı’na çıkıp, durumu yerinde görelim dedik. Yaylada beş ayrı özellik taşıyan evler için yıkım yapılmış..
1-Gerçekten ev ihtiyacı olan, 31 Ekim tarihine kadar evini yaparak Çevre Bakanlığının İmar Barışı yasasından yararlanmak isteyenler.
2-Babasından, dedesinden kalan 60-100 senelik kullanılan arazi üzerine, evlatlarının ihtiyacı maksadı ile yapılan veya yenilenen evler.
3-Sırf belge almak için yapılan baraka biçiminde eğrelti evler.
4-Geçen yıl yapılan, ancak bu yıl çıkarılan yasaya uygun 2017 yılı sonuna kadar yapılan evlere gelen af kararına istinaden, hak sahibi oldum zannedilerek; aynı yer üzerine yapılan evler.
5-Daha temeli yeni atılmış, su basmanında ki inşaatlar.
Her ne karakterde olursa olsun, temelden başlamak üzere, tamamen bitmiş olan bu evler için vatandaş, cinsine göre yirmi ile yüz elli bin lira arasında masraf etmiştir. Onca hayaller kurmuş, onca heyecan yaşamıştır.
Devletin çıkardığı” İmar Barışı” yasasından faydalanırım umudu olan, ancak başlama tarihi Aralık 2017’den sonra olan bu evlerin yıkım işlemi doğru mudur?
Altı aydır Sisdağı’ndayım. Haziran ayı başından, yıkım gününe kadar evini yapan kişilerin keser ve hızar seslerini duydum. Yani arı gibi çalışan ustalar, vızır vızır işleyen arabalar, malzeme taşıyan kamyonlar gördüm. İşler tıpkı bir orkestra gibi yolunda gidiyordu. Esnaf mutlu, kalabalıklardan yaylacılar memnundu. Değişik yüzler görüyor, yeni komşuları geliyordu. Eski köhne ve miadı dolmuş evler yıkılıyor, yerine çağa uygun modern yapılar yapılıyordu.
Sisdağı Yaylası, kuzeyden güneye Erkeksu, Örümcek, Hayran, Çayırobası, Uzunlu, Hanyanı obaları, Batıda Zıva ve Ebelik Obaları ile çevrili çok büyük bir yayladır. Bu yaylada gayrı resmi yedi ile sekiz bin ev vardır. Buraya çıkanların onda biri hayvan besler. Diğer kitle eğlenmek, su içmek, yöresel yiyeceklerden yemek, havasını teneffüs etmek, stres atmak, şifa bulmak, ter ve sıcaktan korunmak için çıkar.Net olarak hayvancılık yok diyorum. Sanki köylerde kaldı mı ki…
Sisdağı’nın en büyük obası ve merkezi Çayır Obasıdır. Bu oba da beş bine yakın ev vardır. Obanın ortasından akan dere, bu obayı ikiye bölmüştür. Doğu tarafı Trabzon toprağı, batı yakası Giresun toprağıdır. Trabzon toprağında bini aşkın yayla evi varsa; diğeri Giresun toprağında kalır.
Giresun kısmında her sezon olduğu gibi;2018 Haziran ayında yeni evler yapılmaya başlayınca, aynı oranda Trabzon kısmında da başlamıştır. Yıkıma kadar Giresun obalarında bir eve karşın, Trabzon kısmında üç ev yapılmaktadır. Yıkım sonrası Giresun kısmında keser ve hızar sesleri kesilirken, Trabzon tarafında kışında yaklaşması göz önüne alarak; yeni yeni evlere başlanmış, bu kısımda gece yarılarına kadar inşaat işi devam etmiştir.
Basının yazdığına göre yıkım kararnamesini tüm valiliklere İç İşleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu tarafından yollanmıştır. Sayın Soylu’nun gönderdiği yıkım emri sadece Giresun Özel İdaresi eline geçmişe benziyor. Anlayacağınız bu karar Ordu, Trabzon, Rize, Artvin, Bolu, Gümüşhane, Kastamonu ve Toroslar bölgesi illerine ulaşmamış. Ulaştı ise, Beşikdüzü ve Şalpazarı Kaymakamlarının eline geçmemiştir.
İki ayrı ilin insanlarının karşılıklı yaşadığı, evlerinin birbirine sıfır metre uzakta olduğu Sisdağında; Giresunluların üst üste iki yıldır paldır küldür evleri yıkılıyor, ne yazık ki karşısında bulunan komşu ilin vatandaşları ha bire ev üstüne evlerini yapıyor. Bu ayırım ne hakka, ne adalete, nede insanlığa uygun değil.
Sayın Soylu Trabzon mebusu olmakla, Trabzonluları koruyor. Veya Trabzon, Rize, Ordu illeri yıkım işini biraz alttan alıyor, vatandaşlarını koruyor, mağdur etmiyor. Hani Atalar derler ki “Üzüm üzüme baka baka kararır” Yani tam karşısındaki komşusu kanun manun dinlemeyip evini yaparken; Eynesilli oturup seyir mi edeceği düşünülüyordu.
Yıkımdan on beş gün geçti. Evleri yıkılanlar, komşuları ve tüm Eynesil’li yaylacılar travma halinde. Ağzını bıçak açmıyor. Bu konuda konuşmuyor. konuşanı susturuyorlar. Harabelerden artan kırık ve çıkıkları, kullanılmayan malzemeleri arabalara yükleyip gerisin geri, yani köylerine taşıyorlar. Yolda Eynesil’linin malzemesi sahile, Trabzonlunun malzemesini yaylaya taşıyan arabalar “dant” ederek geçişiyorlar.
Bu durum niye böyle. Birini yolu asfalt, birisinin yolu stabilize. Birinin iki yıldır üst üste evleri yıkılıyor. Diğeri kanunu ve maddelerini duymamazlıktan geliyor. Birinin Özel İdaresi oturuyor, diğerinin Özel İdaresi taş taş üstünde bırakmıyor. Vur denince….
Bu işler güç işi, siyasi arka işi. Trabzonluyu, Trabzon’un bakanı, siyasetçileri koruyor. Oraya yıkım ekibi çıkarmak yürek ister. Öyle göz boyamak için ayda bir yemek yemeye çıkan, bir iki göstermelik memurlarla konuyu kapatmaya çalışıyorlar.
Bu yazıdan sakın ola Trabzonlu komşularımızın yaptıkları yeni evlerini sizde yıkın gibi bir mana çıkmasın. Ne Giresunlunun, ne de Trabzonlu yaylacıların evi yıkılmasın. Bu evler sağdan soldan tedarik edilen para ve bankalardan alınan borçlarla yapılan evlerdir. Ama devlet bu iki il arasında kardeşlik ve adil uygulamaya azami dikkat etsin. Biri ağlarken, için dışı yanarken, diğeri bu adaletsiz işe isyan etmesin. Sayın Bakan önce kendi kapısını süpürsün. Yıkım hak ve mecburi ise, ilk uygulamayı kendi ilinden başlatsın.
Geçen yıl evi yıkılan vatandaşlar, “ben bir yıl önce evimi yaptım, devlet yıktı. Bu sene affa uğradım. Aynı evi tekrar yapabilirim diyor”. Eski yerine tekrar evini yapıyor. Onu da yıkıyorsun. Burada bir çelişki yok mu.
Bu arada Giresun Özel İdaresi, komşu iller kaç ev yıkmışsa; o da ona yakın yıkım yapsın. Bırakın Sisdağını, sanki bir hünermiş gibi Giresun Kümbet Yaylamızdan da yıkım haberleri geliyor.
31 Ekim 2018 tarihi daha dolmadı. İleride mahalli seçimler var. Belki de yine aflar gelecek. Barış yasasının sürecinin dolacağı son güne kadar beklemekten kim neyi kaybedecekti.
Sonra tekamül var. Gelişme var. Çağa uyma var. Adamın oğlu, kızı ve torunları var. Sağlığında anne ve babası ile kalamayan kişileri, üç dört kardeş, ufak ve köhne eski evlerin içinde barındıramazsınız. Müsait toprağı varsa, yeni ve modern evler yapılması elzemse, müsaade edeceksin. Kuralını koy, tip evleri hazırla, yaylacıları afişlerle bilgilendir.
Devlet “ne toprağı, toprak bizim” diyebilir. O vakit İstanbul ve Ankara gibi tüm ille de yaşayanlar bu toprakları kimden satın aldılar. Kaçının tapusu vardı. Önce onları sorgulasınlar. Bizim yayla evlerinin kurulduğu alanlarda en az yüz yıllık geçmişimiz var.
21 yüzyılda tuvaleti dışarıda, banyosu olmayan, yatak odası bulunmayan, aralarından ışıklar süzülen, rüzgar geçen, üstü damlayan tahta evlerde yaşamaya mahkum etmemelisiniz. Yaylacılık bir kültürdür. Türk konar göçer kültürünün devamıdır. Bizi biz yapan hasletlerimizden biri olan bu kültürü boğmayın, saygılı olun. Gelişmesine katkıda bulunun.
Kanunlara karşı boynumuz kıldan incedir. Yeter ki adilane uygulansın.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?