ARAPÇA TABELALAR HIZLA ÇOĞALIYOR ACABA BU YOLCULUK NEREYE GİDİYOR

ARAPÇA TABELALAR HIZLA ÇOĞALIYOR ACABA BU YOLCULUK NEREYE GİDİYOR

 

Konuya nasıl bir ‘giriş’ yapsam da yol alsam diye; inanın bir türlü karar veremiyor ve düşünüp duruyorum…

Kararsızlıktan kendi-kendimle cebelleşiyorum!

Sözün daha açıkçası; derdimi kimlere döküp, içimde birikenleri ve düşündüklerimi kime anlatmam gerektiğini kestiremiyorum…

İktidara anlatmak istesem; iktidar ‘iktidar’ olduğu günden bu yana bildiği yoldan gidip, kendi bildiğini okuyor!

Muhalefete anlatayım desem; muhalefet ‘muhalefet görevini devir aldığı günden bu yana ‘muhalefet’ olup-olmadığını bilmiyor!

Anlı-şanlı, akademik unvanlı alimlerin özgür düşüncelerine sığınıp derdimi anlatmaya kalksam; onların düşünceleri benden daha çok tutsak gibi görünüyor!

Eh, kalkıp da koskoca İşveren-Örgütlerine derdimi anlatacak halim de yok!

Geriye kala-kala ne kaldı; Sendikalar ve diğer sivil örgütler.(yandaşları bir tarafa bırakırsak) onlarda zaten kendi aleminde!

Oh be!

Öyle-böyle derken sonunda pek sağlıklı olmasa da bir giriş yaptık!

Yaptık yapmasına da, onunla-bununla uğraşıp dururken doğrusu ne anlatacağımızı unuttuk!…

Ha, anımsadım; şu ‘Arapça tabelaların gitgide çoğalmasından’ söz edecektik…

Sizlerin yaşadığı kentlerde de gözünüze ilişti mi bilmem ama bizim yaşadığımız ve komşu kentlerde ‘Arapça Tabelaları’ bu sıralar çok rastlamaktayız…

Örneğin; Doğu Karadeniz’de, Trabzon’un öncülüğünde başladı bu ‘Arapça Tabela’ yolculuğu ve ondan sonra da yavaş-yavaş diğer illere sirayet etmeye başladı…

İstanbul, zaten daha yıllar öncesinden başlamıştı bu yolculuğa…

Güney illerimizde (sınıra yakın olduğu) için normal sayılıyordu…

Ancak bu ‘Arapça Tabela’ yolculuğu geçtiğimiz günlerde başkent Ankara’mızda “Zübeyde Ana Hastanesinde” de başlatıldı…

Şimdiiiiii!

Gel-gelelim, aklımızın erdiği kadarıyla birlikte düşünmeye…

Bütün dünya ülkeleri (kabul etsek de-etmesek de) birbirleriyle iyi anlaşabilmek ve diyalog kurmak için İngilizceyi ‘Dil Köprüsü olarak kullanıyor ve öyle yol alıyor… (keşke bizim dil evrensel dil yapılsa)

Peki durup-dururken nereden başladı bizde bu ‘Arap’ sevdalılığı?

Yıllar önce Özal’ın Araplara sattığı Seda Tepesiyle mi başladı?

Yoksa daha gerilerden mi geliyor bu bizim sevdamız?

Kuranı yüzünden Arapça okuyalım; eyvallah…

Ezanı ve namaz dualarımızı da Arapça okuyalım; ona da eyvallah.

İmam-Hatip Okullarımızda Arapça dersler de okutulsun….

Hatta ben daha da ileri giderek (son yıllarda Hac ve Umreye çok gidildiği için) Arapça dilinin bir kültür dili olarak öğrenilmesini de bir kültürel zenginlik olarak kabul edebilirim…

Benim anlamadığım ve anlamakta zorluk çektiğim; bütün büyük kentlerimizde birdenbire sokaklarda ‘Yön Levhaları’ Arapça yazıldığı gibi Hastanelere ve diğer kurumlarda da ‘Arapça’ yazılar ön plana çıkmaya başladı…

Acaba bu neyin nesi?

Üstelik kurumsal anlamda ilk olarak Atatürk’ün annesinin ismini taşıdığı bir hastanede böyle Arapça bir isim yazma yolculuğuna başlanması da, düşünülmesi gereken ayrı bir konu!

Acaba diyorum;türbanla başlatılan bu yolculuktan sonuç alındıktan sonra şimdi sıra başka yolculuklara mı geldi?

Hani bacımızın türbanı ve başörtüsünü artık TBMM çatısı altında milletvekillerimizin başında görebiliyoruz da, ondan böyle diyorum.

Rektörümüz, Kaymakamımız, doktorumuz, öğretmenimiz, polisimiz, kısacası kamuda çalışan tüm bayanlarımız artık başörtülerini ve türbanlarını özgürce taktıklarına göre, o konuda bir sorun kalmadı.

Şimdi (bildiğim kadarıyla) ilkokullardan başlamak üzere ‘Arapça’ öğretilmeye başlanacak…

Ve bu ilkokul basamağından başlatılan ‘Arapça Eğitimi’ üniversite son sınıfa kadar taşınacak…

(Şu anda inanır mısınız bana içinde kızıp küfredenler var)

Bana ne kızıyorsunuz kardeşim?

Bütün bunların kanununu-yasasını ben çıkarmadım ya, irademizi top-yekun teslim ettiğimiz muktedirler yapıyor…

Hatta bunları daha rahat yapabilmesi için; yanına ne kadar yandaş varsa toplayıp, hiçbir zahmete girmeden yapıyor!

Örneğin; Milli eğitimin mevzuatı mı değişecek?

Milli Eğitimin protokol’una hemen ya; bir yandaş sendikayı…

Ya; Ensar Vakfını…

Ya da; bir cemaat ve tarikat temsilcisini çalışmanın içine alıyor…

Ve rahat-rahat(muhalefet korkusu da olmadan) eğitimle ilgili çıkaracağı yasaları, istediği gibi çıkarıyor…

Muhalefet mi ne yapıyor dediniz?

Ha, onlarında kendilerine göre işleri başından aşkın kardeşim!

Kimi ikiye bölünüp, yeniden bir siyasi parti kuruyor…

Kimi ikiye bölünmemek için çeşitli varyasyonlar geliştiriyor!

Çok sıkışırlarsa (muhalefet yapmadı demesinler diye) iktidarın çıkardığı ‘yasalara’ (usulden karşı çıkmak için) biraz üst perdeden atıp-tutuyor!

Sonra da sus-pus olup oturuyor!

Çünkü muhalefet ne derse desin; imam bildiğini okuyor ve kervan nereye gitmek istiyorsa, o istikamete doğru yol alıyor!

Tıpkı son günlerde hızla aldığı yol gibi…

Yine biraz fazla uzadı ve canınız sıkıldı biliyorum…

Ancak sabrınıza sığınıp; üç-beş kelam daha yaptıktan sonra size söz, susuyorum…

Bugün meydanlarda ve sokaklarda,İş yerlerinde ve bütün devlet kurumlarında neden Arapça Levhalar kullanılmaya başlandı inanın bende en sizin kadar merak ediyorum…

Hatta diyorum ki; “Yahu dilini önemsediğimiz ve Arapça konuşan ülkelerin toplam nüfusu bizim nüfusumuz kadar yok.”

Üstelik bütün bu sözünü ettiğimiz Arap ülkeleri, kendi ülkelerinde bizim ‘Türkçe’ ifadeli tabelalara yer vermezken, acaba bizler neden bunları çok önemsiyoruz, inanın çok merak ediyorum….

Sonuç;

Aslında sonuç o kadar çok belli ki!

O kadar alenen görünüyor ki!

Yeter ki görülmek istensin…

Bütün bu olup bitenleri görebilmek için; görmek isteyen iki gözle, düşünme eylemini gerçekleştirmek isteyen bir beyin yeterde. artar bile!..

O halde düşünüle…

Sosyal Medyada Paylaşın:
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?