BAZI RESSAMLAR BİRAZ DELİ OLUR BUNLARDAN BİRİDE BURHAN UYGUR

BAZI RESSAMLAR BİRAZ DELİ OLUR BUNLARDAN BİRİDE BURHAN UYGUR

 

Bugün ‘tanıtımını’ yapacağım sanatçı için ‘üst başlığı’ böyle uygun gördükten sonra, söze hiç vakit kaybetmeden sanatçının sevgili eşi Vesile hanıma versem daha iyi olacak…

Ünlü ressam; Burhan Uygur’un sevgili eşi Vesile hanım, kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle tanımlıyor eşini;

“Benim ailem Romanya’dan gelmiş ve Gelibolu tarafında Koruköy’e yerleşmişler.

Biz Burhanla orada tanıştık.

Orada askerliğini yapıyordu.

Köyde ‘Deli Teğmen’ derlerdi Burhan’a. Bana da ‘Sarıkız’ derlerdi..

Bizim oralarda suyu çeşme denilen uzak bir yerden almak gerekirdi.

Ben işte su alıp-gelmeye giderken o hep beni izlermiş.

Yine böyle bir gün yanıma gelip ismimi sordu.

Ee, bende terslendim tabi köy yerinde!

Ama bir yandan da istiyordum.

Tanıştık ve 8-9 ay böyle platonik geçti.

Daha sonra aileme söylediler ve ailem kesinlikle olmaz dedi.

Ama daha sonra oldu ve evlendik.

1970 yılında Tekirdağ’da öğretmenlik yaptı. Yapamayacağını anladı ve bıraktı. Gerçekten istediği şeye döndü. Yani resme.”

Peki kim bu adam?

Adı: Burhan

Soyadı: Uygur

Doğum Tarihi: 1940

Doğum yeri: Tirebolu

Ana adı: Nadide

İlçesi: Tirebolu

İli: GİRESUN

Mesleği: Ressam

1940 yılında Tirebolu’da doğan Burhan Uygur, İlkokulu kendi ilçesi Tirebolu’da okuduktan sonra, babasının görevi gereği Ortaokulu ve Liseyi Trabzon’da okumuş ve daha sonrada İstanbul- Mimar Sinan Üniversitesi olan. dönemin Devlet Güzel Sanatlar Akademisini 1961- 1969 yılları arasında Nurullah Berk ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun öğrencisi olan Burhan Temel, 1969 yılında mezun olmuştur.

Gerek yaşam felsefesi ve gerekse Resim Sanatındaki aykırı kişiliği ile öne çıkan Burhan Uygur, bu felsefesini şöyle tanımlar;

“Kurallardan hoşlanmam, bir çöp tenekesinde bile kendimi görürüm ben. Resmin ışığı değil, uşağıyım, çömeziyim, hamalıyım ben” diye ifade eder kendini…

Resim sanatına delice tutkuyla bağlı olan;Burhan Uygur,daha Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisinde öğrenciyken ilk sergisini açar ve büyük beğeni kazanır ve Çağdaş Ressamlar Cemiyeti 1968 yılında “Yılın Genç Sanatçı-Jüri Özel Ödülünü” verir.

Kendine özgü üslubuyla dikkatleri üzerine çeken Ressam Burhan Uygur, Avusturya Bursuyla Salzburg Yaz Akademisine de katılır ve yine ünlü bir ressam olan Hollandalı Corneille ile beraber çalışır ve her ikisi de ortak ‘Sokak Sergisi’ açarlar…

Resmetmeye çalıştığı konular hakkındaki görüşünü ise şöyle açıklar değerli sanatçı;”Bana göre olay bir köprüdür. Geçmişin ve geleceğin git-gelleri arasında kurulan bir köprü. Ben insanlarımı başka başka yüzlerle dünyaya bu köprüden baktırırım.

Hiç ayrım yapmam. Bir masanın üzerinde bir bardak, yanında bir çiçek bile içinde insan figürü olan bir resim kadar beni cezbeder. Alıp başka yerlere uçurur. Hepsinde aynı tatlı acıyı çekerim. Aynı zevki tadarım. Yeter ki seveyim. Günlük yaşamdaki her şeyi resimlerime konu alırım ben.”

Kısaca, yavaş-yavaş toparlayıp, özetleyecek olursak; aklıma birçok sanatçının uçuk-kaçık olduğu, aykırı duruşları bulunduğu normaldir normal olmayı da; Rafet EKİZ, Can YÜCEL ve Burhan UYGUR gibi ünlü sanatçıların üçünün de Giresunlu ve Giresun kökenli olması acaba bir rastlantı mı, yoksa bu toprakların havasından-suyundan veya toprağından mı ileri geliyor? bu düşünceyi de kafamdan bir türlü öteleyemiyorum!

Can Yücel demişken…

Her iki sanatçının ilçeleri de yan-yana…

Acaba her ikisinin de ‘yaşam felsefelerinin’ birbirine benzeş olmaları bu iki ilçenin birbirine yakın olmasından mı ileri geliyor diyeceğim ama diğer ‘aykırı kimlikli’ sanatçımız Rafet EKİZ’in ilçesi bu ilçelere komşu olmadığı halde, o’da sanatın ve yaşamın bir çılgın sanatçısı!

Söz uzadıkça uzuyor. Üstelik koskoca sanatçıları bir sayfanın içine sıkıştırarak anlatmakta bir hayli zor olacağından, konuyu ünlü şair Can YÜCEL ile Burhan UYGUR’un ortak bir anısıyla sonlandıralım.

Bir gün Burhan Uygur, sokakta ölü bir yavru kedi buluyor. Ve hemen boynundaki ipek fularını çıkarıp, ölü kedi yavrusunu fularına sarıyor ve doğruca Can Yücel’in yanına gitmeye karar veriyor. Kafası biraz çakırkeyf ama bir büyük rakı daha alarak Can Yücel’in yanına varıp ölü kediyi ipek fularından çıkarıyor.Can Yücel’in kafası zaten dünden kalma biçiminde kıyak…

Neyse, Şair Can ile Ressam Burhan, kediye iki kişilik görkemli bir cenaze töreni düzenleyerek, Can Yücel’in evinin bahçesine törenle gömüyorlar…

Ünlü Ressamımız; Burhan UYGUR’U tanıtımındaki son sözü yine onun yakın hemşehrisi ve yakın dostu Şair Can Yücel’e bırakalım;

“Bu karnabahar değil,

Karnı güneş.

Bu herif Ressam”

………………………

Bir başka tanıtım sohbetinde buluşmak üzere…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?