ABD’NİN TÜRKİYEYE 8 ŞARTI!

ABD’NİN TÜRKİYEYE 8 ŞARTI!

ABD ve AB Ekonomisi artık ürettiği ürünleri pahalıya üreten bir konumdadır, nedeni sosyal hakların aşırı ve nüfusun yaşlı olması en büyük etken. Ekonomilerini ÇİN, RUSYA ve HİNDİSTANA karşı koruyamaz duruma geldiler. Bunun için; ABD ve AB gelişmekte olan Ülkelerde ve Gelişmiş Ülkelerde Ekonomik veya siyasi kargaşa çıkartarak, O Ülkelerin ekonomisini sarsmak istiyorlar. ABD ve AB uygulamalarını incelediğimizde bunları görmek hiçte zor olmamalıdır. 17/25 Aralık Gezi olayları ve 15 Temmuz kanlı darbe girişim, hepsinde taşeronlarıyla saldırdı. Hedef Türkiye’ye diz çöktürmekti, şimdi de ABD açıkça bir papaz bahanesiyle tehditlerle Türk ekonomisine saldırı başlattı. ABD’nin beslediği terör örgütleri FETÖ ve PKK ile paralel biçimde HDP gibi ABD saflarında siyaset yapan partiler de “ekonomi kötü, dolar bu yüzden yükseliyor” propagandasıyla Türkiye’ye ABD merkezli saldırının yerli işbirlikçiliğini yürütüyor.
PEKİ GERÇEK NE?
İşte 1 Ağustos itibariyle Türkiye’ye yaptırım tehdidinde bulunan ABD’nin hesabı ve ekonomiye dair gerçekler. ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC) ABD Başkanı Donald TRUMP talimatıyla Amerikalı papaz Andrew BRUNSON, tutukluğunda kilit rol oynadıklarını gerekçe göstererek Adalet Bakanı Abdul Hamit Gül ile İçişleri Bakanı Süleyman Soyluyu yaptırım listesine koydu. Bu karardan önce ABD Başkanı Donald TRUMP ve EVANGELİST yardımcısı Mike PENÇE, sosyal medya hesaplarından Türkiye’ye papaz için yaptırım tehdidinde bulundular. 15 Temmuz’da kanlı darbe girişimiyle bir terör örgütü başı olduğu artık net biçimde ortaya çıkmasına rağmen, ABD ısrarla FETÖ nün arkasında durdu. ABD siyaseten istediğini alamadığı her dönemde önce Türkiye ekonomisini hedef alır. Mayıs 2013’te borsa rekorlar kırıp, dolarda tarihi düşüşler yaşanırken Gezi Parkı ortaya çıktı ve Türkiye 157 milyar dolar kaybetti 17-25 Aralık Gezi olayları, 15 Temmuz da ihtilal, bugün de yeni bir operasyonla karşı karşıyayız. ABD’nin EVANGELİST yönetimi Papaz BRUNSON istiyor. Türkiye ise FETÖ ve PKK ile işbirliği yapmış CIA ajanını vermiyor. ABD bunun için Türkiye’yi cezalandırmak istiyor, bunun için ekonomiyi hedef alıyor. ABD’nin yaptırım kararına sevinen sözde solcu isimler HDP PKK içine yerleşmiş olan ihanet hücreleri bol miktarda bulunuyor bunlar ise Ülkemizi kötülemek için gayret gösteriyorlar. ABD’nin Suriye’de Irak’ta ne işi var?” Amerika Ortadoğu’dan ikinci dünya savaşından sonra hiç gitmedi, hep bir bahane bulup kaldı. Bunu önce üsler kurarak, daha sonraları Irak ve Suriye’ye girerek gerçekleştirdi. Peki ama neden? Sömürülmeye değer ve zayıf ülkeler felsefesi, sırada TÜRKİYE ve İRAN da iç savaş çıkartmak, Ekonomileri zayıflatmak, parçalamalarını sağlamak ve istediklerini yaptırmaktır.
İŞTE ABD’NİN TÜRKİYEDEN YERİNE GETİRMESİNİ İSTEDİĞİ ŞARTLAR
1. Papaz BRUNSON dahil 15 Temmuz darbe girişiminde rol alan 20 ajanın ivedi serbest bırakılması. ABD, Özellikle BRUNSON tahliyesi için 15 Ağustos Çarşamba gününe kadar Ankara’ya süre verdi.
2. Türkiye’nin İran’a kapsamlı ambargo uygulaması.
3. Rusya’dan S400 satın alınmaması.
4. Ankara’nın Kudüs politikasını gözden geçirmesi.
5. Kıbrıs Adası etrafında doğalgaz ve petrol aramaktan vazgeçmesi.
6. Halkbank’a kesilecek cezaya razı olunması.
7. Ankara’nın Fetullah Gülen’in iadesini talep eden dosyayı kapatması.
8. Türkiye’nin sahip olduğu kritik madenlerde ruhsatların Amerikan şirketlerine verilmesi.
ABD’nin Ortadoğu planlarında ne çok güçlü, ne de çok güçsüz bırakılmış bir Türkiye var, bunu nereden mi çıkarttım gelin birlikte inceleyelim. Biz ne zaman kafamızı kaldırıp savunma sanayinde güçlenmeye çalışsak bize karşı hep bir yaptırım uygulandı, Altay tankından tutun yerli silahlarımıza, füze sistemlerimize, Atak helikopterlerine kadar her şeyi kendimiz üretmeye başladık, ama bunun karşılığında NATO üyesi olmamıza rağmen ABD’nin tedirginlik sinyallerini aldık. ABD, müttefikinin güçlenmesinden rahatsızlık duyuyor? Sebebi ortada, üretim yapan bir Türkiye görmek istemiyor ABD. Bundan 50 yıl önce soğuk savaş döneminde olduğu gibi kendi çöplerini Türkiye pazarında satıp kâr etme derdinde. Öte yandan Türkiye bu konuda artık eskisi kadar pasif değil, özellikle ASELSAN’ın çalışmaları ve ülkemizin savunma sanayine kazandırdıkları son derece takdire şayan. Türkiye, büyük önder Atatürk döneminde öncülük ettiği Balkan Antlaşması (1934) ve SADABAT Paktı (1937) gibi bölgesel ittifaklara öncülük etmeli, bu konuda inisiyatif almalı. (Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, Türk Dilli Devlet ve Topluluklar Zirvesi) gibi bölgesel birlik çabalarına ağırlık vermeli. Bu konuda Ülkemizin yeterli deneyimi vardır, gerekli dersleri çıkartıp bu ittifakların sadece askeri boyuttan ibaret olmamasını, ekonomik, kültürel, bilimsel ve teknolojik işbirliklerine de zemin oluşturması önemli. Bu konuda Ulus üstü bir birlik olan Avrupa Birliği için çalışmalarını güçlendirmeli, Uluslararası Örgüt olan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) ABD kaynaklı bölünme tehdidine karşı, bölge ülkeleri arasındaki bir ittifaka öncülük etmek öncelikle Türkiye’ye düşer. Dahası, Türkiye, Soğuk Savaş bittikten sonra öncülük ettiği ve maalesef devamını getiremediği Uluslararası örgütlerle daha sıkı ilişki kurmalıdır. ABD’nin şartları Ülkemizin bağımsız değil onlar için; söyleneni yapan üçüncü sınıf ülkedir. Bu şartlarda takdir tabi ki Milletimiz adına TÜRKİYE CUMHURİYETİ yönetimine düşmektedir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?